MAKAM ÇELEBİLERİ – 15) III. Muhammed Ârif Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ

 

15) III. Muhammed Ârif Çelebi (d. 1006 h./1597 m. – ö. 1052 h./1642 m.)*

Karahisar    çelebilerinden     Hızır     Şâh    Çelebi’nin     küçük     oğlu     II.     Mehmed     Veled Çelebi’nin 455      oğlu,   Karahisar  Mevlevîhânesi  postnişîni   Şâh  Mehmed  Çelebi’nin   de  (ö.   1000 h./1591 m.) kardeşi olan Muhammed Ârif Çelebi 1006 h./1597 m. târihinde Karahisar’da dünyâya gelmiştir.456 1015 h./1606 m. târihinde, henüz 8 yaşındayken babası Mehmed Veled Çelebi’yi kaybeden III. Muhammed Ârif Çelebi’nin terbiyesini o zaman 23 yaşında olan yeğeni, ağabeyinin oğlu Küçük Muhammed Efendi üstlenmiştir.457

Küçük Muhammed Çelebi’nin taht-ı terbiyesinde yetişen ve kızlarından biriyle evlenerek Çelebi’ye dâmat olan III. Muhammed Ârif Çelebi, Küçük Muhammed Çelebi’nin 1045 h./1635 m. târihinde vefâtıyla Karahisar Mevlevîhânesi’ne postnişîn olmuştur.458

Mustafa Sâkıb Dede’nin “II. Ârif Çelebi” olarak bahsederek, Ulu Ârif Çelebi’ye benzettiği 459 Muhammed Ârif Çelebi hakkında Sefîne’de daha ziyâde Karahisar Mevlevîhânesi postnişînliği zamânındaki bilgilere yer verilmiştir: Muhammed Ârif Çelebi, اذ
اركد الماء أنتن [Su, akmadığı zaman kokar] fikrinden yola çıkarak ilmini ziyâdeleştirmek ve evliyâ kabirlerini ziyâret etmek maksadıyla sık sık seyâhat etmek arzûsuna kapılsa da şeyhi Küçük Muhammed Çelebi’nin “Değişmeyen, kokmayan deryâ-deniz ol!” uyarısına muhâtap ve ikāmete mecbûr olmuştur. Nitekim, şeyhinin işâretiyle, 1045 h./1635 m. târihinde vefâtının akabinde Karahisar Mevlevîhânesi postnişîni olmuştur.460

Muhammed Ârif Çelebi, Karahisar Mevlevîhânesi postnişîni olduğunda, kendisini çekemeyenler, Kadızâde’nin kendilerine ortak olacağını da düşünerek, Çelebi’yi Bolvadin Mahkemesi’ne şikâyet etmişler. Mahkeme îlâmı henüz Çelebi’ye ulaşmadan, Çelebi ilm-i ilâhî ile bu habere vâkıf olarak mahkemede hazır bulunmuştur. Karşı tarafın kendisinden talep ettiği meblağı cömertçe, fazlasıyla ödeyen Çelebi mahkemede şu ifâdeyi vermiştir: “Husemânın murâdları, bu fakîri ta’cîz ettiği üli’n-nuhâya zâhiridir. Pes, mevâdd-ı matlûbeye ale’l-infirâd beyân-ı taleb etsin, biz onları ta’cîz etmiş olur idik. Aczleri hüveydâ oldukta, sûret-i istihlâfda hâlif olsak, eser-i cedd-i a’lâmızdan tehâlüf etmiş olurduk ki, Hazret-i Sıddîk-i Ekber (r.a.) hezâr dînâr garâmat râzı olup, biri elzeme iken halefe mübâderet buyurmamışlardır. Ale’l-husûs, bizler onların ihânetleriyle musâb olup, onlar mahrûm ve muâhiz olalar, münâsib-i hâlimiz değildir. Bir mikdârı fedâ-yı yemîn ve fazlası sıla-ı husûmetimiz ve pâdişah-ı ma’delet-penâh ve mukarrebîn-i kerem-i dest-gâhın sırr-ı bâ-devletlerin tasdî’den tevakkî olmuştur” buyurarak, istenilen meblağın gerekçesini suâl etmenin karşı tarafın haksızlığını ortaya çıkaracağı ve zor durumda bırakacağını; borcun sahîh olmadığına dâir yemin etmenin ise, kendisine yok yere 1000 dînar borç isnâd edilen ve borçlu olmadığına dâir yemin etmeyerek borcu ödeyen Hz. Ebûbekir’in yolundan ayrılmak olacağını ifâde etmiş ve bütün bu hâller evlâd-ı Mevlânâ’ya münâsib düşmediği için ve pâdişahın başını bu sebepten ağrıtmamak için de kendisine isnâd edilen borcu ziyâdesiyle ödemiştir. Bu mahkeme ifâdesi pâdişah IV. Murâd’ın kulağına geldiğinde ise pâdişah memnûn olmuş ve “Kemâliyle istihsân ve’l-hak isbât ve irfân eylemiş” buyurarak, Çelebi’nin tavrını takdîr etmiştir. Pâdişah kendisine iftirâ edenlerin cezâlandırılmasını talep etmesine müsâade ettiğinde ise Çelebi’nin hasımlarının affedilmesini ricâ ettiği, Sefîne’de rivâyet edilmektedir.461

Muhammed Ârif Çelebi, Karahisar Mevlevîhânesi postnişîni iken, vakıf köylerinden olan Kalecik-i Kebîr (Büyük Kalecik) köyünü ziyâret etmiştir. Etrâfı temâşâ ve tefekkür maksadıyla yüksek bir yere merdiven vâsıtasıyla çıkmıştır. Çelebi orada bulunuyorken köylülerden biri, latîfe maksadıyla merdiveni bulunduğu yerden almıştır. Çelebi aşağıya inmeyi  murâd  ettiğinde  ise  merdivenin  yerinde  bulunmadığını  görmüş,  merdiveni  saklayan köylü ise; “Teshîl-i umûr ve niyâz-ı def’-i şürûr tarîkıyla kurbân ve nüzûr alırsız. Bu def’a, nevbet-i nezr ve kurban kerâmetli efendimizindir. Nezr ve kurban olmayınca nerdübân olmaz” demiş. Çelebi, bu cevap karşısında “Doğru söylüyorsun” diyerek cebinden üç avuç dolusu para çıkararak etrâfa saçmış. Etrâftakiler saçılan paraları toplamakla meşgūlken Çelebi gözden kaybolmuş. Çelebi’nin gözden kaybolduğunu fark eden köylüler, kendisini arayıp bulamayınca durumu Dergâh’a haber vermek için yola çıkmışlar. Karahisar Mevlevîhânesi’ne vâsıl olduklarında, Çelebi’nin Dergâh’da kendilerini mütebessim çehreyle karşıladıklarını görmüşler. Çelebi’ye bu kerâmeti sual   ettiklerinde   Çelebi’nin;   “Bu  kerâmet   bana   mîras   kalmıştır,  garib  değildir”   buyurduğu   rivâyet edilmektedir.462

Sefîne’de,   Muhammed    Ârif   Çelebi’ye    âid    bâzı    ifâdelerin    şerhinin   bulunduğu    bir risâleye de yer verilmiştir.463

1046 h./1637 m. târihinde Ebûbekir Çelebi’nin vazîfesinden azledilmesiyle, pâdişah fermânıyla Konya Mevlânâ Dergâhı’na postnişîn tâyin edilmiştir. Ancak, Ebûbekir Çelebi’nin azledilmesinin akabinde, pâdişah fermânıyla postnişîn olması ve Sefîne’nin rivâyetine göre çelebilerinin III. Muhammed Ârif Çelebi’ye bîat konusunda çekimser davranmaları üzüntüye sebep olmuş,464 bir rivâyete göre de bu üzüntü sebebiyle 4-5 yıl kadar vazîfe yaptıktan sonra, 44 yaşındayken, Ebûbekir Çelebi’nin sağlığında, 465 1052 h./1642 m. târihinde vefat etmiştir.466 Vefâtı için mesnevîhanlarından Kāsım Dede şu kıt’ayı söylemiştir:

Ârif Efendi râfi’-i kayd-ı vücûd olub
Çekdi livâ-yı hicreti ıtlâk mülküne
Sâl-i “gamîm”de münhasif oldu o mâh âh
Verdi şikest hüzn ile uşşâk silkine467

Muhammed Ârif Çelebi’nin Güneş Hân-ı Suğrâ,468 Kâmile,469 Kerîme470 ve Âişe471 adında    dört    kızı   bulunmaktadır. 472   Kızlarından   Âişe   Hanım’ı,    Ebûbekir    Çelebi’nin   oğlu Abdurrahman   Çelebi’den  olan   torunu   Abdülhalim   Çelebi   ile   vefâtından   iki   ay  önce,   1052 h./1642 m. târihinde evlendirmiştir.473

 


455 Mehmed Veled Çelebi: Dîvânî Mehmed Çelebi’nin oğlu Hızır Şâh Çelebi’nin, 957 h./1550 m. senesinde, Hızır Şâh Çelebi 54 yaşındayken dünyâya gelen ikinci oğlu, Şâh Mehmed Çelebi’nin (ö. 1000 h./1591 m.) kardeşidir. Karahisar Mevlevîhânesi postnişîni Şâh Mehmed Çelebi ve Karahisar ve Konya Dergâhları’nda postnişîn ve makām çelebisi olmuş, III. Muhammed Ârif Çelebi’nin babalarıdır. III. Muhammed Ârif Çelebi’nin 1635 târihli Afyon Şer’iyye Sicilleri’ndeki “Ârif Mehmed Çelebi bin merhûm Veled Efendi…” ve “Mevlânâ Ârif Çelebi ibnü’l-merhûm Veled Efendî…” şeklindeki imzâları bu durumu teyîd etmektedir. Mehmed Veled Çelebi, 57 yaşındayken, 1015 h./1606 m. senesinde vefat etmiştir.
(Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., 266, 281, 286; İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 276; İlgar, “Afyon Karahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî Meşhurları”, s. 280)

456 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 281

457 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 169; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 288

458 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 301

459 Mustafa Sâkıb Dede,a.g.e., c. I, s. 250

460 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 169; Bâzı kaynaklar, Sefîne’yi referans göstererek Muhammed Ârif Çelebi’nin, Kara Mustafa Paşa’nın tevcîhiyle Karahisar Mevlevîhânesi’ne postnişîn olduğunu kaydetmektelerse de biz böyle bir bilgiye rastlamadık.
(İlgar, “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî Meşhurları”, s. 246)

461 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 169-170

462 Benzer bir hâdise Ulu Ârif Çelebi için de rivâyet edilmekte ve Mustafa Sâkıb Dede, Ulu Ârif Çelebi ve III. Muhammed Ârif Çelebi’deki benzer kerâmetler sebebiyle III. Muhammed Ârif Çelebi’yi “II. Ârif Çelebi” olarak zikretmektedir: Ulu Ârif Çelebi, Karahisar Tepesi’ndeki Alâaddin Sarayı’nda bir grup ile sohbet ederken, dışarı çıkmış. Bir saat kadar zaman geçmesine rağmen gelmemiş. Bunun üzerine ellerinde meşale ve mumlarla Çelebi’yi aramaya çıkanlar Ulu Ârif Çelebi’nin sarayın damından seslenmesiyle irkilmişler. Ulu Ârif Çelebi sarayın damından “Demek siz benim düşüp helâk olduğumdan korktunuz” diye aşağıdakilere seslenmekteymiş. (Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn, c. II, s. 2120; Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 170-171, 250)

463 Abdülbâki Gölpınarlı, III. Muhammed Ârif Çelebi’ye âid sözlerin şerhinin bulunduğu bu risâlenin, Mustafa Sâkıb Dede’nin üslûbunu taşıdığı gerekçesiyle III. Muhammed Ârif Çelebi’ye âid olmadığını iddiâ etmektedir. Ancak Sefîne, şerhi yapılan ifâdelerin Çelebi’ye âid olduğunu kaydetmektedir. Dolayısıyla, şerh olan kısmının Mustafa Sâkıb Dede’ye âid olma ihtimâli bulunmaktadır.
(Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 171-174; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 164)

464 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 167

465 Sahîh Ahmed Dede, III. Muhammed Ârif Çelebi’nin vefâtıyla boşalan postnişînlik makāmı için Ebûbekir Çelebi’ye teklîf götürüldüğünü, ancak Ebûbekir Çelebi’nin kabul etmediğini kaydetmektedir.
(Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 306)

466 III. Muhammed Ârif Çelebi, Mevlevî gelenekteki “zükûr çelebiler”den Çelebi âilesinin en büyük erkek ferdinin makam çelebiliğine getirilmesinin aksine, “inâs çelebiler”den olup, çelebilik makāmına oturan ilk çelebidir. (Sahîh Ahmed Dede,a.g.e., s. 306)

467 Mustafa Sâkıb Dede,a.g.e., c. I, s. 174

468 Güneş Hân-ı Suğrâ: III. Muhammed Ârif Çelebi’nin en büyük kızı olan Güneş Hân, babası III. Muhammed Ârif Çelebi’nin kuzeninin kızı olan Güneş Hân-ı Kübrâ ile karıştırılmaması için kaynaklarda Güneş Hân-ı Suğrâ olarak anılmaktadır. Doğum târihi hakkında bir bilgimiz bulunmamaktadır. Vakıf mütevellîliğinde bulunan Güneş Hân-ı Suğrâ, Afyon Şer’iyye Sicilleri’nde, Receb 1078 h./1667 m. târihli bir evrakta (nr. 532/61b/197; nr. 510/8b/42) “Tâcü’n-nisâi’l-muazzemât Güneş Hân binti Ârif Mehmed Efendi” şeklinde geçmekte; bir dükkân sâhibi olduğu ve bu târihte yeni bir ev satın aldığı kaydedilmektedir. Güneş Hân-ı Suğrâ, Çatalbaş Paşa ile evlendiği bilgisine ulaştık.
(Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 255; İlgar, “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî Meşhurları”, s. 282)

469 İleride hayâtı hakkında tafsîlatlı bilgi vereceğimiz Kâmile Hanım, Kütahya Mevlevîhânesi’nin ihyâsında önemli rol oynamıştır.

470 Kerîme Hanım: Hayâtı hakkında çok fazla bilgi sâhibi olamadığımız, III. Muhammed Ârif Çelebi’nin en küçük kızı Kerîme Hanım’ın Muhammed Ağa adında bir toprak ağasıyla evlendiği bilgisine ulaşabildik.
(Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 255)

471 Âişe Hanım: III. Muhammed Ârif Çelebi’nin üçüncü kızı olan Âişe Hanım, babası III. Muhammed Ârif Çelebi’nin makām çelebiliği döneminde, 1050 h./1640 m. târihinde, Ebûbekir Çelebi oğlu Abdurrahman Çelebi oğlu Abdülhalim Çelebi’yle, 15 yaşını doldurduğunda evlenmiştir. Bu evlilikten, 1055 h./1645 m. târihinde II. Bostân (Kara Bostan) Çelebi ve 1060 h./1650 m. târihinde de II. Abdurrahman Çelebi dünyâya gelmişlerdir. II. Bostan Çelebi, 10120 h./1679 m. târihinde, babası Abdülhalim Çelebi’nin vefâtıyla boşalan çelebilik makāmına geçmiştir. 27 sene postnişîn ve makām çelebisi olarak görev yaptıktan sonra, 62 yaşında, 13 Şevval 1117/17 Kasım 1679 târihinde vefat etmiştir. II. Abdurrahman Çelebi de 10120 h./1679 m. târihinde doğan IV. Mehmed Ârif Çelebi’nin babasıdır. II. Abdurrahman Çelebi, 1111 h./1700 m. târihinde vefat etmiştir.
(Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 255; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 306, 308, 309, 316, 321)

472 Bâzı kaynaklarda, Afyon Şer’iyye Sicilleri’nde, III. Muhammed Ârif Çelebi’nin Rahîme isminde bir kızı daha olduğu bilgisinin bulunduğu nakledilmektedir. Ancak, Rahîme Hanım III. Muhammed Ârif Çelebi’nin kızı değil, kayınpederi ve şeyhi olan Küçük Muhammed Çelebi’nin kızıdır.
(Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 301; İlgar, “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî Meşhurları”, s. 248)

473 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 306

ETİKETLER: