KAZANMAK VE KAYBETMEK
KAZANMAK VE KAYBETMEK
Bir kayıp söz konusuysa, bir şey yitirilmişse, ortada bir yenilgi varsa yoğun bir keder, öfke ve suçluluk duyguları buna eşlik eder.
Bir kaybın ardından hissedilen suçluluk duygusu insanları buna sorumlu aramaya iter. Kolay kolay kimse bunu kendine yakıştırmaz. Sorumlu başkalarıdır ve cezalandırılmalıdır.
Öfke aslında kaybedilene olmakla birlikte insanlar bunu dillendirmez çoğu zaman ve daha zayıf gördükleri kim varsa öfkeyi ona boca eder. Genellikle de yenilgiye uğrayan, kaybı bizzat yaşayan hedef tahtasındadır.
Bazı ilkel toplumlarda bir cenaze söz konusu olduğunda taziyeye gelenlerin cenaze sahibini dövdüğünden söz edilir. Hem diğerlerinin öfkesi hem de kaybı yaşayanın suçluluk duyguları böylelikle hazmedilmiş olmaktaymış.
Yaşamak, kayıplara uğramak ve bunları hazmetmekten başka bir şey değildir aslında.
En sonunda da canınızı verir ve buraya ait olan her şeyinizi yitirerek göç edersiniz bilinmez bir yere.
Kazanmak ve kaybetmek görecedir.
İnsan cennetteki konumunu yitirerek geldi bu aleme. İlk insan uzun süre özürler diledi ve böylelikle bu kaybın yasını tuttu. Kendini kınadı. Bu kaybı yaşamasına sebep olduğunu düşündüğü hiç kimseye çamur atmadı. Onu şeytan yaptı. O da konumunu yitirdi. Buna karşılık kendini kınamak yerine Allah’a ve Adem’e yüklemeye çalıştı suçu. Özellikle de bundan sorumlu gördüğü insanoğluna düşman oldu.
İnsan bilse ne kadar acizdir. Zafer ya da yenilgiyi kendinden bilmek bunun için kendine kudret atfetmek insan için züldür. Yendiği zaman ben yendim, yenilince de bunu nasıl beceremedim ve vicdan azabı.
İyi de Allah nerede?
Bakalım Fetih Suresine:
1- Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. 2- Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.
Ya Nasr Suresi:
Yâ Muhammed ! (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Allah’ın yardımı ve fethi (Mekke’nin fethi) gelince, Sen de insanların bölük bölük Allah’ın dinine (Müslümânlığa) girdiklerini görünce, hemen Rabb’ini hamd ile tesbîh et. O’ndan bağışlanmayı iste. Şüphesiz ki O, tövbeleri çok kabul edendir.
Fethin ve zaferin sahibi insan mı? Allah mı?
Zaferi kendinden bilen mağlubiyette de kendini döğer. Etrafı suçlar. Öfke saçar. Kabına sığamaz, hazmedemez.
Allah vardır ve birdir. Kazanmak ta kaybetmek te imtihandır.
Bir kayıp söz konusuysa kaybedenin yanında olup O’na Allah’ı hatırlatmak esastır. Parmak sallayarak kenara çekilip ben size demedim mi diye başlayan kibirli sözcükler yakışık almaz, bu ahlak değildir. Önce yas tamamlanır, hayat normalleşir sonra oturur özelde ikazlarınız varsa yaparsınız.
Düşene vurmak ahlaksızlıktır.
Kazanana da yapılacak şey aynıdır. Ona da Rabbi hatırlatılır ve hamd ve tesbih edip bağışlanma istemesi önerilir.
Yenen de imtihandadır, yenilen de. İkisine de veren de alan da aynıdır.
Hayat yenme ve yenilme yeri değildir.
Hayat Allah’tan razı olmayı gerektirir.
Her nefes Allah içindir.
Eğer yenilgi nedir diye sorarsanız: Allah’tan gafil olmaktır.
Dr. Öğr. Üyesi Faik Özdengül
NEÜ-Meram Tıp Fakültesi, Fizyoloji AD