HAKKARİ’Lİ ÇOCUKLAR!
HAKKARİ’Lİ ÇOCUKLAR!
Ramazan sona erdi. Kulağımızda elveda sesleri. Allah ömür verirse seneye tekrar merhaba deyinceye kadar ayrılık zamanı. Yeniden kavuşmak nasip olsun.
Ramazan’la birlikte Mesnevi bahçemizdeki sesleniş de sona erdi. Yakup Hocamızı Samsun’a uğurladık. Mesnevi seslenişi durdu ancak SADAV( Sosyal Araştırmalar Ve Dayanışma Vakfı) bahçesi yine kalabalıktı bugün. Araştırma Görevlisi Ahmet Koyuncu’nun sunumu vardı. Konu Hakkari’li çocuklar ve bunun üzerine geliştirilmiş bir rapordu. Konunun ayrıntısından sizi de haberdar etmek istedim.
Geçtiğimiz ay SADAV ve Hakkari Valiliği işbirliği ile Hakkari’li 40 çocuk Konya’da misafir edildi. Yaşları 8-17 arasındaki bu çocuklar bir hafta boyunca yarım gün çeşitli konularda eğitim gördü ve ardından kendileri için gerçekleştirilen çeşitli sosyal etkinliklere katıldılar. İlçeleri gezdiler. Konya’nın tarihi ve turistik yerlerinde dolaştılar. Valilik, Büyükşehir Belediyesi gibi en üst düzeyde ağırlanıp ilgi gördüler. Çocukların hemen hepsi Güneydoğudaki toplumsal eylemlere katılmış, polise taş atan çocuklardı. İlk kez Hakkari dışına çıkıyorlardı. Ahmet Koyuncu bir sosyolog, çocuklarla birlikte vakit geçirdi. Onları dinledi. Gözlemledi. Onlardaki şiddet ve bunun davranışa dönüşmesinin nedenlerini merak etti. Ahmet Bey’in çocuklara taş attıran nedenlerle ilgili gözlemleri şu şekilde:
Örgütten para almak için, örgüt baskısı, eğlence olsun için, sosyal davranış, ve devlete duyulan düşmanlık ve nefret en başta gelenleri.
Tabiî ki Ahmet Koyuncu’nun raporu daha geniş kapsamlı. Terörün geçmişi. Tarihsel nedenleri, bugüne değin olan bitenler ve çözüm önerileri ile dolu.
Benim burada bu yazıyı kaleme alma nedenime gelince:
Bayram yapmaya hazırlanıyoruz. Oysa bir yerlerde kan akmaya devam ediyor. Sorun hepimizin sorunu. Bir yandan kendimizle ilgili geliştirici çalışmalar yaparken toplumsal problemlerimizle ilgili de hep beraber kafa yormak durumundayız. Yukarıda bahsettiğim proje bunlardan birisi ve çok küçük bir adım. Bu adım daha büyük bir yolculuğa dönüşebilir ve dönüşmelidir de. Bu da akıl akıla ve omuz omuza vererek oluşturulabilir. Hem bu probleme hem de yapılabileceklere işaret etmek ve sizleri de bu sorumluluğa davet etmekti amacım.
Çocuklar Hakkari’ye dönerken bazıları değerlendirmelerini yazmış. Aslında birçoğu da yazmaktan çekinmiş. Onlardan bir tanesini isim vermeden buraya alıntılamak isterim:
“Değerli Başkanım;
Bizim gibi doğuda yetişen çocuklara böyle bir kültür başkentini gezdirdiğiniz ve bize böyle yoğun bir ilgi gösterdiğiniz için size teşekkür ederiz. Gerçekten de ben böyle bir şehirde yaşamayı çok isterdim. Ama kader işte…bizim çoğumuz ilklerimiz burada yaşadık. İlk uçak maceramızı, yat gezimizi vb. ilkleri burada yaşadık. Mevlana Hazretlerini daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Bir Konyalı Hocamızdan Seyit Taha Hakkari’yi öğrendik. Tabi ki bunların hepsi sizin sayenizde oldu.
Başkanım: Doğrusunu söylemek gerekirse, benim batıya karşı bir önyargım vardı. Bu gezi sayesinde o önyargımı da kırmış oldum. Umarım bir gün sizi de Hakkari’de görürüz. Ve misafir etmekten de mutluluk duyarız. İki kardeş şehrin böyle faaliyetlerde bulunması, böyle bir kritik durumda olan ülkemizde doğu batı ayırımının ortadan kalkmasına neden olabilir. Aslında böyle bir ayırım yapmak istemem ama yine de gerçek bu…
Son olarak size, yine bu organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Ve sizleri de Hakkari’ye davet ediyorum.
Saygılarımla…”
Bu bir bayram yazısı olacaktı aslında. Yine de öyle. Ancak bir tarafımızı buruk. Şehitlerimizle birlikte bayram yapmak isterdik. Doğu ve batı ayırımı kalmasın isterdik. Bu çocuklar potansiyel teröristler olmasın isterdik. Çanakkale’deki gibi kalmak isterdik. Her ne olduysa oldu. Ve olanlar geçmişte kaldı. Yumruklaşmak kime ne yarar sağladı? İntikamları karşılıklı soğutmak bayramların da amacı değil mi? Müminler kardeş değil mi?
Hem sözle hem fiille dua edelim. Artık bayramlarımız gerçekten bayram olsun.
İyi bayramlar hepinize…