KÜTAHYA ÇELEBİLERİ – 2) Burhâneddin İlyas Çelebi
Betül SAYLAN*
SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER
2) Burhâneddin İlyas Çelebi (d. 729 h./1329 m. – ö. 797-798 h./1394-1395 m.)
Celâleddin Ergūn Çelebi’nin (ö. 775 h. /1373 m.) oğlu olanBurhâneddin İlyas Çelebi, babası 29 yaşındayken, 729 h./1329 m. târihinde doğmuştur. 996 46 yaşındayken, babasının işâretiyle Kütahya Mevlevîhânesi postnişîni olmuştur. 997 Sefîne, Celâleddin Ergūn Çelebi sonrasında, Burhâneddin İlyâs Çelebi zamânında da, mevlevîhânede herhangi bir mesele yaşanmadığını; Çelebi Âilesi üyelerinin, Alâeddin Çelebi’nin, Muzafferüddin ve amcazâdesi Zeynüddin Çelebiler’in (ö. 828 h./1424 m.) Burhâneddin İlyâs Çelebi’ye tereddütsüz biat ettiklerini; Burhâneddin İlyâs Çelebi’nin de babası ve şeyhi Celâleddin Ergūn Çelebi’den aldığı maddî-mânevî eğitim ve terbiye ile mevlevîhânenin idâresinde ve ihvânın terbiyesinde Celâleddin Ergūn Çelebi’nin yokluğunu aratmadığını; hattâ eski vatanına/makāmına ric’at etmişçesine mükemmelen mevlevîhânenin idâresini, dervişlerin terbiyesini yerini getirdiği rivâyet etmektedir.998
Burhâneddin İlyâs Çelebi’nin aklî, naklî ve keşfî ilimlerde, özellikle rüyâ tâbirinde “Yûsuf-ı Sıddîk-i Sânî” derecesinde olduğu; meclislerinin hergün rüyâlarını tâbir ettirmek ve bu yoldaki müşküllerinin cevâbını almak isteyenlerle dolduğu; Burhâneddin İlyâs Çelebi’nin de bu sıkıntıları açık bir şekilde gidererek “lisânu’l-gayb ve tercümânu’s-sırr” şöhretiyle bilindiği ve “ Şeyhü’l-ledün ” ünvânıyla anıldığı aktarılmaktadır. 999
Burhâneddin İlyâs Çelebi’nin “Şemseddin Tebrîzî’nin sırrı”na vâkıf olduğu halk arasında yayılmaya başladığında mevlevîhâneye müntesib olanlar artmış; aynı zamanda mevlevîhâne muhtaçların, yetimlerin kimsesizlerin barınağı olmuştur. Çelebi’ye bu ihtiyaçları nasıl karşıladığı suâl edildiğinde; وَمَنْ یَتَّقِ اللَََّّ یَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاوَیَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لََ یَحْتَسِبُ (Talâk, 65/2-3) [Kim Allâhu Teâlâ’dan korkarsa Allâhu Teâla ona bir çıkış yolu ihsân eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir] âyetiyle cevap vermiştir.1000
Celâleddîn Ergūn Çelebi’nin vefâtından önce dervişlere قَدْ جَآءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ (Nîsâ, 4/174) [Ey insanlar! Size Rabbiniz’den mûcizelerle peygamberler geldi] âyetiyle, görev müddetinin sona erdiğini ve halîfesini işâret ettiği kaynaklarda belirtilmektedir.1001 Bir semâ’ meclis esnâsında, Burhâneddin İlyas Çelebi’nin de حان حين الَرتحال [yolculuk vakti yaklaştı] ifâdesi 1002 eşliğinde nâra attığı ve bu şaşırtıcı olayın birkaç gün sonrasında da Çelebi’nin 68 yaşında1003vefat ettiği hikâye edilmektedir. Kaynaklar, olayın ardından dervişlerin حان حين الَرتحال ifâdesini incelediğini ve bu ifâdenin Burhâneddin İlyas Çelebi’nin vefat târihi olduğunu şaşkınlıkla gördüklerini nakletmektedir.1004 Burhâneddin İlyas Çelebi, henüz hayattayken kendi vefâtına târih düşmüştür.
Vefat târihi, kaynaklarda 797 1005 -798 h./1394-1395 m. olarak belirtilmektedir. 1006 Vefatlarından sonra, amcazâdesi Zeynüddin Çelebi (ö. 828 h./1424 m.)postnişîn olmuş ve Burhâneddin İlyas Çelebi için şu târihi düşmüştür:1007
Hazret-i Burhân-ı dîn dil-penâh
Azm-i dâru’l-kurb-ı ulyâ eyledi
Seyr olup câm-ı hayât-ı âleme
Terk-i îş-i bezm-i dünyâ eyledi
Derd-mendân-ı reh-i ecdâdın
Eşk-i çeşmin seyl ve deryâ eyledi
Bülbülân-ı gülşenîn feryâddan
Hicr ile mersiye-gûyâ eyledi
Cânını cânâna edip rû-nümâ
Zâd-ı râhîn-i hûş-ı müheyyâ eyledi
Hân hînu’l-irtihâlibendeye
Zâhiren temhîd-i ihyâ eyledi
Lîk târîh-i vefat olup dirîğ
Meşhedîn mir’ât-ı rü’yâ eyledi
Hayatının bir döneminde, babası Celâleddin Ergūn Çelebi (ö. 775 h. /1373 m.), dedesi İlyas Paşa (ö. 773 h./1371 m.) ve büyük amcası Hızır Paşa (ö. 773 h./1371 m.)’nın himâyesinde bulunan Burhâneddin İlyas Çelebi, Dîvânî Mehmed Çelebi’ye (ö. 936 h/1529 m.) ulaşamamıştır. Ancak Burhâneddin İlyas Çelebi’nin zühd, takvâ, verâ, kerâmâtı hakkında Dîvânî Mehmed Çelebi’ye ulaşan rivâyetler neticesi şu şiiri inşâd ettiği, kaynaklarda elimize ulaşan bilgiler arasındadır:1008
Lisânü’l-gayb idi yek-ser vücûdu
N’ola bürhân-ı dîn olsa nişânı
Olup feryâd-res-i nezdîk ü dû-reh
Demişler nâmına İlyâs-ı Sânî
Burhâneddin İlyas Çelebi’nin dedesi İlyas Paşa ile uzun zamân geçirebilmiş olması sebebiyle, İlyâs Paşa’dan müstefîd olabilmiştir. İlyâs Paşa’nın da torununun terbiyesinde büyük emek sarfettiği ve onu gayretlendirmek ve tesellî etmek için sık sık الحمدلِلّ على الحال و الماضى قد زال و من یدرى الَستقبال [Geçmişe ve şimdiye şükürler olsun, geçtiler, geleceği ise bilmiyoruz] şeklinde duâ ettiği rivâyet edilmektedir.1009
Şiirlerinde “Burhân” mahlasını kullanan Burhâneddin İlyâs Çelebi’nin, işitilmemiş/ulaşılamamış müretteb bir Dîvân’ının olduğu Esrar Dede’den edindiğimiz bilgiler arasındadır. 1010Aynı zamanda Sefîne’de Burhâneddin İlyas Çelebi’ye âid olan bazı vaaz ve nasihat örneklerine de yer verilmiş ve bu nasihatlerin asırlar sonra dahi canlılığını korudukları; muhibbânın intisâbına ve müridânın sorularının cevâbına vesile oldukları ifâde edilmiştir.1011
996 Sahih Ahmed Dede, a.g.e., s. 214
997 Sahih Ahmed Dede,a.g.e., s. 225
998 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 92, 97
999 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 97
1000 Sefîne’de, Burhâneddin İlyâs Çelebi, zenginliği ve iktidârı nedeniyle, Abbâsîler Dönemi’nde vezirlik başta olmak üzere çeşitli makâmlarda görev yapmış ve son derece zengin olan Bermekî Âilesi’ne benzetilmiştir. (bkz: Yıldız, Hakkı Dursun, “Bermekîler”, DİA, c. V, s. 517-519; Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 98)
1001 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 102; Esrar Dede, a.g.e., s. 51
1002 Bu ifâdenin Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye’nin İstanbul Üniversitesi Kütüphânesi no: 9620 ve no: 1247 numaralı nüshalarında J^jVl ü* Cte şeklinde geçtiği belirtilmektedir. (Esrar Dede, a.g.e., s. 52, dpnt. 7)
1003 Sahih Ahmed Dede, a.g.e., s. 231
1004 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 102; Ali Enver, a.g.e., s. 16; Esrar Dede, a.g.e., s. 52
1005 Esrar Dede, a.g.e., s. 52
1006 Sahih Ahmed Dede, a.g.e., s. 231; Ali Enver, a.g.e., s. 16. Sefîne’de 18 sene postnişînlik yaptığı bilgisi bulunmaktadır. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 102)
1007 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 102; Esrâr Dede, a.g.e., s. 53
1008 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 98; Esrar Dede, a.g.e., s. 52
1009 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 100
1010 Esrar Dede, a.g.e., s. 53
1011 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 99-100