İMAN
35. İMAN
İnanmış, adam ona derler ki, her hususta kâfir bile onun imanına haset etsin, özensin.
İmana erişen aman bulur, imana gelmeyenlerin şüphesi ise iki kat olur.
Hevâ ve heves tazelenip durdukça iman taze değildir. Çünkü hevâ, iman kapısının kilididir.
Ey gizlice hevâ ve hevesini tazeleyen kimse! İmanını tazele, ama yalnız dille olmasın.
Kulluk ve iman, şimdi makbuldür. Fakat ölümden sonra her şey meydana çıkınca inanmak, bir işe yaramaz.
Peygamber “Allah (c.c.), gönlünde sabrı olmayana iman da vermemiştir” buyurdu.
Sabır, iman yüzünden baş tacı olur. Bundan dolayıdır ki sabrı olmayanın imanı da yoktur.
İmanını yoldaş edindin mi dirisin… İmanla gittin mi ebedisin.(…)
İnananlar çoktur, ama iman birdir; cisimleri çoktur, ama canları tektir.
Ey imandan sadece bir lâfa kanan kişi! Onunla kanaat eden kişiye zaten iman, yüce bir nimettir, büyük bir gıdadır.
Şu halde öyle hareket et ki o hareketin, dilsiz dudaksız tanıklığın, “şahadet ederim” demenin ta kendisi olsun.
Ne güzeldir güvenilir kardeşler! İman sahibi, ibadet edip duran Müslümanlar!
(V/3355, 3398, I/1079, 1078, 3640, II/601, 600, III/3377, IV/408, V/287, 2218, 349)
[divide style=”2″]