Makale 56

A+
A-

Makale 56

Bu makalede şu açıklanacaktır:

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Her kavim, bu perdeler içinde öyle batmıştır ki asla çıkmak istemezler ve ondan başkasını batıl ve yolunu şaşırmış sayarlar. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister. Nitekim Bayezit Hazretleri sahralarda otuz sene ot kökleriyle beslendi. Bayezit Hazretleri’nin diğer mücahedeleri bundan anlaşılabilir. Bir avuç buğday bir ambara işarettir.

Fakat doğru ve kâmil bir veliye düştüğünde zahmetsiz ve gayretsiz emelini görmeye hak kazanırsın. Nitekim Hz. Mevlana Şeyh Sadreddin Hazretlerine hitaben buyurmuşlardır:

RUBAİ:

Ger âşık-ı rûy-ı Kayser-i Rûm şevî
Omîd buved ki hayy-i kayyûm şevî
Ez hicr megû be-pîş-i sultân-ı visâl
Meters ki-zin hadîs mahrûm şevî

Meali: “Eğer Rum kayserine (cemal-i ilahiye) âşıksan, Rum diyarının sultanı olursun! Şevket ve haşmet sahibi olursun! Hay ve Kayyum olman da beklenir. Vuslat sultanının yanında ayrılığa dair söz söyleme! Kork ki bu sözden dolayı o kavuşmadan mahrum olursun.”

Gene buyurmuşlardır ki: “Riyazat nîst pîş-i mâ her lutfest u bahşayiş”. Meali: “Bizim yolumuzda riyazat yoktur, elde ettiğimiz neticeler, bütün Hakk’ın lütuf ve ihsanıdır.”

(SAYFA 146) Bu makalede şu da ifade olunacaktır ki:

Güzel koku gözü nurlandırır. Zira Yakup aleyhisselam’ın, Yusuf aleyhisselam’ın gömleğinin kokusundan gözleri açıldı.1 Her kimin ki ona (Hüda’ya) arzusu ve aşkı vardır, o, koku almış demektir. O koku sonunda onun gözünü açar ve Hakk’a kavuşturur. Eğer aşk ve arzu yoksa o, ölü demektir. Ölüyü diriltmek ise İsa aleyhisselam’a mahsustur.2 Şeyh-i vasıl, vaktinin İsa’sıdır. Onun bakışı yardımıyla ölü can dirilir.


Herkes bulunduğu perdede noksanından habersiz olarak sarhoşça dans eder.

3670

O sarhoşlukla kendini gerçekten olgun ve amacına ulaşmış zanneder. Herkes bulunduğu perdede öyle saplanmış kalmış ki o cehennem ona cennet görünmektedir (yerinden ayrılmak istemiyor). Fakat onunla (Hak’la) bağlantı kuran ve o neşeyle sarhoş olan veliler böyle değildir. Onların ruhu Hakk’ın nuruyla taşınır. Sineleri onun sırlarıyla doludur. O, dünya diyarından kurtulmuş, tehlikesiz limana kavuşmuştur.

3675

Bu sözü bırakayım da o güzelden bahsedeyim. O, gönlümü avlayan güzeldir. O benim yanımda nasıl bir cilve ile kendini gösterdi ki zehrim bal oldu. Gönlümde gönül alan o güzelden başka bir şey kalmadı. Can hazinesi odur. Başkasının pul kadar kıymeti yoktur.  Hani bu âlemde bunları görebilecek bir insan ki böyle bir gülşenden koku duysun. Koku ona eriştiği zaman gözü açılır, dilsiz de olsa dillenir.

3680

Hazreti Yakup öyle olmadı mı? Kokudan gözleri açılmadı mı? Kokusu olmayan (koku hissetmeyen) hor ve hakirdir. Koku, kediyi yiyeceğe doğru götürür. Eğer sen de koku alıyorsan veliler tarafına git. Haydi! Gıdanı kokudan iste! O mezheptensen onu talep et! Kıble mezheptir, o tarafa git! Cihanda kimse canından kaçar mı? Dünyada, kıblesi olmayan kimsenin gayreti boştur, ruhani zevkten mahrumdur.

3685

Kıblesiz insan, cansız vücuttur. Derdi olmayana derman da olmaz. Vücut canla diridir, can da din ile. İyi bil ki can dinle ayakta kalır. Candan ayrılan ten, çürür, dini olmayan can da ölür. Dinsiz olan canı fani bil. Onun dünya ve ahirette sığırdan farkı yoktur. Cenabı Hak bunlar hakkında: “Onlar hayvan gibidirler, belki daha aşağı.” buyurmuştur.3 Çünkü cehaletle çamura çökmüşlerdir.

36120

Dünya çamura benzer, onlar da eşeğe. Bilmemezlikle baş aşağı oraya düşmüşlerdir. Ruha, Hak tarafına yol gösteren dindir. Dini arttıkça diriliği de artar. Dinsiz ruhu da ten ile bir tut! Ten ölünce ondan da eser kalmaz. Ölü ruh, ceset içindeki hevaya benzer. Böyle canla nasıl rahat olursun? Vahyi ruh, takva ehlinin pak ruhudur. Hayvani ruh, eşkıyaların ruhudur. (SAYFA 147)

3695

Vahyî ruh, Hakk’ın nuruyla doludur. Hayvani ruh heva ile şişirilmiştir. Semiz görünür ama içi boştur. O tulum gibi ki içine heva doldurulmuştur. İnsan ondan ne umar! Bilir ki içinde hevadan başka bir şey yoktur. Ne et, ne yağ, ne de başka bir şey. Diri görünür, fakat ölüdür. Sıcak görünür, lâkin donmuş, buz tutmuştur. Kesin olarak bil ki hayvani ruh böyledir. Din nurundan boş, küfürle doludur.

3700

Din bakidir, küfür sonunda yok olur. Din baki olur. Çünkü sonsuzluk ülkesindendir. Hayat bulmak, canlar cihanında sonsuzluğa kavuşmak istersen elini ermiş bir ere ver, çünkü canların hazinesi onun elindedir. Tâ ki o seni nefesiyle zinde eylesin. Böyle kerem ancak onun elinden gelir. Ölüye ondan gayrı kim can verebilir? Dertlere derman ondan başka kimden gelecek?

3705

Mesih’ten sonra bunu yapacak, ancak merd-i Hüda’dır. Herkesin derdine deva ondandır. Zamanın çaresizlerinin çaresi odur, zehrin, panzehiri odur. Cihanda dertlilerin elinden tutacak da şüphesiz odur. Canı olmayanlara can verir, dirhemi olmayanlara hazineler bahşeder. Bir nefeste göz, kulak, akıl verir. Aşk, zevk ve coşku bağışlar.

3710

O kerimden ne istersen hepsi olur, ayrılık hastası onunla vuslata erer. O vücut dünyada Hakk’ın temsilcisidir. Yer, gök ona secde eder. Yerden maksat, yerde yaşayanlar, gökten murat da gök halkıdır. Kur’an-ı Kerim’de “Ves’elil karye”yi4 okumadın mı? Oradaki karyeden maksut da karye ehlidir, karye değil. Yerin, göğün kastedildiği düşünülse de aslında olur. Çünkü her şeyin arzusu Hüda’dır.

3715

Her şey, açıklamasız, kitapsız, yapraksız olarak Hakk’ı tespih etmiyor mu? Herkes o sesleri işitemez. Onların sırrını ancak Hak erleri bilir. Çünkü şahadet âleminde onun (merd-i Hüda’nın) kulağı, Hakk’ı işitir. Her olup biteni tamamen duyar. Gözünü de Hak’tan görür bil, kendinden değil. Onun yanında iyi kötü her şey açıktır. Ey temiz kalpli! Yerde gökte (bütün kâinatta) Hakk’ın nurundan bir şey gizlenebilir mi?

3720

Ey aziz, bu konuda benden bir misal dinle de bu sırdan haberdar ol! İnsanın çocukken de gözü vardır. Fakat akıl ve zekâ sahipleri gibi temyizi (iyiyi kötüden ayırma yeteneği) yoktur. Gözüyle iyiyi, kötüyü, hoşgörüyü, kavgayı her şeyi görür. Fakat aklıyla gözü birleşmedikçe gördüğü şeylerden bir şey anlamaz. Nazarında inciyle boncuk farksızdır. Kul ile şahı ayırt edemez.

3725

Ne vakit ki göz, aklın aleti (vasıtası) olur, yükseği, alçağı o vakit anlar. Aklı ona temyiz kudreti bahşeder. Büyükle küçüğün derecesini o zaman anlar.

(SAYFA 148) Yanında her birinin rütbesi belli olur, gönlünde herkes derecesine göre bir yer tutar. Ondan evvel ki aklı ve temyizi yoktu, yanında müslümanla Yahudi farksızdı. Efendi, bey, dilenci hep eşitti. Cahille âlimi fark edemezdi.

3730

Sonra nazarında herkesin mertebesi belli oldu, hepsinin durum ve yerini anladı. Gerçi görünüşte gören gözdür. Fakat hakikâtte o görüş, aklındır. Evet, gören göz değildir, akıldır. Yün ile yeşim taşını temyiz eden akıldır. Beş duyu ki aklın aletleridir.

Bunları ve uzuvlarını nurlandıran akıldır. Vücutta akıl sultandır (hâkimdir), vücut ona esir bir alettir.

3735

Şu hâlde göze hâkim olan da akıldır. İyiyi kötüyü o alır, o satar. Akıllı, kendisinde aklın göründüğü, gafil de cehaletin göründüğü kimsedir. Bunun gibi, Hak da cana yakın olunca can da şüphesiz Hakk’ın vasıtası olur. Onun sözü, davranışı Hak’tan olur, ondan değil. O, Hakk’ın elinde alettir. Beş duyu, rahmanın nuruyla aydınlanır, gönlü de o sultanın tahtı olur.

3740

Öyleyse, Hüda’yı gönül ehlinin cisminden gör! Her ne kadar o cisimler unsurlar âleminden iseler de onların maddi unsurlarını, ucu bucağı bulunmayan bir derya üzerindeki saman çöpü kabul et! O saman çöpüne basma! (Yani ehlidilin maddiliğine bakma!) Yoksa baş aşağı denizin dibini boylarsın! Onu saman çöpü bilme, sonsuz derya bil! Tâ ki o derya sana sığınak olsun. Akıllının aklını yaptıklarından veya yapmadıklarından anlamaz mısın?

3745

Bunun gibi Cenabı Hakk’ı Hak erinden perdesiz görmelisin. Cenabı Peygamber aleyhisselam, buyurmuş oldukları şu hadisi şerifte birçok mana incileri delmiştir: “Mümin Allah’ın nuruyla görür.” Çünkü Hak müminden ayrılmaz. Şu hâlde, gören Hüda’dır, müminin gözü değil. “Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr.”5 Cenabı Hak Kur’an-ı Kerim’inde “Onu gözler göremez, hâlbuki o, gözleri görür” buyurdu.

3750

Herkesin idraki ondandır, kendinin değil, aklın varsa iyi anla! Hakk’ın nurunu velilerin cisimlerinde gör! Veliler bu yetkiyi ondan alırlar. Akıl istersen akıllılarla sohbet et! Daima onlarla otur, kalk! Tâ ki onların aklından senin de aklın artsın, onlardan duyduğun şeylerle değerlendirmelerin sağlam olsun. Ey Hak yolunun yolcusu! Eğer Hakk’ı istiyorsan daima yalvararak de ki:

3755

“Ya Rabbi! Beni lütfunla velilerinin sohbetine kavuştur, acilen yolumu doğrult! Tâ ki onlar vasıtasıyla muradım gerçekleşsin, beni bu vücut cisminden, bu tuzaktan kurtarsınlar, onların ilminden ilmim artsın, onların hoşgörüsüyle öfkem gitsin, onların nurundan bana da görüş nasip olsun, onların ebedi hayatından ben de pay sahibi olayım, (SAYFA 149) onlardan yola gitmeyi öğreneyim, şeklimden geçip baştanbaşa anlam olayım.

3760

O fırkadan renksizlik rengi kazanayım. Çünkü onların yolu renksizliktir. Cenabı Hak bir hadisi kudsisinde velileri hakkında “Benimle görür, benimle işitir, onların gözü de, kulağı da benim, canları benim nurumla aydınlanır.” buyurmadı mı?

Cenabı Peygamber de bir hadisi şerifinde buyurmadı mı ki: “Allah ile oturup kalkmak isteyen, sufilerle otursun kalksın.” Tâ ki biz de Hüda ile bir arada oturalım.

3765

Her kim Allah ile teklifsiz arkadaş olmak isterse, yol erinin hizmetine devam etsin. Saf kalpli sufilerle otur (tâ ki yakinen sevgiliyi bulasın). Çünkü Hak, cemalini onlardan gösterir. Onlarla sohbet, vuslatın ta kendisi olur. Öyleyse, bu sahih hadisi inkâr etme. O Hak dostu (veli) aynı nurdan ayrılmıştır. Dünyada iyi, kötü, gizli, açık hiçbir kimse Hakk’ın düşmanı değildir.

3770

Çünkü iyiyi, kötüyü, her şeyi yaratan onun cömertliğidir. Bütün varlık onun tezgâhında dokunmuştur. Kesin olarak bilinir ki her şeyi besleyen de odur. Gerek yerde gerek gökte beslemek işini, muhabbetin temelinin temeli bil, bundan dolayı genç ihtiyar, herkes ona âşıktır. Bu dünyada da hâl, öyle değil midir? Bir kimse sana yemek yedirse yahut birçok ikramda bulunsa onu candan sever, daima hayırla anarsın!

3775

Şu hâlde Cenabı Hak da kullarını besliyor, her biri, sofrasından türlü nimetler yiyor. Hepsinin varlığı ondandır ve bütün emelleri ondan hâsıl oluyor. Ona nasıl candan kul olmazlar? Bundan dolayı ona dünyada (kâinatta) hiçbir kimse düşman olamaz. Fakat bir kavim ki onun velilerine candan muhabbet etmezler, onlara Kur’an diliyle adüv (düşman) adı verildi, kâfir, murdar, müfsit vasıflarıyla yâd edildiler.

3780

Meskenleri cehennem olarak belirlendi. Orada acı veren bir azaba atılacaklardır. Bak! Onların Hak yanındaki özellikleri ne derecededir. Bunu kabul et, tereddüt etme! Evliyaullahı sevmek ve onlara düşmanlık etmek böyledir (yani iki hâli de gördün ve anladın). Bunun ayrıntısı açıklamalara sığmaz. Bahtiyardır o kimse ki veliler tarafına yönelir. Hak derman verirse dert kalmaz. Veliler, yüz bin yıllık ibadetin derecesini, isterlerse, bir kimseye bir nefeste kazandırırlar.

3785

Kendi ibadetini kazanç vasıtası bil! Kıyamette ibadetine göre ecir alırsın. Fakat Hak Teâlâ Hazretleri seni ona havale ederse bil ki ondan nihayetsiz hazine elde edersin! (SAYFA 150)

Notlar

  1. Yusuf suresi 12/96 Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
  2. Âli İmrân suresi 3/49 Allah onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.”
  3. A’raf suresi 7/179: Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.
  4. Yusuf suresi 12/82 “Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.”
  5. Enam suresi 6/103 Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.

 


 

ETİKETLER: