Kastamonu Mevlevî Dergâhı Hakkında Bazı Bilgiler
Bu yazımız 1894-1985 yılları arasında yaşamış olan Kastamonulu Hattat Emrullah Demirkaya’nın not defterinde Kastamonu Mevlevîhanesine ilişkin bilgiler ışığında hazırlandı. Defterin temin edilmesinde yardımı olan araştırmacı Mustafa Gezici’ye teşekkür ederim. Defterden elde ettiğimiz ve parça parça kaydedilmiş notlardan başlığa uygun olan bilgileri aşağıda paylaşıyorum.
“Mevlevî tarikatının bir şubesi de Kastamonu’da bulunuyordu. Tekkesi, Tabaklar Mevkii’nde veya Hacı Dursun Mahallesi dâhilinde -Bayır Mahalle- Dede Hamamı civarında bulunuyordu. 1925 yılında yayımlanan Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair 677 sayılı kanunla bütün tekkeler gibi Mevlevî Dergâhı da kapanmıştır. Kapanma tarihinde tekkenin son şeyhi Konya’daki Mevlevî çelebileri ahfadından Tahir Çelebi idi. Uzun boylu yakışıklı bir zattı. Kızını Kastamonu eşrafından İzbelizâde Ziya beyle evlendirmiş ve bu suretle Kastamonu ile akraba olmuştu. Tekkenin kuruluş tarihi pek eskidir. Tekkenin şeyhi 1328/1910’dan evvel Hemdem Dede isminde Mehmet Saîd efendiydi. Bu zat bilahare Antalya Mevlevihane’sine gönderilmiştir. Hemdem Dedenin yerine Kayseri Mevlevihanesi şeyhi Remzi Dede gelmiş olup, bu zat âlim ve fazıl bir zattı. Yılanlı Dergâhı’nda Mesnevî mevzuuyla vaaz ve nasihatte bulunmuştur. Remzi Dede’den sonra Amil Çelebi isminde bir zat şeyhlik yapmış Birinci Dünya Harbi başlangıcında tekke şeyhi makamında bulunuyordu.”
Emrullah Demirkaya notlarında gördüklerine de dayanarak şu bilgiyi veriyor: “Mevlevî tekke binası müştemilatıyla beraber yıkılmıştır. Birkaç sene arsa halinde kaldıktan sonra geniş bahçesi üzerinde imam ve hatip okulu yapılmıştır. Tekke hakkında bildiğim malumat aşağıya yazılmıştır. Mevlevihane bahçesinde iki mezar taşı vardı. Bu taşlar her nasılsa bahçenin bir tarafına atılmıştı. Bu taşlar yine yuvarlak şeklinde idi. Taşın birinde baş tarafa yakın bir noktasında girift Selçuk yazı usulüyle şu beyitler yazılı idi:
“Men rahmet esma tarihi haviş görüp ibnül rifa’ ve fatin izcüman”
“Bu beyitte men rahmete bu ismihu tarihi vefatının 882 olduğu anlaşılıyor, yani Dede Sultan’dan 40 sene evvel vefat emiştir. İbnü’l-rifâ’ kimdir? Meçhuldür. İkinci mezar taşının yazıları bozulmuş yalnız -el rahmetüllah- dua yerinde de -İbrahim çün diler intikal- okunabildi. Bu taşın İbrahim Paşa bin Şücâeddin Süleyman Paşanın olması lazımdır.”
“Semahânenin doğusunda merkadlar (mezarlar) vardı. Bu merkadlarda Mevlana’dan birkaç zattan maada tarihî kıymeti haiz iki zatın merkadları vardı. Birincisi Süleyman Paşanın ikincisi Dede Sultan’ındır. Candaroğularından Süleyman Paşanın mezarı Kastamonu Beyliğinin müessisi olan Emir Şücâeddin Süleyman bin Şemseddin Temur Candar burada medfundur. Merkad yeşil bir örtü ile yüksek tahta sandukadan ibarettir. Üzerinde mahkûkât ve sair eser-i kadime ait bir işaret görünmekte idi, ancak sandukanın üzerinde asılı bir levhada “hadım-ı âl-i Mevlana Çandârî Süleyman Paşa aley elrahmetullah”
“Tevatüre nazaran 740/1339 tarihinden sonra vefat etmiş olan meşhur Süleyman Paşanın burada medfun olduğunu kabul etmek icap eder. Süleyman Paşanın merkadı yanında Dede Sultan nam zatın merkadı vardır. Dede Sultan mazanne-i kirâmdandır. Bu zatın türbesi de Süleyman Paşanın aynıdır. Merkadın üzerinde asılı bir levhada talik yazı ile “Sahibü’l-bürhân hazreti Dede Sultan kuddise sırrıhu’l-mennân” yazılıdır. İlk zamanda Dede Sultan’ın mezar taşı mevcut olup bu taşın üzerinde Farsça olarak şu beyit yazılıdır:
“Tarih-i vefateş şomerdem kurb-ı hakikat, Şod rûy-ı Hudâ, kâşif-i esrâr-ı tarîkat”. Anlamı şu şekildedir: Vefatının tarihini hesapladım, hakikate yakın oldu. Tanrı’nın cemâline erip tarikat sırlarının keşfedicisi oldu. Bu taş hali hazırda meydanda yoktur, kayıptır.”
Dede Sultanın kabri hakkında aynı bilgiyi veren Mehmet Behçet de bu mezar taşını bulamadığını, yerini bilenin de olmadığını ifade etmiştir. (Behçet, 1925:104) Ancak hem Mehmet Behçet hem de Emrullah Demirkaya bu bilgiyi nereden aldıklarını yazmamışlardır. Bir başka ifadeyle her iki kişinin verdiği bilgiler örtüşmektedir. Yazıya göre Süleyman Paşanın oğlu İbrahim Paşanın kabrinin bu hazirede olduğu anlaşılmaktadır. Yalnız Süleyman Paşanın kabri ve mezar taşı hakkında daha önce anlatılanların dışında yeni bilgilere ihtiyaç olduğunu söylemek gerekir. Kabir taşlarının en kısa zamanda bulunması dileğiyle.
Kaynaklar:
Hattat Emrullah Demirkaya’nın Not Defteri, tarihsiz, s.264-265.
Mehmet Behçet, Kastamonu Asâr-ı Kadîmesi, 1925, (Haz:Musa S. Cihangir), Kastamonu Valiliği, Kastamonu, 1998.
https://www.kastamonuilkhaber.com/makale/kastamonu-mevlev-derghi-hakkinda-bazi-bilgiler-m977.html