Bu makalede şu açıklanacaktır:
Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın, geçen sene ne oldu ve bu sene neler olacak… Fakat Hakk’ın seyrine daldıkları zaman dünya hâlleriyle alâkalı bu türden kerametlerden haber vermezler, kendilerini onlarla meşgul etmezler ki bunlar müşahede hâlinde gözünün önünde bulunur, onları ayanen görürler, o gaybları görerek haber vermiş olurlar ki bu hâl, onlara göre iniştir (çünkü bunlar alelade insanlarda da görülür).
Mesela insanın kalbi riyazat sebebiyle ayna gibi cilalanır, o âlemle (gayb âlemiyle) bağ oluşturur, gönül aynasında kendine o cihanın hâli görünür. Nazarı o hâle gelir ki mesela aynayı çarşıya assalar çarşı halkını içine aksettirir, padişahın sarayına assalar padişahı ve saray halkını aksettirir. Bütün insanların üstünde bulunan evliyayı kiram da Hakk’ın makbulü ve yardımcıları olmalarından dolayı bu kerametler onlardan riyazatsız ortaya çıkar.
Papazlar bile riyazatla bazı şeyleri görebiliyorlar. Ne yedin, ne yaptın, ne yapmak istiyorsun gibi hâlleri görüp haber veriyorlar. Bu kabilden bazı gaybları müneccimler, falcılar, cinler, periler de tutturabilir. Hülâsa, evliyanın kerametleri bunlardan hiçbirine benzemez. O, Hak tarafından kendilerine birer özel yardımdır.
(SAYFA 212) O kerametleri büyükler dinler. Aşağılarda olanlar bu sırra talip olabilir mi? Çünkü ondan uzaktır, o aslı umursamazlar, onların kavuşmadan nasipleri ayrılıktır. Rızıklandırandan uzak olan kimse, işin gizli sırlarına nasıl vakıf olabilir?
5495
Kendi hâlini bir şeyhten dinlerse, o şeyh Hüda’ya vasıl olmamış bile olsa mesela, “Dün şunu yaptın, bunu yedin.” dese onu dinler, gaybı biliyor diyerek ona gönül bağlar. Onun bu sözleri bunun yanında keramet olur, bu türden şeyleri için sırrı sanır. Onun bundan başka hâli olmazsa gerçek sırları nereden bilecektir? Gönül, aynaya benzer. Saf olursa gaflet pası ondan silinir.
5500
Onda cihanın nakşı görülür. Halkın sırları ona görünür. Her ne kadar ayna saf ise de bu cihana asılmış olduğundan onda bu cihanın nakışları görünür, haber verdiği şeyler bu cihan halkına ait olur. Ayna saftır ama buraya bağlanmıştır. Nerede o tarafa (o cihana) bağlı olan kimse?
Öyle değil mi ki mesela ayna bir dükkâna asılsa, dükkânın önünden gelip geçen çarşı halkını gösterir.
5505
Bir saraya, bir konağa asılsa, onda da padişahla askeri görünür. Karşısına ne tesadüf ederse onu gösterir, ondan hiçbir nakış gizlenemez. Ayna gibi saf olan gönüller de şüphesiz nakışları gösterir. Bunun gibi, her veli de, her makam da ruhu saf olmak nedeniyle orada bulunanları gösterir, onun sırrı ondan zahir olur.
5510
Arş üzerinde bulunursa, gösterdikleri şeyler arşa ait olur, yere değil. Yerde ise, onda görünen şeyler yere aittir, arşi değildir. Öyle değil mi ki bir papaz da riyazat ederek gönül aynasını cilalandırırsa o da gaybdan bazı şeyler söyler; elinde şu var, cebinde bu var diyebilir. Yahut filan öldü, filan kimse şöyle bir şeye kavuştu, der.
5515
Onun haber verdiği şeyler ancak bu kabilden, bu âlemle alâkalı şeylerdir, gayb âlemine genişletilemez. Bu türden olan haberler cinlerde de bulunabilir. Gerçi bunlar da iyidir, fakat derece itibariyle düşüktür. Bu çeşit haberlerde sihirbazların da hissesi, payı vardır, hatta falcıların da. Fakat o merd-i İlahi ki yükseklerde uçar, her dem tecelli nurundan feyz alır. Onun aynasında görünenler bunlardan başkadır. Din ehli olanlar onlardan terakkiye mazhar olurlar.
5520
Çünkü o, varlık dağını kazmasız, külünksüz dağıtarak ortadan kaldırmıştır. Haber verdikleri, yüce makamların sırlarıdır. Daima Hüda’dan söyler, gayrıdan değil. Çünkü seyri daima o tarafadır. Mazhar-ı Yezdan olan merd-i Hüda’yı gör! Onun her hareketi Hak’tandır.
(SAYFA 213) Onda nefsin hâkimiyeti kalmamıştır, çünkü o, nefsini de aklını da azletmiştir. Vücudunda Hüda’dan başka hâkim yoktur, ondan gayrısını toz gibi silkip atmıştır.
5525
Ne zaman ki o vücutta, Hak hâkim olur, artık ondaki nefis günahkârlar gibi suçlu ve kovulmuştur. Nefis, akıl, can, gönül tamamen alettirler. Hepsi de onun emriyle hareket ederler. Hak Teâlâ Hazretleri kendini onların aracılığıyla gösteriyor. Dervişlerin hâlini böyle bil! Bu misalin daha pek çok şekil ve suretleri vardır. Fakat akıllı olan, bu kadardan anlar. Eğer ben cihanın hâlini açıklamak isteseydim, halkın esrarını açıkça söylerdim.
5530
Bu, kimin gönlünün isteği, o, hangi canın arzusudur? Yahut o, dün akşam ne yedi yahut filan zatın sofrasından ne apardı? Hâsılı, dünya hâllerini birer birer haber verirdim, gönüller şekten kurtulsun diye. Fakat bu sırlara itibar yoktur, çünkü fanidirler, fani olan şeyler hakirdir, değersizdir.
5535
Cihan fani olunca, cihanın hâlleri de geçicidir. Bunda şüphe yok. Her kim engin (mütevazı) olursa o, miktarınca (tevazuu nispetinde) yükselir. Arş, kürs onda zahir olur. Arş ne olacak? Bütün varlık ondadır. Bütün eşya o cevher suretinden hayat bulur.