KERBELA; 13 ASIRDIR KANAYAN YARA!

A+
A-

KERBELA; 13 ASIRDIR KANAYAN YARA!

“Kerbela “ diye bir trajedimiz var. 1336 yıldır kanayan bir yaraya dönüşmüş bu. Olay, dar bir alanda yaşanmış ve büyük can kayıplarıyla sonuçlanmış. Hz. Hüseyin’le birlikte onun tarafından 72 kişi, karşısındaki Yezit grubundan ise 85 kişi can vermiş. Ne acıdır ki, Hz. Resul’ün mübarek torunu ve yakınlarını şehit edenler de kendilerinin Müslüman olduklarını söylüyorlar.

Çocukluğumuzda iyi hatırlarım, Kerbela kıssalarında; ‘Yezit’in Hz. Hüseyin’in başını kesip top gibi oynadığını’ anlatırlardı. Bununla belki de bir kin imparatorluğu kurulmak isteniyor ve Müslümanlar arasındaki husumetin gelecek zamanları da kuşatması arzu ediliyordu. Bunda da kısmen başarılı oldular. Nitekim asırlardır, Hz. Hüseyin’in öldürülmesinden dolayı Kerbela’nın yası tutulur da, nedense, yine arka planında Muaviye’nin bulunduğu rivayeti yaygın olan Hz. Hasan’ın öldürülmesi meselesi hiç ama hiç gündeme getirilmez.

Biliyoruz i, H. Ali’nin büyük oğlu, Hz. Hasan, Muaviye ile anlaşma yapmış ve Müslümanlar arasında kan dökülmesini önlemişti. Daha sonra da siyasetten tamamen çekilerek sade bir hayat yaşamanın yolunu seçmiş, ama ihtirasın azgın yüzü onu da rahat bırakmamış ve yaygın kanaate göre karısı tarafından zehirlettirilerek öldürülmüştür. Üstelik bu kadının, Hz. Hasanı öldürmesi halinde Yezit’le evlendirileceği gibi kirli bir tezgâh da söz konusudur.

Buradan şu noktaya gelmek istiyorum: İslam Dünyası’nda Kerbela bir kin meydanına dönüştürülmek istenmektedir. İnanan insanların tavrı, bu olaylarda taraf haline gelmek değil, tarafların açtığı yaraları sarmak şeklinde olmalıdır.

Hz. Resul’ün vefatından hemen sonraki yıllarda, Sıffin ve Cemel olaylarında on binlerce Müslüman öldürüldü. Cemel Vakasında tarafların başında Allah’ın Resul’ünün eşi Hz. Aişe ile damadı Hz. Ali vardı. Sıffin’de ise yine Allah’ın Resulü’nün damadı Hz. Ali İle Muaviye karşı karşıya gelmişti. Bunların hepsi Hem Peygamberin çok yakınındaki isimlerdi, hem de genel anlamıyla dönemin en seçkin sahabeleriydiler. Burada, kimin tarafında yer alabilirsiniz?

Bakınız yıllarca şahidi olduğum bir gelenekten burada söz edeceğim: Çocukluğumda ‘Siret Okumaları’na katılırdım. Uzun kış gecelerinde, burada, Kerbela hadisesi okunur, insanlar bunu gözyaşlarıyla dinlenirdi. Sonra kalkıp yatsı namazlarını kılarlardı. Bu insanların tamamı mütedeyyin Sünni kimselerdi. Bunda hiçbirisi taraf değildi. Bir acının ortak duyarlılığı içerisinde, hatta biraz da Müslümanların böylesine acımasızca bölünmesinin hüznünü yaşayarak dağılırlardı. İran, Hz. Hasan’ın ölümünü mesele etmeden, sadece Kerbela’yı siyasi rant uğruna devlet ideolojisi haline getirdi. Bizler, işin bu yönünü dikkate almadan acaba onların değirmenine su mu taşıyoruz?

Ben, Hz. Hüseyin’e yandığım kadar Hz. Hasan’a da yanarım. Ben Sıffin ve Cemel Kurbanlarına yandığım kadar, Müslümanları böyle bir bölünmüşlük içinde tutan idrak yoksunluğumuzu da yanarım.

Bizler, artık aynı dikkat ve hassasiyeti, görmediğimiz bir olayın sebep ve sonuçlarını tayin etme hakkımızın olmadığına bakmalıyız.

Etrafımızdaki ateş çemberine bakın, birbirimize güveni kaybettiğimizden olacak ki, her gün bir Kerbela, her gün bir Sıffin, her gün bir Cemel dramı yaşamaktayız.

Artık daha duyarlı olmak zorundayız: Dini hassasiyet tahrikin yükünü kaldıramaz! Çünkü inanç ve iman birliğini nefretin üzerine oturtamayız!