Karamanlı Mehmed Rûhî, Dede Ruhun Şâ’d Olsun…

A+
A-

Karamanlı Mehmed Dede  (Rûhî)

(Karaman  1882 –  Konya 6 Ocak 1950) (1)

Mehmed Rûhî Dede,  H. 1299/M.1882 yılında o zaman Konya’ya bağlı olan Larende (Karaman)  Şampazarı Mahallesi’nde dünyaya geldi. Ailesi ”Koca Hacı Himmet-zadeler”dir[2].

Mehmed Rûhî Dede’nin Karaman günleri hakkında hiç bilgimiz olmasa da, en azından okuma –yazma bilecek kadar eğitim almış, Karaman’da ya ailesi kanalıyla ya da şehirde bulunan Mâder-ı Mevlânâ (Karaman)  Mevlevîhânesi şeyhi El-Hâc Ali Rıza Çelebi kanalıyla, Mevlevîlikle bir bağlantı kurduğunu tahmin edebiliriz. Buradan aldığı manevi  zevk onu “dede” olma arzusuna düşmüş olmalıdır. Zira Karaman’daki tekke bir “zâviye” olduğundan ve “dede” olmak için bir “âsitâne”de “çile” çıkarmak gerektiğinden yolu Konya’ya düşmüştür.

Karaman’da Konya’ya 25 yaşında[3] yani 11206 yılında gelmiş olmalıdır.  Konya’daki ilk durağı El-Hâc Ahmed Şükrî Dede Efendi’nin şeyhlik yaptığı “Şems-i Tebrîzî Zâviyesi”dir. Bir müddet burada kaldı.

Daha sonra Abdülvahid Çelebi’nin postunda oturduğu Hz. Mevlânâ Dergâhı’na giderek “çileye” soyundu. Burada Filibeli Sıdkı Dede’nin de aralarında bulunduğu dedegânın terbiyesi altında yetişmiş, 11209 yılında çilesini tamamlayarak “dede” olmuştur. Bu arada Abdülvahid Çelebi vefât etmiş, yerine II. Abdülhalîm Çelebi Mevlânâ Dergâhı’na post-nişîn olmuşsa da 11209’da azledildi. Yerine Bahaeddin Veled Çelebi post-nişîn oldu.

Mehmed Ruhi Dede (Gençlik) (Yaşar Barışık Arşivi)

Dergâh’ta hücre-nişîn olduktan sonra kendini ziyaret gelenlere, şâir tabîatının gereği, övgü dolu şiirler yazan ve genellikle askerî öğrenciler tarafından ziyaret edilen[4] Mehmed Rûhî Dede Dergâhta “Bevvâblık”, “Meydancılık” ve “Kazancı Dede yardımcılığı[5]” görevlerini yerine getirdi.

Mevlânâ Dergâhı’nda hücre-nişîn iken Birinci Dünya Savaşı çıktı ve devletin savaşa katılmasıyla “Cihâd-ı Mukaddes” ilân edildi. Sultân V. Mehmed Reşâd’ın da isteğiyle ordunun manevîyâtını yükseltmek için Sînâ-Filistîn Cephesi’ne gönderilmek üzere “ Mücâhidn-i Mevlevîyye” adı altında gönüllü Mevlevî Alayı kuruldu.

Konya Mevlânâ Dergâhı şeyhi Veled Çelebi kumandan, Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhi Abdülbaki Dede de binbaşı rütbesiyle yardımcı tayin edildi. Veled Çelebi’ye bir alay sancağı ve kılıç verildi. Bu süreçte ülkenin dört bir yanındaki Mevlevîler, oluşan bu alaya katılmaya çağrıldı.

Abdülbâki Dede nezaretinde toplanan dedegân ve dervîşândan oluşan ve 8 Şubat 1915’te Konya’ya ulaşan alay Konya’da törenle karşılandı. Konya’ya doğru yola çıkan diğer dedegânın Konya’ya ulaşması ve gerekli hazırlıkların tamamlanması üzerine alay, 26 Şubat 1915 Cuma günü gülbank-ı Mevlevî ve şiirler okunarak törenle cepheye uğurlandı.

Bu alay ile Sînâ-Filistîn Cephesine gidenler arasında Konya Mevlânâ Dergâhı hücre-nişîni Mehmed Rûhî Dede de vardır. Bu cephede 1918’in  Eylül sonunda taburun lağvedilene  kadar görev yaptığını tahmin ettiğimiz dedemiz alayın dağılmasıyla Konya’daki hücresine geri döndü.

Mehmed Ruhi Dede (Yaşlılık)(Ahmet Kuş Arşivi)

Mehmed Ruhi Dede (Yaşlılık)(Ahmet Kuş Arşivi)

Bu tarihten tekkelerin kapatıldığı 1925 kadar hücre-nişîn olarak dergâhta kaldı, kendisine verilen görevleri yapmaya devam etti. Tekkelerin kapatılması ve Mevlânâ Dergâhı’nın müzeye çevrilme kararıyla dergâhtan ayrılarak, daha sonra üzerine Konya Eski İl Halk Kütüphanesi yapılacak olan bölgede, iki odalı bir ev tutarak 1940’ların ortalarına kadar burada yaşadı.

Bu süreçten vefâtına kadar Mehmet Kıçıkoğlu’nun yardımını gördü. Hatta yemeği bile Mehmet Bey’in evinden gelmiştir. Kiraladığı iki odalıev istimlak edilip yıkılınca ortada kalan dede ilk önce Mehmed Kıçıkoğlu’nun evinin hariciyesine geçmiş, daha sonra, Mehmet Kıçıkoğlu tarafından eski garaja ve Tolluoğlu Cami’ne yakın bir yerde tutulup kendisine tahsîs edilen, vefâtına kadar ikamet edeceği odaya taşınmıştır.

Tekkelerin kapatılmasından sonra, Konya keçesinden yapılan fötr şapkası ile halkın arasında dolaşarak, Konya Çarşısında esnaf ile sohbet ederek vakit geçiren Mehmet Rûhî Dede, bazen vecde gelerek bazen de esnafın ricasıyla çarşıda semâ’ ederdi. Kendisinin hoş sohbeti ve samimiyeti halkın muhabbetine vesile olurdu.[6]

Mehmed Ruhi Dede (Yaşlılık) (Yaşar Barışık Arşivi)

Ankaralı Mehmed Dede ve Karamanlı Mehmed Rûhî Dede, Ramazân Ayı’nı Mehmet Kıçıkoğlu’nun misafiri olarak geçirirlerdi. Mehmet Bey’in oğlu Recai Bey o günleri şöyle anlatıyor:

“Babam Mevlânâ Dergâhının son iki dedesi Rûhî ve Mehmed dedeleri her Ramazân arifesinde şehirden faytona bindirip Merâm’daki bağımıza getirirdi. Burada evin haricinde, girişleri bizden ayrı olan 3-4 tane daha tek odalı misafirliğimiz vardı. Bu odalardan birine yerleşir, Ramazân boyunca kalırlardı.

Âdetleri üzere ikindiden sonra ikisi kol kola girip yeşillikler içinde âheste bir şekilde adımlarlardı. Ne konuşurlardı bilmeyiz. Çünkü onları rahatsız etmemek için yaklaşmazdık. Gezintiden sonra odalarına çekilirlerdi.

İftara birkaç dakika kala siniyi kapılarına götürüp verirdik. İki dede baş başa iftârlarını ettikten sonra siniyi kapıya bırakırlar ve yarım saat sonra ışıkları sönerdi. Zannederim ibâdete dalarlardı o sıralarda.

Gece yine sâhûr yemeklerini sini ile götürürdük. Yemeğe hiç meyletmez, kikirdekli çorbayla salatayı yer, diğer yemeklere pek dokunmazlardı. Sâhûrda da zeytinle doyar diğerlerini pek ellemezlerdi.

Ramazân bitince arife günü babam yine Lândon arabasına bindirip şehre getirirdi. Mehmet Dede Türbe de kalırdı, Rûhî Dede ise kitaplığın arkasındaki küçük bir evde kalırdı. O evin kirasını babam öderdi. O ev de zaman içinde yıkılınca babam Rûhî dedeyi bizim Tolluoğlu’ndaki evimize yerleştirdi.”[7]

Hüve’l-bâkî
Pîr´im Hazret-i Mevlânâ´dır
Ve dest-gîrim onun hürmetine
Ravza-i cinân ola kabrim
Kudemâ-yi Tarîkat-i Aliye-i
Mevleviye´den Karamanlı
Mehmed Rûhî Dede´nin
Rûhuna Fâtiha
06-01-1950

1950 Ocak ayının başında grip nedeniyle Devlet Hastanesine yatan Rûhî Dede 6 Ocak 1950 tarihinde burada vefât etmiştir. Üçler Mezarlığında Sıdkı Dede’nin yanına sırlanmıştır.

Ankaralı Mehmed Dede, dostu Rûhî Dede’nin vefâtıyla çok üzülmüş, kendisini birkaç ay toplayamamıştır.[8]

Hayatında olduğu gibi göçtükten sonra da Dede’yi hizmetten geri kalmayan Mehmet Kıçıkoğlu, dedenin “mezarını yaptırmış, (böylelikle) feyzinden çok yararlanmıştır.”[9]

Uzun boylu, sık sakallı, güzel konuşan, zarîf, coşkulu, şâir tabîatlı bir kişiliğe sahip olan M. Rûhî Dede’nin düz yazılarının ve şiirlerinin bulunduğu üç defteri Recai Kıçıkoğlu’nun koleksiyonundadır.[10] Mehmed Rûhî Dede’nin, erişebildiğimiz hece vezninin 11’li ölçüsü ile yazılmış beş dörtlükten oluşan şiirinde, sade bir dil, hikemi bir üslup sahibi olduğu görülmektedir.

Mehmed Rûhî Dede’nin bir şiiri:

Bazı câhil hiçbir hâcet bitirmez
Her ne ister olsa getirip vermez
İl oğlu senin keyfini yitirmez
Ticâret olacak eşyâdan al sat

İl ekmeği mihnet ile yenilir
Hâcet sahan alsan düşer delinir
Kör olsa da badem gözlü denilir
Ticâret olacak eşyâdan al sat

Kolay mıdır ağız eğmek illere
Bazı uyuzlara bazı kellere
Darılma nush eden ehl-i dillere
Ticâret olacak eşyâdan al sat

Kazara aldığım hâcet kırılsa
Kaçınırsam mal sahibi darılsa
Memnun olmaz fazla bedel verirse
Ticâret olacak eşyâdan al sat

Kendi kazanınla pişir aşını
Dırnağın var ise kaşı başını
Tut Rûhî nasihat, eğme başını
Ticâret olacak eşyâdan al sat

 

Yılmaz Kırıktaş


[1] Mehmed Rûhî Dede hakkında bilinenlerin kaynağı, Recai KIÇIKOĞLU ‘nun rivayetleridir. Recai Bey’in babası Mehmet (Mustafa) Kıçıkoğlu (1912-1985) tarafından himaye edilmesi nedeniyle dede ile ilgili bir çok ayrıntıyı hafızasında barındıran Recai Bey’in çeşitli zamanlarda gazetelerde yer alan beyanları bu yazıda başlıca kaynaklarındandır. Ayrıca dede hakkında ilk derli toplu bilgiyi de Safa Odabaşı – Konya İmajı Mekanlar İnsanlar adlı kitabında bir araya getirmiştir. Safa Odabaşı – Konya İmajı-Mekanlar-İnsanlar, KTO, Konya -2003

[2] Özellikle belirtilmesinden önemli bir aile zannı uyandıran bu aile hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır.

[3] Ulaşılan kaynakta  18-20 yaş  gösterilmesi bize pek inandırıcı gelmemektedir. Zira Mevlevîhâne’de çile çıkarabilmek, bazı şartlar arasında,  için “25” yaşından küçük olmamak veya vasi izni gerektir.  Bu nedenle 25 yaşında Konya’ya geldiğini düşünüyoruz. Aksi bir durum olsaydı , Ankaralı Mehmed Dede’deki gibi, mutlaka rivayet edilirdi.

[4] Safa Odabaşı – Konya İmajı,2003, s-73

[5] Safa Odabaşı, Konya İmajı,2003, s.72

[6] Safa Odabaşı, Konya İmajı, s. 73

[7] http://www.konyayenigun.com/yenigun-ozel/seker-hayatimizda-yoktu-h344670.htm (erişim tarihi:10.11.2020)

[8] Ankaralı Mehmed Dede’nin Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan defterinde Sıdkı Dede ve Ahmed Remzi Dede’nin vefâtlarına ait şiirler bulunurken, Mehmed Rûhî Dede’nin vefâtına dair bir kayıt yoktur. Bu da, Ankaralı Mehmed Dede’nin üçüncü bir defteri var mı? Sorusunu akla getirmektedir.

[9]  Mehmet Kıçıkoğlu’nun hayatı için bkz. https://anadoludabugun.com.tr/yazarlar/mehmet-gundogdu/konyanin-fi-tarihi-20-2303  (erişim tarihi: 10.11.2020)

[10] Safa Odabaşı, Konya İmajı, s. 73