[HASR*ET]
Uzun uzun hasretle b.aktı fotoğrafa, ikinciye âşık olan ve ekledi:
Kimbilir, bir gün seninle bu şekilde orada…
Belli mi olur?
Kendi içinde gayb olan, birde bulan kendini, içinden yüzüne karşı söyledi:
Âh azizim, şimdi
Gözünü kapat: mekân bitti
Nefesini hisset: zamân bitti
Zaman iç-duyu, mekansa dış-duyu; aslını bulana dek gel… git: gözü açık uyu!
Fotoğrafı işâretle huzur-u saâdette, iç.erinden bir nazarla sevgilinin şehrinde olmayı:
şimdi ve burada tecrübe ettik
gittik geldik, görüldü ki:
senin yüzün gülüyor
ama idrak aynı idraktı
Vallâhi dışarıda bulabileceğin hiçbirşey yok!
Billâhi kendinde bulmadığın bir “değer” başkası tarafından sana verilemez!
Sana değeri veren vermiş!
En güzel surette vâr etmiş, ruhundan ruh, isminden isim vermiş, sahnede iş.gör diye göndermiş!
Yaratıcının sana verdiği değer’i, insanlık hâlinin kıymetini bir bilseydin, bir görseydin başkaca hiçbir değere tenezzülün kalmazdı.
Olanları izleyenin gönlüne bir târif düştü:
Aşk nedir? Fıtratında olup kendinde bulamadığını, bulduğun yere kapılmandır!
Yine de bir uşşâk şarkı tutturdu âşık:
Kalbimi bezl ederim minnet ü zevkle
Dilesen, âh dilesen
Bir muhabbet kuşu da ben olurum
Sev diye, âh sev diye
Sevginin meltemidir şimdi
Şu ruhumda esen, âh esen
JENERİK NİYETİNE LUGATÇE:
HASR: Sınırlı ve dar bir yer içine alma
Ben sandığın sonsuz sınırsız manâyı, etten bir duvarının içine HASR.ETmek ne mümkün!
HASRET: Ayrı kalınan veya elden kaçırılan bir şeye karşı duyulan istek, tekrar görme ve kavuşma arzusu, özleyiş, özlem, iştiyak
Âh ki birbirimize yakından da yakın iken, yine de birbirimize hasret çekerek yaş(lan)ıyorduk.
Baş gözü uzağı görmeye yarar; özün sana senden yakın! Sende olanı, sana kimse veremez!
Filmin son karesinden önce DOST SESİ’ni duyabilmek ümîdiyle:
Aslında hiç yalnız kalmadın, bir nefes kadar yakın(d)ım sana…