GÖNLE DÜŞEN MİSAFİRLER
GÖNLE DÜŞEN MİSAFİRLER
Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse onun gibi her an da sana bir fikir gelir. Mesnevi.5.3676
Tanrı Misafiri gibi ansızın, haber vermeden, hiçbir hazırlık yapmadan kapıyı vurur düşünceler. Gerçi düşünceler kapıdan mı girer, bacadan mı yoksa içerden mi kaynar bir pınar gibi orası muamma. İyisi kötüsü belli değil. Çıkar gelir. Konforu bozar. Tanrı misafiri de böyle olmalıdır aslında. Övülen de budur. Habersiz, rahatı ve konforu bozan sizi öylece hazırlıksız yakalayan misafir asıldır. Kazandıran da budur. Bugün böylesi misafir pek keyifle karşılanmaz oldu. Misafirlik te ev sahipliği de gösteriş kurbanı oldu maalesef. Neyse biz oflayıp poflamakla vakit kaybetmeyelim ve konuya dönelim.
Şöyle bir hikaye anlatılır Mesnevide:
Birisine ansızın bir konuk geldi. Ev sahibi konuğu gerdanlık gibi boynuna taktı. Sofra çıkardı ağırladı. O gece mahallede bir sünnet düğünü vardı. Kadın düğüne gidecekti. Gitmeden önce misafirin hizmetini yaptı, geç gelirim endişesiyle yatağını yaptı ve düğüne gitti. Misafirle ev sahibi yediler, içtiler. O iki temiz adam, gece geç vakte kadar oturup konuştular, gece yarısına dek iyi kötü, başlarından geçenleri anlattılar. Çerezden, konuşup görüşmeden sonra konuk, uykusuzluktan kalktı, kapı yanındaki yatağa girip yattı. Adam, utancından ona bir şey diyemedi, canım, senin yatağın bu taraftaki. Sen yatıp uyuyasın diye yatağı, şuraya serdik diye bir söz söyleyemedi. Durumdan habersiz kadın geç vakit gelip te kocası diye diğer adamın yanına uzanıp konuşmaya başladı. Dedi ki: Hani bir şeyden korkuyordum ya. Başıma geldi mi geldi, geldi mi geldi. Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok. Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı! Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok. Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez. Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser. Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu. Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip. Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı. Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi. Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı. Adam, bundan sonra bu işin derdinden utancından evini konuk evi haline soktu. Fakat kadının gönlünde de, erkeğin gönlünde de o konuğun hayali, her an derdi ki: Ben, Hızır’ın dostuyum size yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım, fakat ne yapayım? Kısmetiniz değilmiş!
Dertli düşünceler de, gam ve keder de hoşlanılmayan misafirler gibi sizi ziyaret ettiğinde gönderenin hatırına hoş tutun onları. Misafirdir nasılsa geçip gidecektir.
Hz Mevlana, gam ve elem bizi ziyaret edince şöyle dua etmemizi öneriyor:
“İlahi bu gelenin şerrinden beni muhafaza et lakin onun yüzünden uğrayacağım nimetlerden de mahrum etme”.
İyi günler ve düşünceler de kötü günler ve düşünceler de misafirdir. Geçer. Biz de geçeriz, yaşadığımız yer de. Gam hoş değildir lakin nimetle gelir. Kılavuzumuza kulak verelim:
Gam fikri, neşe yolunu vurursa gam yeme. O, hakikatte başka neşeler hazırlamadadır.
O, hayrın aslından yeni bir sevinç, yeni bir neşe gelsin diye evi, başkalarından sıkıca süpürür. Mesnevi.5.3678-79.
Dr. Öğr. Üyesi Faik Özdengül
NEÜ-Meram Tıp Fakültesi, Fizyoloji AD