Bu makalede şu açıklanacaktır:
Hakkımda iyi niyet barındıran bir kişi, bir emir, bu âcizin ziyaretine gelmişti. Ondan evvel de birçok (SAYFA 23) armağanını ve ihsanını görmüştüm. Onu abartılı bir biçimde övdüm. Bir mürit dedi ki: “Bu derecedeki yüksek övgüler peygamberlere ve kutuplara layıktır ki onlar Hakk’ın nuru ve safi ruh olmuşlardır. Cismaniler hakkında böyle abartılı övgüler nasıl layık olur?”
Ona cevap olarak dedim ki: Benim bakışım o nuradır ki: Cenabı Hak onda yer tutmuştur. “Halaka’l-halka fi zıllihî sümme raşşe aleyhim min nûrihî” (Allah Teâlâ Hazretleri halkı gölgesinde yarattı, sonra üzerlerine kendi nurundan serpti.) ifadesi bunun delilidir. Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır. Onlara gösterilen saygı Hüda’ya dönünce abartı değildir. Belki yüz binde biri de söylenmiş olmaz. Ama o nurdan gafil olanların övgüsü böyle değildir. Onların bakışları daima dışadır. Burada başka bir mana da vardır. İhtimal ki o emir kutuplardan ve kâmillerdendir.
480
Bir mürit itiraz etti, dedi ki: “Bu övgüler kutuplardan başkasına yaraşmaz. Böyle övgüler enbiya ve evliyaya layıktır, ceset ehline (cismanilere) layık değildir. Çünkü onlar mutlak ruh olmuşlardır; cihandan, hatta kendilerinden geçmişlerdir.”
İçleri hırsla, kinle dolu olan dünya ehline böyle övgüler neden layık olsun ki? Şehvetlere tâbi olarak ruhlarını öldürmüşlerdir ve varlık içindedirler. Gaflet şarabıyla gece gündüz sarhoşturlar.
485
Biz onu methettikse körü körüne methetmedik. Dikkat et! Methedenin gözü neye bakıyor ve neler görüyor. Eğer o şaşkın adam surete bakıyorsa, mana tarafına yol almamış demektir. Uyanık olanlara göre övülenin de, övenin de, yaptığı övgünün de bir saman çöpü kadar kıymeti yoktur. Eğer gören ve kalbi öğrenmeye hevesli bir kimse ise onun kalbinde, ruhunda bir güneş doğar ki ebediyen batmaz. Bakışı daima canlara ve gönüllere yönelmiş olur, bir nefes bile zahir tarafına bakmaz.
4120
Her şeyde Hakk’ın nurunu âşikar olarak görür. İnsanlardaki nur, hakikâtte onun aslıdır. Çünkü Nur-ı Hak’tan gayrısı, hayır, şer; mal, mülk, servet hepsi fanidir. Hakk’ın nuru, sürekli Hak ile mevcuttur. Ne yok oluşu var, ne de yıpranması. Methedenin bakışı nura olunca, bunun iki yüz misli abartı yapsa da değer. Çünkü bütün övülenler onun özellikleridir. Besleyici olan, ancak o nurdur. Geriye kalanların tamamı kabuktur.
495
Lâkin halk, kendi nurundan gafildir, sanatkârdan ve o mübarek devletinden de haberi yoktur. Kendilerini ufak, değersiz bir cisim sanmışlar, gönüllerini candan ve Hakk’ın nurundan ayırmışlardır. Bu geçici ve bayağı varlığa bağlanmışlardır. Hırslı olduklarından, tenden başka bir şey göremiyorlar. Fakat evliya böyle değildir. Onların nazarı daima Hakk’ın nuruna yönelmiştir. Onların gözünde nurdan gayrısı boştur, gözleri her zaman Hakk’ın nuruna bağlanmıştır.
500
Hepsi de Hüda ile aşkbâzlık ederler (Hüda’ya âşıktırlar) zahirde ise seninle ve benimledirler. Demek ki övgülerin hepsi bir değildir. Velileri övmek, Cenabı Hakk’ı övmektir. Bunda şüphe yok. Çünkü hakkın nurunu övmek bizzat hakkı övmektir. Bunu bilmeyen ve anlamayan ahmaktır.
(SAYFA 24) Başka bir açıklama (başka bir bahis) daha vardır. Eğer dinlersen sana manevi sırlar açılır. Biline ki her taifenin içinde bir seçkin yiğit bulunur ki o, Hakk’ın has ve emin kuludur.
505
Bu seçkin kişiler (evliyayı kiram) çeşitli şekil ve görünümde bulunurlar. Her ne kadar Allah katında hepsi birse de bunların birçokları şeriat ve takva yolundadır, dünya tarlasına ibadet tohumu ekerler. Bir takımı da bunların aksine olarak isyan ve günah yolunu tutmuş görünürler. Zahirleri karanlık, bâtınları nurludur. Kendini bildirmemek için kılık değiştirerek dolaşan padişahlar gibidir. Gerek iyi gerek kötü gerek seçkin gerek halktan herkesten gizlenirler. Bulut altına saklanan ay gibi.
510
Hak Teâlâ Hazretleri onları sakındığından bu kullarını yırtık, yamalı elbise içinde halktan gizlemiştir. Cenabı Hak: “Velilerim kubbelerimin altındadır.” buyuruyor. Ey Hak yolunun yolcusu, kubbelerin ne demek olduğunu anla! O sultanları milletin elinden kurtarmak için onlara bazı sevilmeyen huylar verir. Veli olmayanlar onları katiyyen tanıyamazlar. Çünkü Hakk’ın sırlarına mahrem olanlar ancak velilerdir. Çünkü onlar gördüklerinin zahirine bakmazlar, kalbindeki esrara bakarlar.
515
Cahil halk eğer onların hâlini inkâr ederse hepsi o inkâr yüzünden cehenneme gider. Çünkü gözlüyü gözsüzden ayırt etmediler, ahmaklıklarından dolayı ondan nasip alamadılar. Birinci takdirde halka ait sırlar vardır ki veliler bunların cümlesinde Hak Teâlâ’yı görürler. İyide kötüde, enginde yüksekte her şeyde onların gözüne Hüda’dan başkası görünmez. İkinci takdirde de seçkinlerin sırları vardır ki ondan bir nebze bahsettim, sen de haberdar oldun.
520
Cenabı Hak hayrı şer suretinde göstererek gizler, tâ ki halktan gizli tutulsun. Bakarsın bir şahıs sureten çirkin ve hakirdir, lâkin manevi değeri abdalların değerinden ziyadedir. Görüş sahibi olan onun yüzünü görünce canıgönülden ona sevgi bağlar. O surette Hakk’ı aşikâr olarak görür. Çünkü kalbinde yakin nuru vardır. Zerrede güneş, katrede ummanı gizlenmiş görür.
525
Ondan her nefeste yüz türlü iyilik görür. Armağan ne ki? Belki de Hüda’yı perdesiz seyreder. Bu bahsi bırak da müminler tarafına geç, onların hâllerini şerh et!