Kilis Mevlevihânesi

A+
A-

Kilis Mevlevihânesi

      Kilis Tekke Mahallesi’nde, Hükümet Konağı’nın doğusunda bulunan Mevlevihane giriş kapısı üzerindeki kitabesinin son satırı Ebcet hesabına göre Mevlevihane’nin1894 yılında yapıldığını göstermektedir. İbrahim Hakkı Konyalı ise, kitabe tarihinin 1525 olduğunu belirtmektedir. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Zikir ocağı, aşıklar evi, fazilet kaynağı, sâlikler konağı, âşıkların etrafında döndükleri Kâbe gibi âbıtlarin karargâhı ve dergâhı olan bu eseri, gelenlerin sığınağı olarak, yiğit, kâmil vasıflara sahip Subuhi Dede, zamanın padişahı ve müminlerin emiri II.Abdülhamid el-Murtaza’nın yardımlarıyla, malını ve bütün himmetlerini sarf ederek burayı oturulacak bir hale getirdi. Sabredip Rabbine güvenerek iş görenlerin mükâfatı ne güzeldir.Ayetini okuduk. Tarihi düşüren Râmiz dedi ki: Buraya güven içinde esenlikle giriniz”.

Evliya Çelebi de bu Mevlevihane’den söz ederek bu konuda bazı bilgiler vermektedir: “Cümleden mükellef binâ-ı cedid Canboladiye kethüda yeri Ali Ağa’nın hayratıdır. Dört tarafı gül, gülistan ile müzeyyen ve havuz ve şadırvan sebilleri ile piraste bir Mevlevihane’dir.” Evliya Çelebi’nin burada asitane olarak söz etmesi dikkate alındığında Mevlevihane’nin şeyh ve derviş yetiştiren büyük bir dergah olduğu da anlaşılmaktadır.

Mevlevihane arşiv belgelerinden öğrenildiğine göre suyunu Abdullah isimli bir kişi 1639’da getirmiştir. Ayrıca İbrahim Hakkı Konyalı’nın sözünü ettiği ancak, günümüze gelemeyen kubbedeki bir kitabede de 18120 yılında onarıldığı anlaşılmaktadır.

Mevlevihane’nin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilenler ise onarım kitabeleridir. Canbolat Paşa’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan arşivindeki 1553 tarihli vakfiyesinde sözünü ettiği ve cami ismi verilen tekkenin bu Mevlevihane olduğu sanılmaktadır. Kilis Tapu ve tahrir Defterlerindeki 1584 tarihli bir notta da Canbolat paşa’nın Kilis’te bir tekke yaptırdığı belirtilmiştir. Büyük olasılıkla bu tekke Mevlevihane’dir. Canbolat paşa’nın Kilis Sancak Beyliği’ne 1535 yılında atandığı göz önüne alınırsa Mevlevihane’nin de bundan sonra, 1535-1553 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Mevlevihane’den günümüze yalnızca semahanesi gelebilmiştir. Mevlevihane’nin semahane çevresindeki diğer yapıları günümüze ulaşamamıştır. Semahane muntazam kesme taş, beyaz ve sarımtırak taştan yapılmıştır. Bu nedenle de buraya halk arasında “Ak Tekke” ismi verilmiştir.

Semahane kare planlıdır. Batı cephesinde biri kapı olmak üzere, altta dikdörtgen çerçeveli dört, üstte de yuvarlak kemerli dört alçı pencere bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerine de alçı şebekeli yuvarlak bir pencere yerleştirilmiştir. Alt sıra pencereler ile giriş kapısı siyah ve beyaz taşların alternatif olarak kullanılması ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Alt sıra pencerelerin üzerlerine sağır kemerlerden oluşmuş birer alınlık yerleştirilmiştir. Bu pencere sistemi güney cephede de aynen uygulanmıştır. Bu pencereler altta ve üstte ikişer tane olmak üzere dört adettir. Semahanenin doğu cephesinde batı ve güneyde olduğu gibi nişler bulunmamaktadır. Burada da altı pencere vardır.

Semahane batı, güney ve doğu cephelerindeki 21 pencereden ışık almakta olup, içerisi oldukça aydınlıktır. Ana mekanı örten kubbe L şeklindeki paye üzerine oturtulmuştur. Birbirlerine sivri kemerlerle bağlanan bu payelerin üzerlerinde mukarnaslı tablalar bulunmaktadır. Kubbeye geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Kubbe onikigen yüksek bir kasnak üzerindedir. Mukarnas bezemeli bir friz buradaki pencereleri çepeçevre kuşatmıştır. Bu kasnağın her cephesine yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir. Semahanenin dört köşesine ayrıca dört küçük kubbe yerleştirilmiştir. Bu kubbeler iki taraftan kemerlerin yardımı ile ana kubbeyi taşıyan ayaklara bağlanmıştır. Semahanenin kuzey tarafına ahşap mutrıp yerleştirilmiştir. Bu mutrıba kuzeybatı köşedeki bir kapıdan çıkılmaktadır.

Semahanede çok fazla olmamakla beraber bezemeye yer verilmiştir. Özellikle batı ve güney cephede siyah ve sarı renkli taşlar alternatifli olarak kullanılmış ve cephelerdeki nişlerin üzeri de mukarnaslarla doldurulmuştur. İç mekandaki bezeme kubbe ve mihrapta görülmektedir. İbrahim hakkı Konyalı’nın sözünü ettiği kubbe ve kasnaktaki yazılardan hiç birisi günümüze gelememiştir. Büyük olasılıkla bu yazılar Mevlevihane’nin 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan onarımı sırasında ortadan kaldırılmıştır. Günümüzde bezeme olarak kubbede kasnağı çepeçevre dolanan mukarnaslı bir friz bulunmaktadır.

Mihrap sivri kemerli olup, üzeri koyu mavi, açık yeşil, sarı ve koyu yeşil renkte boyanmış, üzeri de mukarnaslarla doldurulmuştur. Mukarnasların bitiminde palmet, dal ve yaprak motiflerinden oluşan bitkisel bir friz bulunmaktadır. Bu bezeme XVIII.yüzyılın başlarına ait barok ve rokoko intibaını vermektedir.