İhsan Mahvî – Mesnevîhân, Semâzen, Şair

A+
A-

 İhsan Mahvî (ö. 1936)

(Mesnevîhân, Semâzen, Şair)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

16 Muharrem 1309 (22 Ağustos 1891) tarihinde İstanbul’da doğmuş olan İhsan Mahvî, Bedesten hasekilerinden Hayâlî Rızâ Efendi’nin oğludur. İlk tahsiline Amcazâde Hüseyin Paşa İbtidâisi’nde başlamış, ardından Fatih Rüşdiyesi’nden, akabinde de Vefâ İdâdîsi’nden mezun olmuştur. Daha sonra Hoca Hâlis Efendi’den bir miktar Arapça, Tâhirü’l-Mevlevî’den de Farsça öğrenmiş olan İhsan Mahvî ayrıca, Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Mehmed Celâleddin Dede ile Kasımpaşa Mevlevîhânesi mesnevîhânlarından ve aynı zamanda Osman Selâhaddin Dede’nin müritlerinden olan Mehmed Es‘ad Dede’den Mesnevî okuyarak mesnevîhânlık icâzeti almıştır.1096

İbnülemin’in kaydettiğine göre memuriyet hayatına, on kuruş maaş ve elli kuruş âidatla Evkaf Mahlûlat Kalemi’nde başlayan İhsan Mahvî, bilâhare memurlara ilişkin yapılan düzenlemeler çerçevesinde kadro dışında bırakıl­mış ve bunun üzerine asker olarak orduya girmiş, hatta Balkan Savaşı’nda bacağından yaralanmıştır. Tedavisinin ardından gönüllü çetelere öğretmen olmak üzere Rumeli’ye gitmiş ve bir süre çetelerle birlikte dağlarda dolaş­mıştır. Daha sonra tabur kâtibi muâvini ve hesap memuru olmuş, görevi gereği çeşitli savaş cephelerinde bulunmuş, Suriye, Irak ve İran taraflarına gitmiş ve özellikle Hemedan’da bir yıl kadar Fars edebiyatı eğitimi alma­ya çalışmıştır. Türkiye’ye döndüğünde Ankara’da Askere Alma Şubesi ve Meclis-i Âyân Dairesi Muhâfızlığı hesap memurluğunda çalışmaya başlayan İhsan Mahvî, daha sonra bu görevinden istifa etmiş, Dârülfünûn’da imtiha­na girmek sûretiyle Türkçe ve edebiyat öğretmenliği sertifikası almıştır. Bir süre Maârif Vekâleti Orta Tedrîsât Mümeyyizliği’nde bulunduktan sonra ise öğretmenlik mesleğine girmiştir.1097

Kaynaklarda “son devrin en iyi semâzenlerinden biri” olarak gösterilen, aynı zamanda şairlik yönü de bulunan İhsan Mahvî, şiirlerinde kendisine şair Hamid Efendi tarafından verilen “Mahvî” mahlasını kullanmıştır. Hayatına dâir İbnülemin’e gönderdiği yazıda, kendi şairlik derecesiyle ilgili olarak “Çağdaşları arasında belki dördüncü, beşinci derecede şiir söyleyebilen İh­san Mahvî, ünlü olamamış; ancak kemâl ve fazîlet erbâbının teveccüh ve il­tifatlarına mazhar olabilmiştir.” kaydına yer vermiştir. Yine bu yazıdan hare­ketle, onun Mesnevî’nin ilk on sekiz beytinin şerhine dâir basılmamış bir eserinin bulunduğunu, Esrar Dede’nin tezkiresine zeyl yazmaya teşebbüs ettiğini, şiirlerinin bulunduğu bir mecmuasının olup Kerkük’te iken İngiliz­lerle meydana gelen çatışmada zâyi olduğunu öğrenmekteyiz. İbnülemin’in ayrıca kitaplarının, büyük İstanbul yangınında Fatih’teki eviyle birlikte yan­dığını bildirdiği İhsan Mahvî, 30 Kânûn-ı evvel 1936 tarihinde İstanbul’da vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı’nda ünlü dîvân şairi Nedîm’in mezarı civarına defn edilmiştir.1098

Vefatı üzerine, o yıllarda Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde görev yapmakta olan Ahmed Remzi Akyürek Dede tarafından aşağıdaki tarih söy­lenmiştir:

Düşdü bir bendesi târîh Celâleddin’in
Mahv-ı hestî ederek gitdi cemâle Mahvî1099

Şiirlerinden Örnekler

Gazel

Ben de oldum derd-i aşka mübtelâlardan biri
Telh-kâm etdi dili Şîrîn-likâlardan biri
Eyledi lemh-i basarda sâgar-ı sevdâmı hûn
Dün yine gülşende şehrî dil-rübâlardan biri
Kâşki görmez olaydım ârız-ı pür-tâbını
Eksik olmaz derdli başımdan belâlardan biri
Yâre te’sîr etmiyor feryâdlar bilmem neden
Yok mu yâ Rab müstecâb olmuş duâlardan biri
Merhamet âlemde vehmimden ibâretmiş meğer
Gitmedi imdâdıma hiç âşinâlardan biri
Mahvi-i şâir beni sevmez demiş bir nev-civân
Pek fenâ isnâd olunmuş iftirâlardan biri 1100

Gazel

Düşüp teheyyüce faslü’l-hitâb-ı aşkından
Tenimde kalmadı tâb incizâb-ı aşkından
Garîk-ı şu‘le-i ezvâk-ı sermedî oldum
İçince çeşme-i la‘l-i müzâb-ı aşkından
Safâ-yı kalbi hayâlinde bulsa ger bîdâr
Olur mu haşre kadar dîde hâb-ı aşkından
Lisân-ı ehl-i ma‘ârifde bir kinâyetdir
Nisâb-ı feyz-i İlâhî nisâb-ı aşkından
Sevilme sevme gönüllerde meyl-i gül-çehre
Galat değil mi o da iktisâb-ı aşkından
Meğer sahîfe-i yek-pâreden ibâret imiş
Cihânı hüsn-i temâşa kitâb-ı aşkından
Ziyâ-yı mihrde bir zerredir cihân-ârâ
Fürûğ-ı dergeh-i şevket-me’âb-ı aşkından
Neyin nevâsı dilin âhı bülbülün zârı
Birer enîn-i hazîn ıztırâb-ı aşkından
Vüsûl için bana ey Kâbe-i emel yetişir
Fezâ-yı dilde kalan iz şihâb-ı aşkından
Bu nev nazîreyi yazdım cenâb-ı Bâkî’ye
Düşüp teheyyüce faslü’l-hitâb-ı aşkından 1101


1096  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 688; “İhsan Mahvî”, TDEA, İstanbul 1981, IV, 347.

1097  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 688; “İhsan Mahvî”, TDEA, s. 347.

1098  Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Mûsikisi Antolo­jisi, II, 672; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 688-689; “İhsan Mahvî”, TDEA, s. 347.

1099  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 689.

1100  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 689.

1101  İbnülemin, bu gazelin Yenikapı Mevlevîhâne-si’nin son şeyhi Abdülbâki Baykara Dede’nin bir gazeline nazîre olduğu kaydına yer vermek­tedir (bk. İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 689-6120).

 

ETİKETLER: