KUYUDAN NASIL ÇIKILIR?
Ne diyordu asırlara damga vuran Hz. Mevlâna: “Sopayla kilime vuranın gayesi; kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin ey can?”
Sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Ölümle aramızdaki perde sanki aralıklı. Önceden sağır kesildiğimiz birçok gerçek, kulağımızın dibinde davul gibi güm güm vuruyor.
Nefsimize ağır geliyor, yaşamak lezzetini alan, dünyadan ölüm gerçeğiyle ayrılmak. En çok da bununla yüzleşmek zorumuza gidiyor.
Yaşamak dediğimiz şey zıtlıklar üzerine kurulmuştur. Beyazı beyaz yapan siyahtır. Dostu dost yapan düşmandır. Dert aslında derman içindir. Yaşadıklarımız içinde cevabı barındıran müşküller olmaz mı?
Yusuf (as) neden kuyuya düştü?
Hayat, Yusuf’u kuyuya düşüren kötülükler ve hasetten ibaret bir savaş alanı mı? Yoksa zaman zaman düşülecek kuyulardan sabırla geçilerek selamete ulaşılan bir gölgelik mi? (Dr.M.F.Özdengül)
Bizden öncekiler düştüler ve geçtiler. Biz de aynı yerden geçiyoruz. Rabbim diyor ki: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155)
Her kuyu, dua ve istiğfar merdiveniyle aşılır. Yani derdi veren cebine derman da koyar. O zaman musibet ve hastalık gördüysek ceplerimize gizlenmiş mektubu arayıp bulmamız lazım.
Belki de oyuna eğlenceye daldık, kim olduğumuzu ve asıl işimizi unuttuk, ya da ihmal ettik. Mesnevi’de Hz Mevlana tavşancıl kuşunun hikayesini anlatır. Peygamber( sav )abdest alırken ayakkabısını kapıp yukarı uçan kuş. Sonra yukarıdan ayakkabıyı ters çevirir de içinden zararlı bir hayvan (yılan) yere düşer. Peygamberi korumak için önce ayakkabısını aşırıp belayı defettikten sonra iade eder. Hz. Mevlana bunu anlattıktan sonra şöyle der:
Allah’ın verdiği mihnet ve cefayı da Peygamberin pabucunu kapan tavşancıl say. Kaybettiğiniz şeylere eseflenmeyin hatta kurt gelse de keçinizi yese bile buyurdu. O bela daha büyük belaları defetmek o ziyan daha dehşetli ziyanları men etmek içindir.” (Mesnevi.3265)
O yüzden, yüzleştiğimiz sıkıntılara yüklediğimiz anlamları, yeniden değerlendirme zamanları gibi görelim yaşananları. Yolcuyuz ve yolculuğun en büyük armağanı zorluk ve meşakkattir. İnsan olarak yaratıldıysak bu zorluk ve meşakkatlere katlanacağız elbet.
Adem (as) kuyusundan tevbe ve istiğfarla çıktı. “Ey bizim Rabbimiz, kendimize yazık ettik. Şayet sen kusurumuzu örtüp, bize merhamet buyurmazsan, en büyük kayba uğrayanlardan oluruz.” (ARAF-23)
Hz. Yunus (a.s), balık karnındaki kuyudan tevbe ve istiğfarla çıktı: “Ya Rabbi sensin ilah, senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin. Yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim. “(ENBİYA-83)
Hz. İbrahim (a.s) Ve Hz. İsmail (a.s)’kendi kuyularından bakın nasıl bir yakarışla çıkıyor: “Ey bizim yüce Rabbimiz, bizi, yalnız sana boyun eğen Müslüman kıl. Soyumuzdan da yalnız sana teslimiyet gösteren bir Müslüman ümmet yetiştir. Ve bize ibadetimizin yollarını göster. Tevbelerimizi kabul buyur. Muhakkak ki tevbeleri en güzel şekilde kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (BAKARA-128)
Hz. Yakub (a.s)’ın kaybettiği yavrusunun kuyusundan yine teslimiyetle nasıl çıktığını Rabbimiz şöyle haber veriyor: “Sıkıntımı, keder ve hüznümü sadece Allah’a arz ediyorum. “(YUSUF-86)
Hz. Eyüb (as) yaralarının kuyusundan nasıl çıkıyor : “ Ya Rabbi bu dert bana iyice dokundu. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.” (EBBİYA-83)
Hz. Yusuf (A.S) nasıl mı çıkıyor kuyusundan : “ Ey gökleri ve yerleri yaratan. Dünyada da, ahirette de Mevla’m, yardımcım sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni Salihler (iyi insanlar) zümresine dahil eyle (YUSUF-101)
Ya rab bir virüsün kuyusuna düştük. Kur’an’ın ifadesiyle, peygamberimizin diliyle yalvarıyoruz sana: “Allah’ım, ey yerleri ve gökleri yaratan! Ey görünen görünmeyen ne varsa bilen. Hakkında ihtilaf ettikleri her meselede kulların arasında sen elbette hükmedeceksin. Ben bu güven içinde bekliyor ve sabrediyorum. “(ZÜMER-46)
https://www.afyonturkeligazetesi.com/yazarlar/ahmet-sevim/kuyudan-nasil-cikilir/2557/