Makale 103

A+
A-

Makale 103

Bu makale “Lâ yegurranneke tekallubelluzîne keferû fîl bilâd”1 ayet-i kerimesini tefsir edecektir. Hak Teâlâ Hazretleri buyuruyor ki: “Ya Muhammet (s.a.v.), Hak’tan ümitleri kesilen kâfirlerle münafıkların hareketleri (dünyevî hâllerinin düzgünlüğü, geçimlerinin iyiliği) sakın seni aldatmasın. Onların hareketleri bir gösterişten ibarettir. Hakikâtte, onlar ölü ve donmuş kabul edilirler. Pek yakında göreceksin ki o hareketler durgunluğa dönüşür. “kul metâud dunyâ kalîl”2 De ki: “Dünya metaı değersiz şeylerdir.”

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Huzur ve istirahat sebeplerini bu suretle temin etmek isterler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar. Çünkü sebeplerin ortaya çıkması kederin gitmesi demek değildir. Ama can hazreti Hakk’a vasıl oldu mu, bütün sıkıntılardan kurtulur.


Hak Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de kâfirlerin hâlini anlatırken buyurdu ki: “Onlar her ne kadar dış görünüşte zinde görünürlerse de, içte çürüyüp kokuşmuş leşlerdir. Sakın onların yaşayış ve eğlencelerine aldanma! (imrenme!) Çünkü onları Hak Teâlâ kendinden uzaklaştırmıştır. ” (SAYFA 293)

7730

Yakında görürsün ki onların hepsi yok olmuştur, düşkünlük toprağına karışmıştır. Nihayet, dünyada onlardan hiç eser kalmaz, baş aşağı cehenneme yuvarlanırlar. Bir şahıstan bir uzvun ayrılmasıyla o şahsa noksan arız olur, herkes onu nakıs sayar. Fakat Hak Teâlâ’ya bu ayrılıktan nerede noksan gelecek? Kusurlu olan, Cenabı Kibriya’dan ayrılan parçadır, Zat-ı Kibriya değil.

7735

Bir damlanın denizden ayrılmasıyla veya ayrılmamasıyla deniz ne artar, ne de eksilir. Katre olsa da olmasa da deniz, dalgalanmasına devam eder. Ey dinleyen, bu, sana anlatmak için bir temsildir. Yoksa birebir böyle demek değildir. Cenabı Hak sınırlı bir bütün değildir ki bir parçasının veya birçok parçasının ayrılmasıyla noksanlığa düşsün. O yok oluş bilmeyen, evvel nasıldıysa gene öyledir. Zülcelâlin zatı ziyade ve noksandan münezzehtir.

7740

Zatı tertemiz olan Hüda’yı yarattıklarına bakarak kıyas etme! Arada sonsuz fark vardır. Onun zatı noksan kabul etmez; yüce, alçak, her şeyin üstündedir. Noksanı kabul eden şey suret (cisim) olur ki onun renk ve koku gibi bir takım arazı olur. Hak Teâlâ Hazretleri suretten münezzeh bir mevcuttur, dünya ve ahiret, onun yanında bir zerre bile olamaz. Zerreyi güneşle bir tutma ki dinin metin bir esasa bağlansın.

7745

Tâ ki o derin denizde yol alabilesin, o deryada sedefsiz inci olasın. İnci ve derya nedir ki! Nura mensup olarak orada cesetsiz ve ruhsuz olarak yürüyesin! Bu yönlerin arasında kanatsız uçup, Hakk’ın sanatından zatın kendisine bağlanasın. Onun tuzlasında tamamen tuza dönüşesin. Denizden meydana geldiğin hâlde deryanın kendisi olasın. Hakk’a vasıl olunca canın sıkıntı ve elemlerden kurtulur, mutlu olursun!

7750

Çünkü canın gamı, Hüda’dan uzak düşmesinden, araya nefsin girmesiyle o huzurdan ayrı düşmesinden ileri geliyordu. Canın, keder içinde olmasının sebebi budur. Fakat sen bunu bilmezsin de onu tatmin için her zaman başka emel peşinde koşarsın. Bazen mal, bazen makam, bazen kadın ister böylelikle canını kederden kurtarıp huzura erdirmek istersin. Fakat emin ol ki derdin, Hak’tan ayrılmaklığındır. Vücut merkebini oraya buraya sürüp durma! Dert ve elemden kurtulmanın çaresi Hak tarafına yollanmak, vahdet nuruyla birleşmektir.

7755

O vakit ruhunda elem ve ıstırap kalmaz. O güzel yüzden dolayı daimi mutluluk içinde bulunursun. Bil ki “Ruhlar Hakk’ın nurudur.” Cisim kalıplarındaki vaziyeti, evlere giren güneş ışığına benzer. O, tamamen yok olmadıkça güneş tamamen görülemez. Nur-ı ilahi de onun lütfuyla güneş nuru gibi her bedene girmiş, yerleşmiştir. Cisim engeli aradan kalkmadıkça, can ısdıraptan kurtulamaz.

7760

Beden aradan kalktığı zaman, can vuslat-ı ilahiyeye kavuşarak gamdan kurtulur, arzusuna ulaşır.

(SAYFA 294) O vuslat kaynağında öyle ilginçlikler seyreder ki bu ilginçlikler (dünyadakiler) onun gölgesidir. Şahit olma kaynağında öyle bir derya görür ki bu deryalar onun yanında şebnem gibi kalır. Ondan sonra sıkıntılardan kurtulur, havas ile baş başa kalanlardan ve ahbaplık edenlerden olur. Hakk’ın yardımıyla can bu örtüden bir kerre kurtuldu mu, Hak Teâlâ ona yüz türlü lütuf kapısı açar.

7765

Matlubunu engelsiz seyreder, mahbubunu candan kucaklar. Bütün kâr, zarar endişelerinden kurtulur, o vuslatta ilelebet yaşar. Can nuru diğer büyüyen cisimlere de vardır ki her türlü nebat o sayede büyür. Bitkilerden de bütün cansızlara yansımıştır. (Kabiliyetlerine göre) Onlar da bu nurdan faydalanırlar. Sıcaklık, soğukluk, hep o nurla yaşar, o bir tek ışıktan nurlanır, tazelenir.

7770

O ışık onlardan uzaklaştığında hep mahvolurlar. Ancak Hüda diri ve ebedidir. Hak Teâlâ Hazretleri o vakit “Bugün bu mülk kimindir?” diye nida eder, yine kendi “Mülkün daimi sahibi benim.” diye cevap verir. Evvel ve ahir benim, başkası değil. Bu nidayı senin kulağın şimdi duydu. Şimdi her kim burada kendinden kurtulduysa sonsuz ömre nail oldu. Hiçbir perde olmadan cennete yollandı, orada ruhu gibi cismi de beka buldu.

7775

Hakk’ın vuslat cennetinde yerleşti, Hüda ile söyleşti ve yakınlarından oldu. Burada iken o perdeden kurtulmayan kendini beğenmiş, cehennemde ebedi kalır. Cennet, cehennem, Hüda’nın kavuşma ve ayrılığıdır. Sözün özü budur, başkası kabuktur. Bunun fehmini sözden isteme, Hak’tan iste, derya (mana deryası) gemilere (söze) sığar mı? Çünkü söz, gemidir, mana can deryasıdır. Bil ki “Deniz, gemiye sığdırılamaz.”

7780

Bunun (bu mevzunun) nihayeti yoktur. Dudaklarımı bağlayayım (sükût edeyim) da Hak Teâlâ onu sana dilsiz anlatsın. Bu dünyada ecel gelmeden evvel öl ki can cihanına emir olasın. Ey gafil, hayatı ölümde gör, tâ ki bu görüş seni yükseklere götürsün. Çünkü ölürsen beka bulursun, kanatsız olarak mekânsız tarafına uçarsın. Çünkü dane toprakta çürüyüp mahvolmadıkça servi gibi büyüyüp gelişemez,

7785

yaprak ve meyveleriyle meydana çıkamaz. Tecrübe için bu kadarı kâfi değil mi? Şimdi sen de Hak yolunda canını feda et ki huzur-ı ilahide karşılık olarak canlar alasın. Alacağın karşılığın ne kıymeti var, fani olmakla bir damla olan canın beka deryasına dönüşür. Vücut perdesi aradan kalktığı zaman, külliyen o olursun, vahdet sırrı sana açıkça görünür. Senin bu vücutta yaşaman, ölmek demektir. Dert, mihnet ve donukluktur.

77120

Her kim aşk-ı Hak’la ecelinden evvel ölürse hayat bulur, ebediyette mülk sahibi olur.

(SAYFA 295) Emir nedir ki sultanların seçkini olur. Mürit de olur murat da. Ruhlar âlemi parlak güneşe benzer, yerleri gök gibi nur saçar. O âlemin arzı semadan yüksektir, onların (ruhların) varış yerleri AllahuTeâlâ’dır. İçtikleri Rablerinin güzellik şarabıdır, kahveleri de öyledir.

7795

Onun yanında yaşadıkları hâlde hayran ve ateşândırlar (nâr aşinalıkları sönmez). Ruhları cennet bahçeleridir. Bunun sırrı sana gönül yoluyla söylenir. Kalpleri ilahi güzellik ile muhabbet deryası olmuştur, bu deryanın dalgaları yükseklere kalkar. Kalpleri o güzelliğin aynasıdır. Onlar da muhabbetullahtan başkasını yansıtmaz. Cenabı Hak buyurdu ki: “Ben sizin daima sırrınıza bakarım, benim, sizin iyiliklerinizde kendimi gösterdiğim gibi,

7800

yüzümün güzelliği de sizde göründü, kalbiniz benden başkasına yer vermedi.” Sevgili, sevdiğinin kalbine bakar, itaat eden ve icabet eden onun muhabbetinde daimdir. Sevgimiz, dostlarımız içindir. Kapımıza gelen, bize yakınlaşır ve yaklaşır. Her ne dedimse Hak erlerinin vasıflarıdır. Bunu dinle ki canına sefa versin. Erlerin aşkı benim canımda ve gönlümdedir. Ayaklarının tozu gözlerimin nurudur.

7805

Aşklarında sadığım. Çünkü rahmet-i ilahiye bana, onların yüzünden erişiyor. Ruhumun sığınağı ancak merdan-ı Hüda’nın aşkıdır. Kimsenin böyle sağlam sığınağı yoktur. Bu kalede bulundukça, cehenneme karşı emniyet içindeyim. Onun yanında mutlu ve mesut otururum. Daima o sultanların korumasının emniyetindeyim. Bana zahmetsiz, meşakkatsiz hazineler bahşederler. Bana can yoluyla beka sofrasından sürekli ve sualsiz kısmet ihsan ederler.

7810

Kaftan, yetki, huri, gılman, saraylar ve daha pek çok şeyler ki âlem halkı onun kokusunu duysa, dünyadan külliyen vazgeçer.

Notlar

  1. A’li İmran suresi 3/196 Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.
  2. Rad suresi 13/26 Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.

 

ETİKETLER: