[HER İŞ ELİNDE]

A+
A-


El, işi işleyen organımızdır. Hikmette Fâil-i Mutlak’ın elini, Allah’ın hünerini simgeler. “El elden üstündür, arşa kadar” deyimi aynı şeyi söyler. Yed, el, güç, kuvvet, kudret, lütuf, mülk,
yardım gibi manâlara gelir.

Âyet-i “Yed’ullâh” haktır şüphesiz
Üstadım eteğin tuttum erenler

Bizim kültürümüzde, Türk-İslam örfü ve edebi içinde, birinin elini öpüp başımıza koymak “Her işlediğine razıyım, seni üstün bildim!” demektir. “El almak” tabiri de “yapabilme kudretini üstlenme” anlamına gelir.

Kemâle ermiş kişiden el almak, onun kemal ve kudretini el alanın kişiliğinde sürdürmek demektir. Hak ehli bir büyüğe “Ceddim, ver elini öpeyim” yakarışı içinde, Resulü Ekrem’in elini alıp öpmesi dahası makâm-ı Âdem kemalinin nesilden nesile, elden ele aktarıldığını “EL” simgesiyle gösteren bir manâ alışverişi vardır.

İslâm’ın simgelerle hakîkate ışık tutan latif manâsı, ince espirisi içinde, miraç provasının sonunda bir dua tarzı vardır: ellerimizi önce nefesimize açar, duayı ellerimize okur, sonra o elleri yine kendi yüzümüze süreriz. Bu olayı, tasavvufun hakikat ve edep imbiğinden süzülen irfânına hoşça nazar eyleyelim.

Dua ile niyaz Hakk’a açılmış ele kaydedilir sonra el yani kudretin simgesi teslimiyetle “hakikati görmeye” simge olan gözlere sürülür! Sanki “zâhirdeki görüşüm özümdeki sonsuz, sınırsız kudretten olsun” der gibi.

Dervişin kuşaktan kuşağa aktarılan bir de düstûru vardır: Elsiz, belsiz, dilsiz olmak!

Miratî sözlerin gizli muammâ
Ulu’l-ebsâr olanlara huveydâ
Elsiziz, belsiziz, dilsiziz ammâ
Gezeriz âlemde erkekçesine

Elsizlikle remzedilen, kendi nefsiyle, psikolojik benliğiyle, sahte varlığıyla fiil işlemeyi terketmek, cüzzî iradesini külle, bütüne boca etmektir.

Ama derviş bir iş görmeyen tembel ve miskin kimse de değildir hani! Aksine, elsiz olmak ile fiil işleme gücünü Kudretullaha bağlamayı, işi Allâh’a gördürmeyi ve böylece beşer sınırlarının üzerinde Hazret-i insana ermeyi amaçlar.

El, hem de kudretullâh’ın kesroluşunu (zerrelere dağılmışlığını) ortaya koyan bir misaldir. Beş parmağın hepsinin de sanki ayrı birer kimliği vardır ama beş parmak tek elin ayrılmaz parçalarıdır. En hünerli kavrayış beş parmakla ve avuç içiyle beraber kavrayıştır. İlâhî güç, bütün mümkünâtı işte böyle bir kabza-i kudret ile kavrar.

Bir işe Allah’ın Kudretullah simgesiyle gösterdiği gibi sıkı sıkıya yapışmak, o işi avuçlamak, tam yapışmak başarının sırrıdır.

Beş parmağa şöyle dikkatlice bir bakalım: biri, hepsinin karşısında yol gösterici. Sanki müşterek oluştaki muhabbetin sunucusu! Diğer dördü de varoluşun dört ana unsuru.Duada yüze sürülen işte bu kusursuzluk ve tamlık remzi olsa gerektir! Ve el, kol, baş, gövde, ayak yâni beden ve elbete ruh hepsi, hepsi el-câmi olan Âdem’deki yüce idrâkte tevhid halindedir.

Elini tutup kendini unutana aşk olsun vesselâm.