Hatice Nakiyye Hanım – Şair

A+
A-

Hatice Nakiyye Hanım (ö. 1316/1899) (Şair)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Babası Müneccimbaşı Osman Sâib Efendi, annesi ise Şerife Sâmiye Hanım olan Hatice Nakiyye Hanım, 1262/1845-1846 tarihinde İstanbul’da ve kar­deşlerinden Abdurrahim Besim Bey ile ikiz olarak dünyaya gelmiş; hatta doğumları üzerine teyzeleri Şeref Hanım, şu tarih beytini söylemiştir:

Vâlideyni okusun târîh-i tâmım subh u şâm
Doğdular çün mihr ü meh ikiz Nakiyyeyle Besim843

Aynı zamanda şair Nebil Mehmed Bey’in küçük kardeşi olan Nakiyye Ha­nım, ilk olarak sıbyan mektebinde okumuş, annesinin 1273/1857’de vefatı üzerine ise teyzesi Şeref Hanım tarafından himâye edilip özel olarak yetiş­tirilmiştir. Nakiyye Hanım, önce teyzesinin, üç yıl sonra da babasının vefatı üzerine ise hâmisiz kalmıştır.844

Nakiyye Hanım, Dârülmuallimât’a yani Kız Öğretmen Okulu’na devam ederek mezun olmuş; akabinde kardeşi Nebil Mehmed Bey ile birlikte, vak­tiyle babalarının da bağlı olduğu Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selâhaddin Dede’ye intisap ederek Mesnevî dersleri almış ve icâzetnâme sahibi olmuştur. Ayrıca dönemin ünlü âlimlerinden biri olan Hoca Mecid Efendi’den Farsça öğrenen Nakiyye Hanım, Ahmed Muhtar’ın bildirdiğine göre 1297 Muharreminde (Aralık-Ocak 1879-1880) Dârülmuallimât’da Fars­ça ve tarih hocalığına tâyin olunmuş, aynı zamanda başta şehzâde ve hanım sultanlar olmak üzere, devrin ileri gelen âilelerinin çocuklarına da dersler vermiştir. Nakiyye Hanım, yayımladığı Lugat-ı Fârisiyye adlı eseri üzerine 1300/1882-1883 tarihinde gümüş İftihar Madalyası, öğretmenlikteki başarısı üzerine ise 1314/1896-1897 tarihinde üçüncü rütbe Şefkat Nişanı ile taltif edilmiştir. Nakiyye Hanım ayrıca, Nâmık Kemâl’in Zavallı Çocuk adlı piye­sini de Farsça’ya tercüme etmiştir.845

Hatice Nakiyye Hanım, zariflerden ve güzel söz söyleyenlerden sayıldığı için ricâlden zâtların hanımları ile sıkça bir araya gelmiş ve onlardan türlü iltifatlar görmüştür. Bunlardan biri olan Yusuf Kâmil Paşa’nın eşi Prenses Zeynep Kâmil Hanım, kendisini Mısır’a götürmek sûretiyle üç ay misafir et­miştir. Nakiyye Hanım, aralarında Âlî Paşa ile Müşîr Abdülhalim Paşa’nın kızlarının da bulunduğu birçok kişiye verdiği özel dersler sebebiyle devrin birçok ileri gelen şahsiyeti ile tanışmış ve özellikle Sultan Mehmed Reşad’ın takdirini kazanmıştır. Hayatı boyunca evlenmeyen, 1297/1880 yılına kadar babasından kalan Hırka-i Şerîf semtindeki evde oturan, bilâhare birkaç ev değiştirdikten sonra Davudpaşa semtinde kendisine evkaftan verilen harap durumdaki evi tamir ettirerek ölümüne kadar orada oturmuş olan Nakiyye Hanım, menenjit hastalığına yakalanmış ve bir hafta süren hastalığının ar­dından 1316 Şevvalinde (Şubat-Mart 1899) İstanbul’da vefat etmiş ve Yeni-kapı Mevlevîhânesi hazîresinde teyzesi Şeref Hanım’ın kabrine defn olunmuştur. Vefâtına Hammâmîzâde İhsan tarafından, “Cennet olsun câ Nakiyye Hanım” mısraı tarih düşürülmüştür.846

İbnülemin, fizîkî yapısını, “kısa boylu, büyük başlı” şeklinde tarif ettiği, Nakiyye Hanım’ın şahsiyetine dâir ise akrabasından şair Hammâmîzâde İhsan’ın kendisine gönderdiği yazıdan naklen bilgi vermekte ve onun “son derece cömert ve ikrâmı seven biri olduğunu, esâsen bir hayli maddî varlı­ğa sahip olmakla birlikte elinde tutmayıp sürekli ihtiyaç sahiplerine dağıt­tığını, elinde olanı vermekten hiçbir zaman çekinmediğini, bağlı bulunduğu Yenikapı Mevlevîhânesi’ne ziyâdesiyle hürmet edip her vesileyle yardımda bulunduğunu, ilmî ve edebî meziyetlere sahip kadirşinas bir kişi” olduğunu bildirmektedir.847

“Mevlevîyiz şeref-i aşk iledir şöhretimiz/Dâim uşşâk-ı cefâkeşledir ünsiyeti-miz” matlaı ile başlayan gazeli, Dîvân-ı Muhâsebât Reisi Zühdü Bey tarafın­dan tahmîs edilen, son dönem Osmanlı kadın şairlerinin ünlülerinden biri kabul edilen Nakiyye Hanım, Türkçe ve Farsça şiirler söylemiş, aruzun yanı sıra hece ile de birkaç şiir yazmış; ancak bunların tamamını kaydetmemiştir. İbnülemin, şahsî kütüphanesinde Nakiyye Hanım’ın kendi el yazısı ile ka­leme alınmış 40 adet gazel, medhiye, kudûmiyye, şarkı, müstezad, tahmîs, tercî-i bend ve 49 adet kıt‘adan oluşan bir şiir mecmuasının bulunduğunu bildirmektedir. İbnülemin’in güçlü bir şair olmamakla birlikte şair geçinen nice nâmerd kişiden daha düzgün sözler söylediğini belirtmekten de geri kalmadığı Nakiyye Hanım, şiirlerinin yanı sıra Lugat-ı Fârisiyye adlı bir ki­tap ile çoğu ahlâk konusunda olmak üzere, gazete ve dergilere çeşitli maka­leler de yazmıştır.848

Şiirlerinden Örnekler

Koşma

Evvel aşkınla yandım
Sonra cevrinle kandım
Aldandım sözlerine
Seni vefâlı sandım

Ver bir dolu içeyim
Gör aşkınla niceyim
O mahmûr gözlerinden
Ben nasıl vazgeçeyim

Kadehler durmasın boş
İçip olalım sarhoş
Çünkü ağyâr sözünden
Yâr ile aram bir hoş

Şimdi dil bîçâredir
Aklım pek âvâredir
Ayrılık âteşinden
Ciğerim pür yâredir

Sînemi hicri dağlar
Gözlerim ırmakdır çağlar
Nakiyye’nin hâlini
Gören kâfirler ağlar849

Gazel

Bir gamze-i hûn-rîze şikâr oldu bu gönlüm
Şeb-tâ-seher âşüfte vü zâr oldu bu gönlüm
Bir çâresi yok derde giriftâr olup eyvâh
Bir gonçe için âleme hâr oldu bu gönlüm
Gülçîn-i visâl olmak için bâğ-ı tarabda
Bir bülbül-i şûrîdeye yâr oldu bu gönlüm
Gülşende edip nağme-i bülbül ana te’sîr
Feryâd ile mânend-i hezâr oldu bu gönlüm
Geçdi ney ü meyden işidip savt-ı hezârı
Medhûş olarak mâil-i zâr oldu bu gönlüm
Rü’yet hevesiyle Nakiye bir kez o şûhu
Akdâm-ı rakîbâna gubâr oldu bu gönlüm850

Gazel

Mevlevîyiz şeref-i aşk iledir şöhretimiz
Dâim uşşâk-ı cefâkeşledir ünsiyyetimiz
Gerçi bir zerre-i nâçîz-i fenâyız ammâ
Pertev-i şemse takarrübledir ulviyyetimiz
Nice bir derd-i muhabbetle helâk olmıyalım
Yoğurulmuş yedi aşk ile bizim tıynetimiz
Gülü gördükçe güler gonçeye nâlân oluruz
Gülşen-i aşkda çün bülbüle ünsiyyetimiz
Nakiye hâk-i der-i pîri edindin me’vâ
O mahaldir çü bizim cennet-i bî-minnetimiz 851


843  Ahmed Muhtar, a.g.e., s. 61; Şairin adını Bursa­lı Mehmed Tâhir, “Nakiyye Şerife Hanım” şek­linde kaydetmiştir (bk. Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 470); İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, II, 1099; Murat Uraz, Re­simli Kadın Şair ve Muharrirlerimiz, İstanbul 1940, s. 69; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 10; “Nakiye Hadice Hanım”, TDEA, İstanbul 1986, VI, 504; Şeref Hanım Dîvânı, s. 20, 166.

844  Ahmed Muhtar, a.g.e., s. 61-62; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 470; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1099; Murat Uraz, a.g.e., s. 69; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 10; “Nakiye Hadice Hanım”, TDEA, İstanbul 1986, VI, 504; Şeref Hanım Dîvânı, s. 19-20.

845  Ahmed Muhtar, a.g.e., s. 62; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 470; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1099; Murat Uraz, a.g.e., s. 70; “Nakiye Hadice Hanım”, TDEA, s. 504-505; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 10.

846  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 469-470; İbnü-lemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1099-1100; Murat Uraz, a.g.e., s. 70-71; “Nakiye Hadice Hanım”, TDEA, s. 505; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 10.

847  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1100-1101.

848  Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., II, 470; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1100-1101; Murat Uraz, a.g.e., s. 71-72; “Nakiye Hadice Hanım”, TDEA, s. 505; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 11.

849  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1102; Murat Uraz, a.g.e., s. 76; “Nakiye Hadice Ha­nım”, TDEA, s. 505; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 11.

850  İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, a.g.e., II, 1101; Murat Uraz, a.g.e., s. 74; Mehmed Zeki Pakalın, a.g.e., XIII, 11.

851  Murat Uraz, a.g.e., s. 73.

ETİKETLER: