Görünen sadece bir kapı ve bir eşik mi?
Görünen sadece bir kapı ve bir eşik mi?
Seyahatlerde çok sık olmasa da insanı heyecanlandıran ve büyüleyen manzaralar çıkabiliyor karşımıza. Bunları bazen güzel bir resim olarak görüyor ve bayılıyoruz, bazen de çağrıştırdığı anlamları düşünüyor, kendimizi kaybediyoruz. Beni en çok heyecanlandıran da bu tür manzaralar.
Ne demek istediğimi veya neyi kastettiğimi bir örnek üzerinden göstermeye çalışayım.
Yukarıdaki fotoğrafı görüyorsunuz. Fotoğraf resim olarak güzel, simetrik kapı, merdivenler, mühürler, beyaz zemin üzerinde koyu yeşil kapı ve önünde dört sıra taştan merdiven. Kompozisyon olarak fevkalade.
Acaba gördüklerimizin hepsi bu kadar mı? Ne düşündünüz bilmiyorum ama ben bu işlerden anlayan birine sordum ve öğrendiklerimi sizinle paylaşmak üzere bu satırları yazıyorum.
Burası bir tekkenin girişi. Gördüğümüz her nesnenin her birinin bir anlamı var ve bir şeyleri sembolize ediyor. Tekkenin önü dünya hayatı, şuursuzca ve mevcudun farkında olmadan yaşadığımız yerler, yaptığımız işler, geçirdiğimiz vakitler.
Derken bu durumdan rahatsız oluyor ve kafamızı kaldırıyoruz. Bir de bakıyoruz ki arkamızda gerçek bir dünya var, boynumuzda zincir olduğu için göremediğimiz dünya. Aslında zincir boynumuzda değil, zihnimizde. Alışkanlıklarımız zincirimiz olmuş, kafamızı çeviremiyoruz.
Derken günün birinde başımızı çevirmeyi başarıyoruz ve bir başka dünya daha görüyoruz. Ama o dünyaya hemen gidilmiyor, kolay değil, bazı kuralları var.
Kurallar basamakları birer birer çıkmak. Yarım daire olan basamakların en genişi en altta, en darı en üstte Genişten dara, çoktan aza doğru bir yükseliş. Daireler yarım, çünkü dünya hayatı ve bizler de yarımız, kemale ermek, yani tamam olmak için o basamakları çıkıp o eşikten geçmemiz lazım. Geçip o iki kanatlı kapıdan içeri girip eksik olan tarafımızı tamamlayacağız.
İlk basamağı çıkıyoruz. Bu basamak şeriat katı. Şeriat katına tüm insanların çıkması mümkün değil. Şeriat basamağından yukarı çıkmak da herkesin kârı değil. Şeriat basamağından herkes yukarı çıkamıyor. Sonra tarikat basamağı. Onu başaranlar hakikat basamağına çıkıyor. Hakikat basamağını çıkan kişi ilk üç basamağın ne anlama geldiğini anlayınca arif oluyor ve marifet sahibi olarak dördüncü basamağa çıkmaya hak kazanıyor.
Basamaklar bitti. Bir kul ancak buraya kadar gelebilir. Bundan öteye geçmek bizim elimizde değil. Orada kapının açılmasını ve içeri alınmayı bekleyeceğiz.
Mihrabı andıran kapı iki kanatlı, yani hem zahir hem batın bilgisine sahip olmayı temsil ediyor. Her iki tarafında da yıldız motifi var. Yıldızlar gökleri temsil ediyor, basamaklar da yerleri. Kavs-i urucun iki aşaması. Önce bu dünyadan sonra da feleklerden geçildikten sonra miraç gerçekleşiyor. Bu ikisinden biri eksik olunca kapı tam açılmıyor ve kemâlat olmuyor. Kapı mihrap ve oradan cennete giden bir yol var. Bu kapının ardında sadece bir oda yok, uçsuz bucaksız bir kâinât var, sonsuz hayat var, cennet var.
Marifet basamağına çıkınca ve iki ilim ve irfan kanatlarını da takınca bize buyur denilme vakti gelmiş oluyor. Artık bundan sonra bizim elimizden bir şey gelmez, cazip bizi çekecek, meczup olarak mıknatısa demirin yapışması gibi koşup yapışacağız. Bu çekim gücüne muhabbet diyoruz, aşk diyoruz. Haliyle başı muhabbet sonu himmet olan bir yolculuk ve gayret var ortada.
Hasılı gördüğünüz sadece basamaklar ile bir kapı değil, hayatın kendisi, gerçeği, döngüsü. Her şey başımızı çevirmekle, ilk basamağa adım atmakla başlıyor. O yüzden ilk adım her zaman çok önemli.
Peki kapıdan içeri girince ne olacak, bir de ne olacağız?
Hiç. Her şey hiç için.
Hiç olabilenlere…
Not: Fotoğrafı Hüseyin Tunca çekti. Kendisine teşekkür ederim.