İzmir Mevlevîhânesi
Zekeriya Şimşek
Bir şehrin tarihsel ve kültürel birikimini popülist söylemlere kurban etmeden ortaya çıkarmak ve değerlendirmek o şehrin geleceği açısından son derece önemlidir. İşte İzmir için üstü örtülü bir örnek: Mevlevîlik, M. Celâleddîn (1207-1273)’in “hamdım, piştim, yandım” öğretisi üzerine ölümünden sonra 13. yüzyılda büyük oğlu Sultan Veled tarafından Konya’da kurulmuş bir aydınlanma yoludur. Torunu Ulu Ârif Çelebi ile Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli gelişmeler göstererek zaman içinde tüm dünyaya yayılmıştır. Mevlevîlik düşüncesinin temeli aşk, mârifet ve hizmettir.
Mevlevîlik, tarih boyunca halk tabakalarından devlet adamlarına kadar toplumun her kesiminden insanın manevi hayatı üzerinde etkili olmuş; birer güzel sanatlar akademisi gibi çalışan mevlevîhâneler, Türk kültür ve sanatının birçok önemli temsilcisinin ve Klasik Türk mûsikisinin büyük bestekârlarından birçoğunun yetiştirmesinde pay sahibi olmuştur. Geniş avlu içinde, semâhâne, türbe, hazîre/mezarlık, mescit, matbah-ı şerif/mutfak, meydân-ı şerif, dede hücreleri, selâmlık ve harem dairesi olmak üzere muhtelif yapılardan meydana gelen birer kampüs/külliye olarak mevlevîhâneler, özellikle Osmanlı döneminde üç kıtada sayıca 200’e yaklaşmıştır. İzmir Mevlevîhânesi, bunlar içinde adı en az bilinenlerdendir. Konunun tuhaf bir diğer yönü şudur: TDV İslam Ansiklopedisi’nin “mevleviyye” maddesinde şöyle der; “İzmir, …………………. ünlü mevlevîhâneler arasındadır.” (www.islamansiklopedisi.org.tr) Ünlü?
Yüz İzmirli’ye “İzmir Mevlevîhânesi hakkında ne biliyorsunuz?” diye sorsak, doksan dokuzu “Saçmalama!” diyecektir. İzmirli konudan bi’haberdir, İzmir tarihçileri ise konuyu görmezden gelmeyi tercih etmektedirler. İzmir Mevlevîhânesi hakkında elimizdeki tek kaynak kitap, araştırmacı Mustafa Üzel’e (İzmir Mevlevîhânesi, Ankara, 2018) aittir.
İzmir Mevlevîhânesi’nin kuruluşu 19.yüzyıl ortalarına tarihlenmektedir. Hâlil Âkif Efendi (namıdiğer Hâcı Hafız Hâlil Dede)’nin 19 Haziran 1850 tarihli Evkâf Müdürlüğü makamına yer tahsis talepli dilekçesi Mevlevîhâne’nin doğum tarihidir. İnşaat masraflarının büyük bir kısmını kendi olanaklarıyla karşılayan Hâlil Âkif Efendi, 1953 yılının ikinci yarısı itibariyle Mevlevîhâne’yi faaliyete geçirmiş; 03 Eylül 1888’de 87 yaşında vefat edinceye kadar ömrünü mevlevîhâne faaliyetlerine adamıştır. Cenazesi Mevlevîhâne’ye defnedilmiştir. İzmir Mevlevîhânesi, Altay Mahallesi (Kadifekale, Yapıcıoğlu’nun devamı) civarında bulunan Patlıcanlı Yokuşu’ndan Balandur Hacı Mehmet Ağa Camii’ne dönülünce (806 sokak ile 803 sokağın kesiştiği köşede) eskiden mezarlık sonra Topaltı İlkokulu bugün ise boş arazi konumundaki bölgeye en hâkim yerde inşa edilmiştir.
Oldukça büyük bir alanda kurulmuş olan İzmir Mevlevîhânesi’nin başlıca bölümleri semâhâne, türbe, harem, mescit ve hazîre/mezarlıktır. Hâlil Âkif Efendi sonrası tarihinde neler yoktur ki Mevlevîhâne’nin… Postnişinler görmüştür, yangınlar görmüştür, vatanın kaynayan kazan halini görmüştür, 1910-1912 Balkan Savaşı’nda hastane hizmeti görmüştür, âlimler ve sanatkârlar görmüştür, binbir sıkıntı görmüştür, İzmir’in işgalini görmüştür, vatan savunmasını ve vatanın kurtuluşunu görmüştür…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası, meclisin çıkardığı bir kanun ile perde kapanmıştır. Vakıf tüzel kişiliği olmadığından zaman içinde mirasçılar eliyle satılan Mevlevîhâne, tarihiyle ve binalarıyla yok olup gitmiştir. 1850-1925 arası yetmiş beş yıllık ömründe, İzmir için bir kültür ocağı olan Mevlevîhâne; Râkım Elkutlu (1871-1948) ve Neyzen Tevfik (1879-1953) başta olmak üzere çok değerli edebiyat ve musiki insanlarının yetişmesinde önemli rol oynamıştır.
Neyzen Tevfik, Urla’da memur babası tarafından tahsil için İzmir’e gönderilir. Mûsikî merakı sebebiyle Mevlevîhâne’ye devam etmeye başlar ve burada Neyzenbaşı Cemal Bey’den ve Halil Dede’den ney dersleri alır. Mevlevîhâne müdavimleri arasında Şâir Eşref, Tokadîzâde Şekib Bey, Tevfik Nevzad, Abdülhalim Mahmud, Bıçakçızâde Hakkı gibi çoğu sürgün olarak İzmir’de bulunan dönemin önemli edebiyat ve mûsikî şahsiyetleriyle tanışır. Ney üflemekteki şöhreti, 1898’de İstanbul’a gidinceye kadar burada kaldığı 4 yıl içinde yayılır.
Râkım Elkutlu, aynı zamanda Hisar Câmii İmam-Hatîbi’dir. Bekir Sıtkı Sezgin’in naklettiğine göre, yedi yaşlarında iken amcası Emin Dede’den ney meşk eder. On yedi yaşında Mevlevîhâne’de na’than, yirmi sekiz yaşında kudümzenbaşı olur. Otuz beş yaşında Karcığar Mevlevî Âyini’ni besteleyen ve bunu Türkiye çapında icrâ eden Râkım Elkutlu, Şeyh Nûreddin Efendi’nin vefatına müteakip bir süre Mevlevîhâne’ye postnişinlikte eder.
İzmir Mevlevîhânesi, İzmir’in bi’haber olduğumuz ya da pek az bildiğimiz nice değerlerinden biridir. En az sokak lezzetlerimiz kadar değerlidir.
http://www.izmirlife.com.tr/yazi/Zekeriya%20%C5%9Eim%C5%9Fek/4400/izmir-mevlev%C3%AEh%C3%A2nesi-