Bu makalede şu açıklanacaktır:
Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.
Bu zulmete kendi nurundan bir miktar serpti ki delili şudur: “İnnellahe Teâlâ haleka’l-halk fi zulmetin sümme reşşe aleyhim min nurihi.” Meali: “Allah Teâlâ Hazretleri mahlûkatı zulmette yarattı, sonra üzerlerine kendi nurundan bir miktar serpti.”
Herhangi ruha o nurdan bir damla isabet ettiyse o, evliyadan oldu. Elbette ki o nur kendi aslına talip olacaktır. O nur kendine yabancı olan hayvani varlığı, tek yaratıcıyı isteme yolunda kendine araç eder ve kendiyle hemrenk eder. O nur katresi onun bakır gibi vücudunda kimya tesiri yapar. Zulmetini nura, cehaletini ilme, körlüğünü görmeye çevirir.
Cümlesinin üzerine kendi nurundan saçtı. Gerek iyi gerek kötü hiçbirinden esirgemedi.
2775
O nurdan her kimin başına düştüyse o, seçkin (veli) oldu, her iki âlemde ön safa geçti. Her kime isabet eden nur damlası fazlaysa, mertebesi o oranda yüksek olur. Ey ilim sahibi, bunu aklınla ölç, biç! Bu nur her ne kadar herkese isabet ettiyse de niteliği açısından farklı idi. Bundan dolayı, eşit değildi. Şöyle bil ki “El üstünde el vardır.” Her ne kadar hepsi de aynı şarabın sarhoşları ise de üzerine büyük katre düşen kimse, büyükten de büyük oldu.
2780
Fakat sonunda hepsi de oraya giderler (asıllarına kavuşurlar). Artık dört, üç, iki gibi sayılarda kalmaz, bir olurlar. Hepsi tek parça bir cevher olur. Ne artık kalır ne eksik. Nihayette yokluk denizinde birleşirler. Vuslattan sonra arada ayrılık kalmaz. Netice tamamen kâr olur. Şu hâlde derece farkı nerede kalıyor? Bu fark, yolculuktadır. Menzile varıldığında
(SAYFA 113) fark kalmaz. Orada yalnız vahdet vardır. Sayıları sonsuz olsa da menzilde birdirler. Çünkü kesin bilgiye erişmekle şüpheden temizlenmişlerdir.
2785
Menzile gidenlerin esas niteliği “La nuferrik”tir1. Fakat bu vasfın yolculara genellemesi yoktur. Onların vasfı “ve refea ba’dakum fevka ba’dın derecâtin”2 nazm-ı celilinin içeriğidir. Gönlüne bu konuda kaygı, şüphe gelmesin. Vasıllar, ondan dolayı Hüda’nın maksudu olurlar ki cümlesi bir nurdan doğmuşlardır. Ayet-i Kerime’den maksut olanlar, yolun pak ve yeni yeni ders almaya başlamış salikleridir. O salikler her yeni ders aldıkça alçaktan yukarıya doğru yükselirler.
27120
Bu makamlar, bu mertebeler yoldadır, menzilde değil. Allah’ın olduğu yere adet nasıl yol bulabilir? Bundan dolayı, vasılları daima bir gör, bir bil ve bir say! Âlemde her cins, kendi cinsine yakın olur. Eğer seçkin (havas) isen seçkin olanlardan başkasını istemezsin. Kuş, havada kanadıyla uçar. İnsanın kanadı, gayretidir. Kimi dünya tarafına doğru uçar, kimi ahiret semtine: Gayreti onu nereye götürürse.
2795
Kimi efendilik ve kötülüğe istekli, kimi o kötülüğün aşkına istekli. Aklınla herkesi böyle tart! Anka ile kuzgunu farket! Kaf aşkı tarafına Anka uçar, gıdasını daima oradan alır. Sıradan kuzgun da leş semtine koşar. Sevgili diyarına Anka gibi nerede uçacak! Her birinin değerini isteğiyle ölç! Ne kıymette olduklarını sevgililerinden anla!
2800
Her kimin maksudu göklerdense (asman), cesedi zeminden bile olsa ruhu semadandır. İnsan, hatırının alâkalı olduğu yerdedir. Senin yanında hazır olduğuna bakma. Bu yolda görünüşün önemi yoktur. Gönlün kiminleyse, ona bağlan! Ruhun nereye uçarsa, yerin oradır. Canın o deryanın bir damlasıdır. Nasıl ki can aslından tarafa koşarsa, topraktan olan cisim de toprak arar.
2805
Can, oraya gider ki oradan gelmiştir. Vücut burada kalır, çünkü buradan meydana gelmiştir. Ne mutlu o cisme ki tamamen can olmuştur. Yazık o cana ki ten tarafına yönelmiştir. Ten, can gibi olunca, can gibi mesut ve saadetli olur. Ten gibi olan can da bela ve mihnet içinde kalır. Akıl, eşeği verip de İsa’yı alanın aklıdır. İsa’yı verip de eşeği alan ise, eşeklerden eşektir.
2810
Değil mi ki Hak Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de onları “Edallu”3 diye adlandırdı, dalalette hayvanlardan da öne geçirdi.
(SAYFA 114) Bu kadar nimet arasında onun hayvanlar seviyesinde kalması ancak kendi cehaleti ve hamlığı yüzündendir. O, hayvanlıktan kurtulur, ruh gibi nimetler tarafına gidebilirdi. Aletlere, araçlara sahipti, fakat gayreti yoktu. Bundan dolayı kuvvet tohumunu çorak yere saçtı. Maddeyi bırakarak eğri yol tuttu. Onun bu hâli akıllara şaşkınlık verdi.
2815
O yetersiz adam, eşekliği yüzünden kendi kanını döktü. Kâfirliği müslümanlığa tercih etti. Hiç kendi için kuyu kazanı gördün mü? Yahut kılıçla kendini vuranı ve döveni? Hak yolunun aksine giden bile sonunda Hakk’a varacaktır. Karanlığı nura eş olarak iblisliği gidecek, hurileri imrendirecek hâle gelecektir. Zerresi, gökte güneş, katresi, kuşlar ve balıklarla dolu derya kesilecektir.
2820
Onları kimse o deryadan ayrı saymaz. Yetersizler onlar tarafına nasıl yol bulabilirler. Onlar tarafından kabul edilmiş veya reddedilmiş olacak bir şey kalmamıştır. Onlar kârdan, zarardan her şeyden geçmişlerdir.
2825
Derya, onlarla baba evlat gibidir. Hakikâtte ise bir ve birleşiktirler. Oradaki birlik, görüş sahiplerinden kesinlikle bilinir oldu. Yer ve gökteki bütün varlık, görüş sahiplerine bir tek görünen çokluklardır.
Notlar
- Bakara suresi 2/285-286 Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
- Enam suresi 6/165 O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
- Furkan suresi 25/44: Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler belki yolca daha da aşağıdırlar.