İntihaname’yi halka, Maarif’i havasa yazdı.
Prof. Dr. Hülya Küçük, Küpten Sızan Sırlar’dan (Ataç y., 2010) önce Sultan Veled ve Maarif’ini (2005) yayınlamıştı. Küpten Sızan Sırlar’ın gerçek ismi İntihâ-name-i Sultan Veled’dir. İki eser de Hülya Küçük’ün titizliği, çalışkanlığı ve birikiminin mahsulü; hem Sultan Veled’le ilgili geniş bilgiler ihtiva ediyor, hem Mevleviliği daha yakından tanımamızı sağlıyor, hem de ahlakî derslerle dolup taşıyor.
Günümüz okuyucusu için tasavvuf büyüklerinin eserlerini çevirip yayımlamak bir yerde çok bir anlam ifade etmiyor. Bu eserler hele ki 13. yüzyılda yazılmış olsun. Her eserin kendi çağıyla kopmaz bağlarının olduğu hesaba katıldığında ne söylemeye çalıştığımız daha net anlaşılır. Evet, ortada bir eser vardır; fakat bu esere nüfuz etmek, sadece eseri okumakla gerçekleştirilebilecek bir işlem değil. Eserin sahibi, ortaya çıktığı toplumsal koşulları, ortaya çıktığı dönemde nasıl anlaşıldığı, günümüze kadar nasıl geldiği, geçirdiği dönüşümler, kime veya hangi toplumsal sınıfa ne tür etkilerinin bulunduğu, yazarın niyeti gibi faktörler, eserin ne söylediği kadar önemlidir. Daha doğrusu eserin ne söylediğinin anlaşılması için bu tür faktörlerin de bilinmesi gerekir.
Bu yüzden tasavvuf büyüklerinin eserleri, bilindiği üzere bir şeyhin denetiminde ve kılavuzluğunda okunur. Kaldı ki bu eserler İbn Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi veya Sultan Veled’inkiler gibi şifreli, sembollerle dolu, çetrefil, felsefi ve derinlikli olsun, o zaman kılavuzun önemi ve vazgeçilmezliği daha iyi anlaşılır. Sonuçta bu isimler de anlaşılma konusunda çok düşünmüş, kendilerine göre çözüm yolları üretmeye çalışmış kişilerdir. Mesela Fihi Ma Fih Mevlana’nın ağır bir kitabıdır, işin ehli olmayanlara çok bir şey söylemez. Bu yüzden Mevlana Mesnevi’sini sade ve anlaşılır bir dille söylemiş, hikaye ve şiirlerle cazip bir hale getirmiştir. Fihi Ma Fih’teki gibi ağır konuları bile Mesnevi’de basitleştirerek izah etmeye çalışmıştır. İbn Arabi’nin Fusûsu’l Hikem’i elit bir tabakaya dönük olarak yazılmışken, Fütuhat-ı Mekkiyye’si geniş bir halk tabakası gözetilerek yazılmış gibidir.
Sultan Veled de bu tür bir kaygıyla İntihâ-name’yi yazar. Onun Maarif kitabı her kişinin vakıf olmayacağı sırlarla bezenmişken, İntihâ-name halka dönük bir nasihat kitabı olarak tasarlanır ve yazılır.
Sultan Veled’in İntihâ-name’deki hedef kitlesi halktır
Yine de Mesnevi ve İntihâ-name gibi eserler için bir kılavuza ihtiyaç vardır. Hülya Küçük çok değerli, eşine zor rastlanır bir kılavuz. Çevirisini sunduğu eserin sorumluluğunu duyan, okuyucuyla konuşan, onu düşünen ve o şekilde ortaya çalışma koyan ender bir akademisyen. Hülya Küçük, Sultan Veled ve Maarif ve Küpten Sızan Sırlar’da sıkı bir performans sergiliyor. Doğrusu Mevlevilikle ilgili sanırım hiçbir eser, bu iki çalışma kadar aydınlatıcı olmaz. Çünkü Hülya Küçük, okuyucusunu, Mevleviliğin tarihini bilmekten öteye taşıyor. Mevleviliği kendi tarihi içinde anlamayı, onun kurucularını tanımayı, ortaya çıktığı günlerdeki anlamını ve günümüzde nasıl anlaşılması gerektiğini sezdiriyor. Sultan Veled’in İntihâ-name’sini okumak bir şölenken, Hülya Küçük’ün kılavuzluğunda okumak bambaşka bir şölene dönüşüyor.
Söylediğimiz gibi Sultan Veled’in İntihâ-name’deki hedef kitlesi halktır, diğer deyişle avam. Sultan Veled kendisinin havasa gönderilmiş bir şeyh olduğunu söyler. Mevleviliğin Mevlana’dan sonra ortaya çıkışında veya başka deyişle geçirdiği dönüşümde, Sultan Veled’in avam-havas ayrımının çok tesiri olacaktır. Bilindiği üzere Mevlana daha çok halkın içindedir. Hatta onun Sadreddin Konevi’yle karşılaştırılmasında bu ayrıma sıkça dikkat çekilir. Konevi ağır, felsefi konuları işlerken, ulaştığı sırrı belli sayıdaki insanla paylaşır; Mevlana her sırrı halkla düşünmekte, halka açmaktadır. Konevi’nin bu yüzden Mevlana’nın yöntemine mesafeli durduğu söylenir. 13. yüzyılın elit tabakası Konevi’nin eserlerinde, halk tabası ise Mevlana’da kendi karşılığını bulmuştur.
İntihâ-name’nin kilit noktasını avam-havas ayrımı oluşturuyor
İntihâ-name’de bu ayrımın, Sultan Veled’te değiştiği anlaşılır. Sultan Veled Mevleviliğin kurucusu diye nitelendirilebilir. Çünkü o, şeyhi olan Şems-i Tebrizi ve Mevlana Celaleddin Rumi’den aldıklarını sistematize etmiştir. Mevleviliğin bir tarikat olarak ortaya çıkışı Sultan Veled sayesinde gerçekleşmiştir. O yüzden ister istemez Mevleviliğin hedef kitlesi değişecekti. Şeyhler ve müritler bir ayrıma tâbi tutulacaktı. Ondan dolayı mesela Mevlevilikten söz etmek, bütünüyle Mevlana’dan söz etmek anlamına gelmez. Ne Mevlana Mevlevilikten, ne de Mevlevilik Mevlana’dan ibarettir. Mevlana Mesnevi’sinde çoğu zaman bir tarikat şeyhi gibi konuşmaz. Sultan Veled ise öyle değildir. Kitaplarını kime yazdığını belirler, bunu eserinin girişinde belirtir, konularını ona göre seçer ve işler. Onda Mevleviliğin tarikat disiplini göze çarpar.
İntihâ-name’nin kilit noktasını avam-havas ayrımı oluşturuyor. Bu ayrım üzerinden Sultan Veled halkı tanımlıyor, halkın özelliklerini sıralıyor. Daha sonra ise havasın özelliklerini belirtiyor.
Havas velilerden oluşur. Çünkü Sultan Veled’e göre kişi yaratılmış olduğunu, kendini Allah’ın yarattığını fark edip, Allah’ı aramaya başladığında avam olmaktan çıkar. Mümin olmak, taklitçilikten kurtulmak yolun diğer yöntemleri. Sultan Veled’in avam ve havas tanımları ve onların özelliklerine dair tespitleri, verdiği nasihat ve derslerin de istikametini çizer. Çünkü kişi ne olduğunu bilmeden, ne olacağını veya ne olması gerektiğini kestiremez. O yüzden Sultan Veled avamı ve havası bir işaret olarak kullanır. Avam ne olduğundur, havas ise ne olman gerektiğin. Kişiyi avamlıktan kurtarıp havaslığa taşıyacak yöntem ise velilikten geçer, yani Allah dostluğundan.
Ömer Yalçınova yazdı
https://www.dunyabizim.com/kitap/intihaname-yi-halka-maarif-i-havasa-yazdi-h12233.html