Hasan benim dervişimi koru!
Hz. Mevlana: Hasan benim dervişimi koru!
Hz. Mevlana’nın vefatının 748’inci yılı vesilesiyle ilginç bir rüya olayını nakledeceğim:
1925’te Türkiye’deki bütün tekke ve türbelerle birlikte Konya’daki Mevlana Dergahı da kapatıldı. Son şeyh Abdülhalim Çelebi İstanbul’a gitti. Öteki 40 kadar derviş ve görevli de sağa sola dağıldı. Bir kişi hariç: Ankaralı Mehmet (Arısoy) Dede (1874-1957).
Bu zat Hz. Mevlana aşığı biriydi.
Ankara’da idadiyi (lise) bitirmiş Konya’ya gelerek Mevlana Dergahı’na sığınmıştı. Orada 1001 günlük Mevlevi çilesini çıkardı ve “Dede” ünvanını aldı. Başka yere gitmek istemediği için adet üzere kendisine bir hücre (oda) verildi.
Mevlana dergahı 1926’da müze olarak yeniden açılınca ilk müdür Mehmet Dede’yi odasından çıkarmak istedi. Dede müdüre yalvardı:
“Müdür bey, ne olur beni buradan ayırmayınız, buraya dönmemek üzere geldim, burada ölmek isterim.
Hademe olarak kalmak, hem Pir’ime hem size hizmet etmek isterim. Ne iş verirseniz yaparım.” Müdür isteğini kabul etti, gündüz hademelik, gecede bekçilik yapmak üzere dergahta kaldı. 1939 yılında bir gün müze müdürü Dede’ye yaş haddi dolaysıyla emekliliğinin geldiğini bildirdi. O zavallının dışarıda kimsesi olmadığı için, başka uzak yerlerde bir akrabasıyla temas kurmak üzere, bir gün müsaade etmelerini istedi. Bundan sonrası çok ilgi çekicidir.
HASAN ALİ YÜCEL’İN RÜYASI
O yıllarda Hasan Ali Yücel, Milli Eğitim Bakanı’dır ve müzeler kendisine bağlıdır. Yücel’in babası Mevlevi olduğu gibi, kendisi de Mevlevi kültürü içinde yetişmiştir ve gençliğinde İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi’nde mukabeleye katılmıştır. Bu köşede “Hasan Ali Yücel’in Mevleviliği” başlığı altında 4 yazım çıktığını dikkatli okuyucular hatırlayacaktır. Yücel, Mehmet Dede’ye emeklilik tebliğatı yapıldığı gece bir rüya görür. Mevlana Hazretleri kendisini, “Hasan, benim dervişimi koru!” diye ikaz eder. Rüyanın heybetinden uyanan Maarif Vekili, merak ve sabırsızlıkla bekler. Uyuyamaz, döner, dolaşır. Sabahleyin ilk iş olarak Konya Valisi’ni (Cemal Bardakçı’yı) arar, “Ne var ne yok oralarda?” diye sorar.
Aldığı cevap: “Asayiş ber-kemal.” Vali’den bir havadis çıkmayınca, müze müdürünü arar. Oradan da: “Mühim bir şey yok. İşler yolunda” denilir.
Vekil ısrarla: “En ufak teferruatı istiyorum” der. O zaman müdürden: “Sizi pek ilgilendirmez ama dün Mehmet Dede’nin emekliliği geldi” cevabını alınca: “Hiçbir şey yerinden oynamasın, ben Konya’ya geliyorum” emrini verir. Bakan ertesi gün Konya’ya gelir. Mehmet Dede’nin Türbe’de kalması için bir formül bulunur. Özel İdare’den verilecek küçük bir maaşla, Dede ömür boyu yerinde bırakılır.
“YOK OL”
Mehmet Dede’nin hayatı boyunca ziyaretçisi eksik olmamıştır. Kendisi çok nazik ve misafirperverdi, Dede’nin her gün 25-30 ziyaretçisi olurdu. Sağlıklı günlerinde mangalda kahve pişirir, şeker ve lokum ikram eder, Mesnevi ve Divan-ı Kebir’den parçalar okuyarak açıklardı.
Elini öpenlere, “Yok ol evladım” diye dua ederdi. Bunun anlamı nefsini ıslah et, benlikten, bencillikten kurtul demekti. Hasan Ali Yücel’in bu rüyası bütün ayrıntıları ile Ahmet Güner Sayar’ın “Hasan Ali Yücel’in Tasavvufi Dünyası ve Mevleviliği” adlı kitabında anlatılmaktadır (Ötüken yayını, 2017).
MEHMET DEMİRCİ
https://www.yeniasir.com.tr/yazarlar/mehmet.demirci/2021/12/16/hz-mevlana-hasan-benim-dervisimi-koru