İsmail Güleç: Hz. Peygamber tevhidi öven ve yayan, zalimi eleştiren şiir ve şairleri korudu ve destekledi
İslamın ve Hz. Muhammed’in şiir ve şaire bakışını “Şiir, Şair ve Peygamber’e Dair” adlı kitabında inceleyen Prof. Dr. İsmail Güleç, Hz. Peygamber’in tevhidi öven ve yayan, zalimi eleştiren şiir ve şairleri koruduğu ve desteklediğini söylüyor.
Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed’in şiire ve şairlere bakışı meselesi çokça tartışılan ve konuşulan bir mesele. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Güleç’le yeni çıkan kitabı “Şiir, Şair ve Peygamber’e Dair” ekseninde bu bahisleri konuştuk.
İslam öncesi Araplar arasında şiirin çok önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Bunun sebeplerinden başlayalım…
Bunun birkaç nedeni var: Cahiliye döneminde birçok edebî metin vardı ama sanat deyince akla hitabet ve şiir gelirdi. Şiir diğerlerinden daha üstün tutulurdu yani. Bunda biraz da coğrafyanın etkisinin olduğu söylenebilir. Şifâhî kültüre sahip câhiliye Arapları açısından şiir okuma kültürü pratik hayatın sürdürülmesi için gerekliydi. Bu kültür içinde iki konu çok önemli: İlki “ensâb” adı verilen mensubu bulundukları kabilelerin tarihleri hakkındaki bilginin aktarılması. Tarihin bir dalı olarak kabul edilen ensâb ilmiyle uğraşanların Arap şiiriyle de çok yakın ilgileri vardı. Ensâb kitapları incelendiğinde bunlarda tarih, şiir ve neseb bilgilerinin birlikte yer aldığı görülür. Onlar için nesep temizliği ve hangi soydan gelindiği çok önemliydi ve bu soy bilgileri de manzum olarak şairlerin hafızalarında yaşarlardı. İkincisi ise “eyyâmü’l-Arab” adını verilen kabileler arası savaşlarda gösterilen kahramanlıkları ölümsüzleştirmekti. Savaşlarda geçen olayların nesir veya nazım halinde anlatıldığı kıssa çeşidine “eyyâm” diyorlar. Ayrıca şiirin savaşlarda da özel bir yeri vardı. Karşı karşıya gelen ordular önce şiirler söyleyerek birbirlerini yenmeye çalışır, sonra kahramanlar birer birer dövüşür, en sonunda ordular savaşa başlardı.
Kur’ân-ı Kerim’de şiire ve şaire bakış nasıl peki?
Kuran’da şiir ve şair deyince akla şu ayet gelir: “Şairler(e gelince) onlara da sapıklar uyarlar. Onların her vadide hakikaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini hakikaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi? Ancak iman edip de iyi amel (ve hareket) de bulunanlar, Allah’ı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öçlerini alanlar böyle değildir. O zülmedenler yakında hangi inkılap ile sarsılacaklarını bileceklerdir (Şuara, 224-227).” Kur’ân’ın gaybdan söz eden ayetlerini, cinlerin ilhamı ile söylenen şiirlere benzetip Hz. Peygamber’e de şair ve kâhin iftiralarını attıklarında müşriklerin iddialarını reddeden bu ayet nazil olmuştu. Ayete göre bu tür şairlere, sadece heva ve hevesleri peşinde koşan sapıklar uyarlar.
O zaman burada bazı kriterler söz konusu diyebilir miyiz?
Elbette. Mesela tefsir âlimlerine göre burada kötülenen şairler “Muhammed’in söylediği sözleri biz de söyleriz” diyen şairlerdi. Bu şairlerin yerilmelerinin nedeni sadece İslamı ve Hz. Peygamber’i hicveden şiir yazmaları değildi. Yazdıkları şiirleri topluluk önünde okuyarak İslamı ve Hz. Peygamber’i küçük düşürmeye çalışmaları da onların şair olarak günah hanelerine yazılan eylemleriydi. Ayetlerin devamında ise iman eden, iyi amelde bulunan, Allah’ı çokça zikreden ve zulme uğradığında karşılıksız bırakmayanlar şeklinde sıralanan özellikleri taşıyan şair eleştirilmemektedir. Hz. Peygamber’in tevhidi öven ve yayan, zalimi eleştiren şiir ve şairleri koruduğu ve desteklediğini de biliyoruz. Cahiliye dönemi şairlerinden Lebîd’in ¨Bilinmelidir ki Allah’tan başka herşey bâtıldır¨ sözü hakkında Hz. Peygamber’in ¨şairlerde söylenmiş en doğru söz¨ şeklinde ifadesi bu tür şairleri ve şiirlerinin Kur’ân’a aykırı olmadığını gösteren güzel örneklerdir.
Şiir Hz. Peygamber’in gündelik hayatında ve estetik dünyasında nasıl bir yerde duruyor?
Devenin yavrusuna düşkün olduğu kadar şiire düşkün olan bir millete mensup bir peygamberin şiire kayıtsız kalması düşünülemez. Kendisini insanların en güzel konuşanı olarak tarif eden ve ¨Ben cevâmiu’l-kelîm ile gönderildim¨ buyuran Hz. Peygamber’in, ¨Şiir, Arapların vurgulu sözlerinden bir sözdür ve onlar toplantılarında bununla konuşur ve aralarındaki kinleri onunla açığa vururlar¨ dedikten sonra eski şiirden bir dörtlük okuması onun Araplar için şiirin ne anlama geldiğini çok iyi bildiğini gösteriyor. Öncelikle şunu belirteyim: Hz. Peygamber her bir ferdinin şiir bildiği ve söylediği bir ailenin çocuğuydu. Halalarının şair olduğu, amcalarının şiirler söylediği, amcaoğullarından birinin devrinin meşhur şairlerinden biri olduğu, kızı Hz. Fatıma’nın ve torunu Hz. Hüseyin ile en yakın arkadaşlarının günümüze kadar ulaşan şiirleri olduğunu düşündüğümüzde şiirin onun hayatındaki yerini daha iyi tasavvur edebiliriz. Hz. Peygamber şiirle böylesi içli dışlı bir ailede dünyaya gelmiş ve şiirin değerli bulunduğu bir ortamda büyümüştü.
Peki hayatından şiirle ya da şairlerle ilgili bazı kesitler var mı?
Tabii. Hz. Peygamber’in hayatına göz attığımızda onun şiirden anladığını gösteren birçok olayla karşılaşırız. O, zaman zaman ashabına şiir söyletir, dinlediği şiirin doğru olup olmadığını da anlardı. Dinlediği şiirlerden sonra yaptığı yorumlar şiir konusunda bilgili olduğunu bize göstermektedir. Meşhur şiirleri bilir, rastladığı şairlere beğendiği şiirin baş tarafını söyleyerek okumasını isterdi. Hz. Peygamber’in dinlediği kimi şiirlerde anlamının daha güzel olacağı düşüncesiyle bazı kelimeleri değiştirttiği de olurdu. Seferlerde kimi zaman askerleri cesaretlendirmek, kimi zamanlarda ise yolculuğu zevkli hale getirmek için şiir söylenmesine izin verdiğini biliyoruz.
HALİL SOLAK
https://www.yenisafak.com/hayat/o-siir-soyleyenbir-ailenin-cocugu-3430005