Bu makalede şu açıklanacaktır:
Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir ve “Belâ”1 cevabında Hak ile tek dil olmamıştır. O, Hakk’ın sesini, evliyanın sesinden ve dilinden işitemez. Çünkü ona karşı umursamazdır. Musa aleyhisselam Hakk’ın sesine ezelden aşina olduğundan ağaçtan gelen o sesi duyar duymaz tanıdı.2
İçinde Hakk’ın sırrı olmayan kişi ise senin sesini bile başkasından ayırt edemez. Bir kimseyle tanışıklığın olmazsa onu sesinden tanıyabilir misin? Memleketten uzakta bulunan ve yabancı olan bir kimsenin sesini duyup anlamaya imkân var mı?
3315
Cenabı Musa Hak’la tanışık olduğundan ağaçtan gelen sesi işittiği vakit, kimin sesi olduğunu ve bu güzel sesten amacın ne olacağını anladı. Hemen o sözle ve aldığı emirle hareket ederek Harun’un yanına gitti, onunla birlikte çalıştı. Emr-i ilahi ile ikisi yoldaş olunca kılıçlarını din düşmanlarına karşı çektiler. Onların yüzünden Firavun suya gark ve memleketi harap oldu, padişahlığı elinden gitti.
3320
Onun cinsinden olanlar da onunla beraber tamamen batıp gittiler. Nihayet, şark ve garp dindarlarla doldu. Ehl-i din, dine dâhil olduktan sonra din yolunda vücutlarını feda ettiler. Cümlesi Musa aleyhisselam gibi vasılînden (erenlerden) oldular. İlim ile başkalarını geçerek isteklerine eriştiler. Kâfirlere mesken nâr-ı cehennem, bilakis müminlerin meskeni nimet yurdu oldu. O ki nurdan idi, nur tarafına gitti. Nârdan olanlar da cehennemi boyladı.
3325
Nâriler, burada iken cehennemin eczasından idiler. Ondan dolayı cehenneme yem oldular. Şehvet şerden doğmuş nefistir ki ait olduğu yere gider. Müminler Hakk’ın nurundan doğmuşlardır. Elbette sonunda gene Hakk’a dâhil olacaklardır.
(SAYFA 133) Müminler Allah’ın has kullarıdır. Ondan dolayı (ona kavuşmak için) bu âlemden kaçıyorlar. Onlar esasen Hakk’ın nuru idiler, gene de Hakk’a giderler, Hak’tan başkasına iltifat etmezler.
3330
“İnna ileyhi raciun”un3 manası budur. Onların Hak ile aşinalığı şimdi değil, “elest”tendir. “Elest”te onunla beslenirler. Hepsi de şarapsız, kadehsiz ondan sarhoş olurlar. Ağızsız olarak ondan lokmalar yediler. Ben ve sen perdesi olmaksızın neşe ve sevinçle doldular. Esas hayat odur, bu benzetmedir. Yiğitler gibi o işret tarafına koş! Oraya eriştiğin zaman daima şükreder, daima şarapsız sarhoşluk zevki duyarsın.
Notlar
- Araf suresi 7/172 Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
- Kasas suresi 28/30 Mûsâ, ateşin yanına gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.”
- Bakara suresi 2/156 Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.