KULUM DER MİSİN?

A+
A-

Şiir ve Din : 5

KULUM DER MİSİN?

Şiire revnak veren, onu kanatlandıran aşktır. Mevlânâ’ya göre: “Aşk öyle bir alevdir ki bir parladı mı Mâşuktan başka her şeyi yakar, âşıkın kendi dahil her şeyi yok eder.”

Zaten amaç budur, sadece sevilenin, mâşukun, Hakk’ın kalmasıdır. “Sen çıkınca aradan kalır seni Yaradan” demişler. Benim aradan çıkmam, benim benliğimden geçmem, benim fani olmamdır. Bunu sağlayacak en kestirme yol aşk yoludur, tarîk-ı aşktır.

Aşıklık nedir dersek, gene Mevlânâ cevap verir: “Ben ol da bil, benim gibi ol da bil.” Yani zor bir cevap. Zor sualin zor cevabı olur.

Bu konuda Erzurumlu Emrah’ı dinleyelim mi:

Biz tarîk-ı aşkın âşıklarıyız
Baş ü can vermişiz cânan bizimdir
Ne gamdan kaçarsın dîvane gönül
Kâşane bizimdir mihmân bizimdir

Bu nükte yetmez mi ârife kâfi
Sırra mahrem olan eylemez lâfı
Çık aradan sûfî, değilsen sâfî
Tekke-i aşk içre devran bizimdir

Emrah, bu makamda olandır velî
Hakk’a yakın, halka görünür deli
Elbet hatâ bizde demişiz, belî
Yazılan ahd ile peymân bizimdir

Şimdi de dilimiz döndüğünce bazı mısraları açıklamaya çalışalım:

Biz aşk yolunun yolcularıyız. Onun uğrunda fani olmuşuz, canımızı ve başımızı vermişiz, fakat sonunda cânânı, sevgiliyi, Hakk’ı bulmuşuz. O’na kavuşmanın hazzını yaşamaktayız.

Bu yol zordur, sıkıntılıdır, gamlarla kederlerle doludur. Fakat ey deli gönül, bu sıkıntılardan neye kaçalım, kaçmamalıdır. Çünkü sonunda kâşâneyi, cennet evini ve orada misafir olarak Cenab-ı Hakk’ı bulmuşuzdur.

Bunlar derin konulardır, ağır gelebilir. İsterseniz daha sade bir söyleyişle Hak sevgisini dile getiren bir şiire geçelim. Bekir Sıtkı Erdoğan bütün yolların Mevlâ’ya çıktığını şöyle anlatır:

Gariplik tuttu boynumdan
Büker Mevlâ’ya Mevlâ’ya…
Gözüm her derdi gönlümden,
Döker Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Dolaştım beldeler, boylar
Urum, Türkmen, Arap boylar
Pınarlar, çeşmeler, çaylar
Akar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

İnandım Aşk-ı Mutlak bir,
Gönül bir, sevgi bir, Hak bir.
Dilim doksan dokuz tekbir,
Çeker Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

 

İlahi zincirim çözdür!
Kaçıp gitmem sözüm sözdür,
Benim hürriyetim gözdür
Bakar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Musalla köşküdür karşın
Nasibin üç-buçuk arşın.
Hedeften kurtulan kurşun
Seker Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Senin yurdun ırak eller,
Mekan tutmaz, garip kullar.
Bekir! Var git. Bütün yollar,
Çıkar Mevlâ’ya Mevlâ’ya…

Şâirimiz “İnandım Aşk-ı Mutlak bir, / Gönül bir, sevgi bir, Hak bir” diyor. Bu mısralardan cesaret alarak Cemal Safi’yi de kulak verelim. Cemal Safi, düpedüz bir sevgiliye, kanıyla, canıyla bir insana hitap ediyor. Ama şiirin adı “Besmele”dir ve sevgilisinin resmine bile besmele çekerek baktığını söylüyor.

Tasavvuf düşüncesinde mecazi sevginin bir gün hakiki sevgiye, Hak sevgisine götürebileceği kabul edilir. Mecazi aşk, hakiki aşka bir köprü olabilir. Leylâ Leylâ diye sonunda Mevlâ’yı bulanlar az değildir.

Evet “Besmele” başlıklı şiirimiz şöyle:

Her gün biraz daha yoruyor beni,
Hasretinle başa çıkamıyorum.
Her gece bir yerden vuruyor beni,
Sağ salim sabaha çıkamıyorum…

Savaşta geçirdim sanki bir ayı,
Düşmandan almadım ben bu yarayı,
Giderken verdiğin tek sigarayı,
Hatıradır diye yakamıyorum…

Vicdanın halimi hiç mi sormuyor?
Küsecek ne yaptım, aklım ermiyor!
Zalimsin demeye dilim varmıyor,
Tavrına bir isim takamıyorum…

Yeter ki mektup yaz canımı dile!
Yetmezse uğrunda çektiğim çile!
Nazar değer diye resmine bile
Besmele çekmeden bakamıyorum..

Şimdi bir “yalvarış” şiirine bakalım. Şâirimiz içindeki bilmeceyi çözmüş. Lâhûtîve ulvî sesler duyuyor. Yüce Allah’a kavuşmak istiyor. Ama her kâmil mü’min gibi “korku ile ümit arasında”dır. Hıçkırıklarla O’nun yoluna düşüyor. Tek isteği bağışlanmak ve Rabbinden “Gel kulum” diye bir davet almaktır.

Yavuz Bülen Bakiler’den “Yalvarış” şiiri:

YALVARIŞ

Siyah, korkunç ve derin

Geceler sizin olsun.

Dualar kadar serin,

Bana sabahı verin.

Beni içimdeki yâr

Gezdirdi diyâr diyâr

Sizin olsun tanrılar

Bana Allah’ı verin.

İçimdeki bilmece

Nursuz, uykusuz gece

Çözülsün hece hece

İçimdeki bilmece.

Nedir bu duyduğum ses

Nerde en güzel heves

Hani ‘hu’ diyen nefes

Nedir bu duyduğum ses?

Beni affeder misin:

Huzurunda bir sabah,

Dilimde ismin Allah

Ve yarım kalmış

bir ah İle gözyaşı döksem

Saatlerce diz çöksem

‘Hadi kulum’ der misin?

Beni affeder misin?

Yedilerle, kırklarla

Bir gün hıçkırıklarla

Yoluna düşeceğim

Bir gün hıçkırıklarla.

Dinleyin susun, susun

Suların hoş sesinden

Velîler nefesinden

Bir rüya kadar güzel

Bir ömür kadar uzun

İlâhiler okunsun

Dinleyin susun, susun