KÜTAHYA ÇELEBİLERİ – 5) Muzafferüddin Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER

5) Muzafferüddin Çelebi

Sefîne’den başka herhangi bir kaynakta hakkında bilgiye rastlayamadığımız Muzafferüddin Çelebi Kütahya Çelebileri’ndendir. Babası ve doğum târihi hakkında elimizde bilgi bulunmamaktadır.1027

Sefîne’de nakledildiğine göre Muzafferüddin Çelebi, konuşma çağına gelmemiş bir bebek iken “hû hû” diyerek zikretmekte ve uykusundan uyandığında “hû” zikrini duymaksızın rahatlayamamaktadır. Bebek iken en önemli eğlencesi “hû” zikri olan Muzafferüddin Çelebi, sonraki dönemlerde “ism-i Celâl”i zikretmekle teskin olmaya başlamıştır. Kendisinde büyüklerinden Ulu Ârif Çelebi’nin bâzı özelliklerinin bulunduğundan bahsedilir. Muzafferüddin Çelebi, toprakla oynamaya başladığında âilesinin yakınlarından birinin vefat haberini aldığı, ya da Muzefferüddin Çelebi bir değnek ya da ney üzerine binse âilesinin bir sefere çıktığı rivâyet edilmektedir.1028 Ulu Ârif Çelebi’nin de çocukken bu gibi özellikleri olduğunu kaynaklar aktarmaktadırlar.

Muzafferüddin Çelebi, Çelebi Müeyyed ile özel bir sohbet esnâsında, Kadir Gecesi’nin feyiz ve sırlarından bahsedip, semâ ve safâ ile vecd içerisinde bulunduktan bir süre sonra; birlikte müşâhede ettikleri için teşekkür ve hâlin devamı için duâ etmek için Muzafferüddin Çelebi’nin huzûruna çıktığında Muzafferüddin Çelebi; “Evet sizin duânız makbûldür. Çünkü büyük Hünkâr’ın gölgesi dâim ve ebedîdir. Gelgelelim bizim gölgeliğimizi onun yakınına kurmuşlar ne güzel. Bu meclisin dostlarına hayırlar olsun” buyurmuş ve bu durum karşısında üzülen Müeyyed Çelebi’yi teselli etmek için de; “Nihâî çâre ağlamaktır. Dostlar bize gerektiğinden fazla îtimât etmesinler!Ârifler fânileri sevmezler. Kim ki fâni olana bağlanırsa Hak’tan gāfil olur. ‘Her nerde olursanız O sizinledir’ sırrından akıllı olanlar ayrılmazlar. هُوَ الظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ (Hadîd, 57/3) [O; zâhir ve bâtındır] Kim zâhirden ve  bâtından uzak  kalmaktan  kurtulursa  gerisi çok kolaydır” buyurarak Müeyyed Çelebi’nin gönlünü almıştır.1029

Çelebi Müeyyed bir gece rüyâsında Muzafferüddin Çelebi’yi yüksek bir köşkte evliyâ arasında görmüş ve Muzafferüddin Çelebi’nin vefâtının yaklaştığını anlamış. Bu rüyâyı kendisine nakletmeye hazırlanırken Muzafferüddin Çelebi, Müeyyed Çelebi’ye rüyâyı anlatmış ve bir büyük kerâmet daha göstermiştir. Ve kısa bir zaman zarfında da vefat etmiştir.1030

Kabri, Alâeddin Çelebi’nin kabri yakınındadır. Vefâtından sonra kabrini ziyâret edenlerin cennet râyihâlarını kokladıkları; ney üflendiğini ve kudüm vurulduğunu duyduklarını; Alâeddin Çelebi’nin kabrinde olduğu gibi, Muzafferüddin Çelebi’nin rûhâniyetine saygı gösterenlerin de iki cihân arzûlarına ve huzûra kavuştuklarını rivâyet etmektedirler. Bunun hilâfına saygısızlık edenlerin de başlarına türlü musîbet ve sıkıntılar geldiği rivâyetler arasındadır. Bunlar arasında beldenin ileri gelenlerinden birinin oğlu da bulunmaktadır ki; bu kimse değnekle sandukalara vurduğu esnâda sara hastalığına tutulmuştur. Mevcut hiçbir tedâvinin fayda etmediği, aksine hastalığını şiddetlendirdiği görülmüş ve maddî-mânevî acılar içerisinde vefat etmiştir.1031


1027  Seyyid Fâzıl Mehmed Paşa’nın Şerh-i Hakāyık-ı Ezkâr-ı Mevlânâ isimli eserinin son kısmında Mevlevî silsilesi hakkında bilgi verirken “Çelebi Muzafferüddin Cenâb-ı Âdil Ekber” başlığı altında, Emir Ârif Çelebi’den sonra postnişîn olan Emir Âdil Çelebi’yi (d. 695 h./1295 m. – ö. 770 h./1368 m.) kastederek, Sefîne’de bulunan Muzafferüddin Çelebi menkîbesini aktarmıştır.

1028 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 109

1029 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 110-111

1030 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 111

1031 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 111

ETİKETLER: