MAKAM ÇELEBİLERİ – 23) Mehmed Saîd Hemdem Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ

23) Mehmed Saîd Hemdem Çelebi (d. 1222 h./1807 m. – ö. 1276 h./1858 m.)

Hacı Mehmed Çelebi’nin oğlu Mehmed Saîd Hemdem Çelebi 3 Muharrem 1222 h./13 Mart 1807 m. târihinde Konya’da dünyâya gelmiştir.584

Mehmed Saîd Hemdem Çelebi, henüz sekiz585 yaşındayken, babası son demlerinde kendisini posta oturtarak dergâhdaki dedegân ve dervişâna durumu bildirmiş, gerekli mercilere yazı ile mürâcaat emiştir.586 Çelebi, henüz küçük olduğu için kendisinin terbiye ve eğitimiyle ilgilenmesi için babasının amcası ve selefi II. Ebûbekir Çelebi’nin (ö. 1199 h./1785 m.) talebelerinden sertarîk Hasan Emir Dede (ö. 1253h./1819 m.) tâyin edilmiş ve Mehmed Saîd Hemdem Çelebi berâberindekilerle İstanbul’a yolcu edilmiştir. Kāfile yola çıktıktan kısa bir süre sonra Hacı Mehmed Çelebi vefat etmiştir. Kāfilenin İstanbul’a 29 Rebiulevvel 1230 h./11 Mart 1815 m. târihinde ulaştığı; Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin, çelebilerden Hidâyetzâde Hüseyin Efendi ve Kayseri Şeyhi Abdülkādir Efendi ile birlikte Beşiktaş Mevlevîhânesi’nde misâfir oldukları kaynaklarda rivâyet edilmektedir. Berâberindekilerden Mehmed Emin Çelebi ve Karaman Şeyhi Ali Efendi, Mesnevîhan Süleyman Efendi, yeğeni Cemâl Çelebi Galata Mevlevîhânesi’nde; bir diğer Saîd Çelebi Hâlet Efendi’nin konağında misâfir olmuşlardır.587 Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin maiyetinin bu kadar kalabalık olmasının sebebini diğer mevleviyânın “meşîhat talebi” olduğu rivâyet edilmektedir.588

Mehmed Saîd Hemdem Çelebi ve berâberindekiler, İstanbul’a vâsıl olduklarının 28. gününde, 26 Rebîulâhir 1230 h./7 Nisan 1815 m. târihinde pâdişahın huzûruna kabul edilmişler ve Mehmed Saîd Hemdem Çelebi, hocası sertarîk Hasan Emir Dede ve Ferruh Çelebi589 isminde çelebilerden bir zât “samur kürk” giymişler; bu merâsimden 3 gün sonra, Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin maiyetindeki diğer çelebiler “sincap kürk” ikrâmıyla taltîf edilmişlerdir.5120 Ayrıca Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’ye 1000 kuruşluk; sâir çelebiler ve dervişlere ise 300’er kuruşluk “atiyye-i Hümâyûn-ı Pâdişahî”; her sene Konya mîrî mallarından “destâr bahâ” nâmıyla “evlâd-ı zükûr-ı çelebiyân”a 1500 kuruşluk bir ödeme bu merâsimde ferman buyurulmuştur.591 Ayrıca, “zükûr çelebi”lerden her birine berât tanzimi; İstanbul’da Mevlevî şeyhlerinin harâcdan muâf tutulmaları kararları alınmıştır.592

Merâsimin akabinde, cemâziyelevvelin 1. günü, Mehmed Saîd Hemdem Çelebi ve berâberindekiler Yenikapı Mevlevîhânesi’ne misâfir olmuşlardır. Defter-i Dervîşân’ın kaydına göre de bu misâfirlik esnâsında Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin babası Hacı Mehmed Çelebi’nin vefat haberi kendilerine ulaşmıştır.593

Mehmed Saîd Hemdem Çelebi İstanbul’a bu ilk gelişinde, 4 Cemâziyelevvel 1230 h./14 Nisan 1815 m. târihinde Beşiktaş Mevlevîhânesi’nden Üsküdar Mevlevîhânesi’ne geçmiş, burada 2 günlük bir misâfirlikten sonra “Ayrılık Çeşmesi”594 olarak bilinen mahalden duâlar ve gülbanglar eşliğinde Konya’ya yolcu edilmiştir.595

Mehmed  Saîd  Hemdem   Çelebi  mürşidi  sertarîk  Hasan  Emir  Dede’den  âdâb-ı  tarîki öğrenmiş, ancak 1253h./1819 m. târihinde vefâtı üzerine halîfesi Seyyid Süleyman Türâbî’den (ö.  1251 h./1836  m.) 596 seyr ü sülûkünü tamamlamıştır. Aslen Hindû olan, bir süre Şiraz’da ve sonra Konya’da bulunan Hoca Vecdî Efendi isminde bir zâttan da Farsça, Mesnevî ve tasavvuf tâlim etmiştir. Hoca Vecdî Efendi 1249 h./1833 m. târihinde Konya’da vefat ederek Mevlânâ Dergâhı niyaz penceresi önüne defnedilmiştir.597

Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin meşîhati döneminde, İbrâhim Paşa Mısır Ordusu ile Konya’ya gelmiş, bu esnâda Çelebi İstanbul’a kaçıp pâdişaha sığınmış ve pâdişah Abdülmecid’in iltifâtına mazhar olmuştur. Ordu çekildikten sonra Konya’ya dönmüştür.598 Mehmed Saîd Hemdem Çelebi, İstanbul’a sığındığı esnâda İbrâhim Paşa, oğlu Celâleddin Çelebi’yi çelebilik makāmına tâyin etmiş, ancak ordu Konya’dan çekildikten sonra geri dönen Hemdem Çelebi, oğlunu azlederek posta oturmuştur.599

Defter-i Dervîşân’da kaydedilen bilgiye göre; 1244 h./1828 m. senesinde, Mehmed Saîd Hemdem Çelebi, Konya Mevlânâ Dergâhı’ndan 9, Karahisar ve Bursa’dan da toplamda 20 dervişi, kendine vekil kıldığı Bursa Şeyhi Sâlih Dede önderliğinde, harbe iştirâk etmeleri için İstanbul’a göndermiştir. Bu kāfile daha sonra Tuna civârında harbe iştirak etmişlerdir.600

Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin Mevlevîlik adına en büyük hizmetlerinden birisi, hiç şüphe yok ki o zamâna kadar çelebilerin tasarrufu altında bulunan; çeşitli şekillerde kaybolmuş ve kaybolması muhtemel kitaplar için 1854 senesinde bir kütüphâne ihdâs etmesidir. O güne kadar dergâha vakfedilen değerli kitaplar, genellikle Çelebi Efendi’nin dâiresinde bulunur ya da muhâfaza edilmediği için kaybolur, sâir çelebilerin evlerine dağılırmış. Hemdem Çelebi, öncelikle dağılan ve çelebi evlerinde mevcut kitapları bir araya toplatmış, bir dervişi  de “hâfız-ı  kütüb” tâyin  etmiş, kitapları  kayıt  ve Hemdem  Çelebi’nin adını taşıyan bir mühürle tescil ettirmiştir.601

Mehmed Saîd Hemdem Çelebi, 26 Receb 1275 h./1 Mart 1859 târihinde 45 yıl postnişîn olduktan sonra Konya’da vefat etmiştir. Vefâtına Çelebi’yle aynı dönemde yaşamış ve Şerhu’l-Evrâdü’l-Müsemmâ bi-Hakāyık-ı Ezkâr-ı Mevlânâ isimli evrâd tercümesi ve şerhi yazarı Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa’nın düştüğü târih şöyledir:

Erîke-zîb-i Mevlânâ Mehemmed Hemdem-i efhâm
Gidib ukbâya oldu sâkinân-ı Cennet’e mülhak
Muhibb-i Mevlevî Fâzıl duâ-gûne dedi târih
Saîd’i bezm-i Cennet’te kıla pîrâna hemdem Hak (1275)602

Kaynaklarda,  “kâmil ve ârif, ve esrâr-ı tarîka hakîkati vechile âşinâ bir mürşid-i müstecmiu’l-maârif olup; ilm  ü irfânı,  derece-i  kemâle  resîde  ve  eş’âr-ı  fesâhat-beyânı  cümle  indinde makbûl ve pesendîdedir”603 ifâdeleri   bulunmakta ve Türkçe, Farsça   ve Arapça şiirleri bulunduğundan bahisle604 bâzı şiirlerine yer verilmektedir. Ancak, kendisini ifâde ettiği en meşhur kıt’a şudur:

Müfred-i postnişîn es-Seyyid
Eş-Şeyh Mehmed Saîd el-Mütehallise bî-hemdem
Nice aktâb nice ârif-i billâh gelir
Dergeh-i Pîr’e velî ben gibi Hemdem gelmez605

Mehmed    Saîd    Hemdem    Çelebi’nin,    kendisinden    sonra    posta   geçmiş,    Celâleddin, Mahmûd Sadreddin (ö. 1299 h./1881 m.), İbrâhim Fahreddin (ö. 1299 h./1881 m.), Mustafa Safvet (ö.1325 h./11207 m.),  Abdülvâhid   (ö. 1325 h./11207 m.) adlarında   beş   oğlu  bulunmaktadır. Kaynaklar, dâmatlarından da bahsettiği için Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’nin 5 oğlu ve 2  kızı bulunduğunu söyleyebiliriz.606


584 Defter-i Dervîşân-II, vr. 40/b, s. 289; Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, Mevleviyye Silsilesi, s. 123; İnal, İbnülemin Mahmut Kemal, “Hemdem Çelebi”, Son Asır Türk Şâirleri, MEB Yayınları, İstanbul, 1969, c. 1-4, s. 628 Ahmed Remzi Akyürek de Târihçe-i Aktâb isimli eserinde Hemdem Çelebi için:

Saîd Hemdem ibn Hâc Muhammed
O vâlâ-menzilet şeyh-i mücedded
Bin iki yüz yigirmi iki sâl
Vücûda geldi ol aliyyü’l-âlî
Bin iki yüz yetmiş beşte nâ-gâh
Cenâb-ı Pîr’e Hemdem gitti âgâh
(Târihçe-i Aktâb, s. 11)

585 Birçok kaynak ve Mehmed Hemdem Çelebi’nin kendisi, posta geçtiğinde 8 yaşında olduğunu kaydetmektedirler. Ancak Gölpınarlı bu bilgiye îtiraz etmekte ve Çelebi’nin o târihte 9 yaşında olduğunu iddia etmektedir.
(Mesnevî-i Şerîf, KMMİK, no: 59; Defter-i Dervîşân-II, vr. 40-b, s. 289; İnal, Son Asır Türk Şâirleri, s. 628; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 174)

586 Mehmed Saîd Hemdem Çelebi, bu meseleyi, 11 yaşındayken yazıdan icâzet aldığında Sertarîk Hasan Emir Dede’nin kendisine hediye ettiği Mesnevî’nin birinci sayfasına kendi ifâdeleriyle şöyle aktarmıştır: “Tevellüdüm târihi 1222 h./1807 m., pederim Şeyh Hacı Mehmed Çelebi Efendi ibn İsmâil Çelebi’nin irtihâl-i dâr-ı bekā buyurduğu sene 1230 h./1814 m. târihinde ol vakit sinn-i âcizânem 8 oluyor. Ol târihte pederim müşârün-ileyh hazretleri fakîri istihlâf buyurub ve cemî’-i dervîşâna vasiyyet ederek, cennet-mekân, firdevs-âşiyân Sultan Mahmûd Hân Hazretleri’ne bir arîza yazmış ki; ‘oğlum Mehmed Saîd Çelebi’yi hilâfet ettim. Zât-ı şâhâneniz dahi tevcîh-i hatt-ı hümâyûnlarınızı ihsân buyurun’ demiş. Nev-niyâzân-ı matbah-ı şerîfden Velî Ahmed Dede ile göndermiş ve Sertarîk Hasan Dede’ye vasiyyet etmiş ki; ‘Bilirim benden sonra çelebiyân beyninde ihtilâf olur, sen oğlumu al, der-i aliyyeye götür.’ Vâkıa böyle olmuş. Bunlar semâen müşârün-ileyh Hasan Dede’den ma’lûmum oldu…” (Mesnevî-i Şerîf, KMMA, no: 59)
Ayrıca kaynaklarda, Hacı Mehmed Çelebi’nin vefâtından önce Mehmed Saîd Hemdem Çelebi’yi posta geçirttikten sonra, bu tâyinin resmiyet kesbetmesi için II. Mahmûd dönemi devlet adamlarından, Mevlevî muhibbi Mehmed Saîd Hâlet Efendi’ye (ö. 1238 h./1822 m.) verilmek üzere, Kazancı Derviş Ahmed Dede ile Beşiktaş Şeyhi Yusuf Dede’ye (ö. 1232 h./1817 m.) bir mektup göndermiş ve mektupta: “Şimdiye kadar kendisine karşı her hususta teveccühü bulunan Hâlet Efendi’yi kazancı Derviş Ahmed’le ziyâret edip, tâyin husûsunun tasdîkine muvaffak olmasını sağlamalarını ve aynı zamanda İstanbul mevlevîhâne şeyhlerinin de tâyin keyfiyetine rızâlarının temînini” ricâ etmiştir. (Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 174; Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 60)

587 Defter-i Dervîşân-II, vr. 40/b, s. 289

588 Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 61

5120 Defter-i Dervîşân-II, vr. 40/b – 41/a, s. 289-291

591 Defter-i Dervîşân-II, vr. 41/a, s. 291

592 Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 174

593 Defter-i Dervîşân-II, vr. 41/a – 41/b, s. 291-293

594 İstanbul Kadıköy’de eski Bağdat sefer ve kervan yolunun başlangıcı olan menzil yeri ve çeşmesi.Üsküdar’dan başlayarak Anadolu içlerine doğru uzanan ana yol üzerinde eski Haydarpaşa Çayırı kenarında yer almaktadır. Sefere çıkanların buradan uğurlanması ve uğurlayıcıların da buradan ayrılmaları sebebiyle çeşmeye Ayrılık Çeşmesi denmiştir.
(Eyice, Semâvi, “Ayrılık Çeşmesi”,DİA, c. IV, s. 284)

595 Defter-i Dervîşân-II, vr. 41-b, s. 293

596 Seyyid SüleymanTürâbî olarak bilinen bu zâtın Ahmet Remzi (Akyürek) Dede’nin dedesinin babasıdır. 1232 h./1817 m. târihine kadar Konya’da bulunan SüleymanTürâbî 1251 h./1836 m. târihinde Kayseri Şeyhi iken vefat etmiştir.
(Feridun Nâfiz Uzluk’a Gönderilen Mevlevî Mektupları, (haz: Yakup Şafak-Yusuf Öz), Tekin Yayınevi, Konya, 2007, s. 120-121)

597 İnal, Son Asır Türk Şâirleri, s. 628; Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 62

598 İnal, a.g.e., s. 628

599 Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 63

600 Gölpınarlı, bu meseleden bahsederken, târih olarak 1282 h./1865 m.’yi vermektedir. Ancak Defter-i Dervîşân’ın kaydettiği târih 1244 h./1828 m.’dir. Ayrıca, Gölpınarlı Hemdem Çelebi, Bursa Şeyhi Sâlih Dede’yi yerine vekil tâyin ederek harbe iştirâk etmiş gibi bir kurguyla olayı nakletmiştir ki; Defter-i Dervîşân’da aktarılan olayda Sâlih Dede derviş grubunun başında Hemdem Çelebi’ye vekâlet etmekte ve onları İstanbul’a ardından da Tuna’ya ulaştırmaktadır.
(Defter-i Dervîşân-II, vr. 69/a, s. 405; Sezâi Küçük, a.g.e., s. 63-64; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 175)

601 Nitekim, Hemdem Çelebi’nin babasının amcası olan II. Ebûbekir Çelebi’nin vefâtının ardından vârislerinin, Çelebi’nin kendi malı olmayan dergâha âit olan kitapları İstanbul’a götürerek sattıkları acı gerçeği Feridun Nâfiz Uzluk tarafından aktarılmaktadır. Konuyla ilgili olarak Sahîh Ahmed Dede de, II. Ebûbekir Çelebi’nin vefâtının ardından kitaplarının satılmak üzere Yenikapı Mevlevîhânesi’ne getirildiğini ve bu değerli kitaplar arasında Hz. Mevlâna’nın, Sultan Veled’in, Çelebi Hüsâmeddin’in el yazısıyla Mesnevî-i Şerîf, Rubâiyyât ve Dîvânların; Ulu Ârif Çelebi zamânında kaleme alınmış târih ve mecmuaların; I. Bostan Çelebi zamân-ı meşîhatine kadar çelebilerin kendi el yazılarıyla istinsâh/tahrîr ettikleri eserlerin bulunduğunu kaydetmektedir. Mehmet Önder ise, kaybolan kitapların İstanbul’a I. Ebûbekir Çelebi sürgün edildiği dönemde Çelebi ile birlikte gittiğini kaydetmektedir. Ancak burada bir yanlışlık vardır ki, I. Ebûbekir Çelebi’nin sürgüne gittiği dönemde değil, II. Ebûbekir Çelebi’nin vefâtının ardından vârisler vâsıtasıyla kitaplar İstanbul’da satılmıştır.
(Sahîh Ahmed Dede, Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye, s. 340; Uzluk, Feridun Nafiz, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubâîleri, s. 5; Feridun Nâfiz Uzluk’a Gönderilen Mevlevî Mektupları, s. 75; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 176; Önder, Mevlânâ ve Mevlevîlik, s. 200-201; Sezâi Küçük, a.g.e., s. 63-64)

602 Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, Mevleviyye Silsilesi, s. 123

603 Fatin Tezkiresi

604 Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa, a.g.e., s. 123

605 İhtifalci Mehmed Ziyâ, Merâkiz-i Mühimme-i Mevleviyye’den Yenikapı Mevlevîhânesi, s. 3

606 Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 65

ETİKETLER: