Garip – Mehmet Doğramacı

A+
A-

Garip

– Tuhaf davranıyor, hareketleri çok değişik.

– Hiç de uyumlu değil, dengesiz mi ne?

– Hayata boş vermiş, sorunlar böyle yapıyor insanı demek ki.

– Belki de âşık. Kim bilir ?..

– Başarılı değil, o yüzden çöküntü içinde.

– Ne söylediğine, ne de haline anlam vermek kolay değil. Tam bir muamma!

Toplumun genellikle haklarında böyle dediği insanlar garipler. Merak edilesi yanları oldukça fazla kişilikler.

Katıldığım gönül sohbetinde sükutu kuşanan değerli bir dost, söz Yunus Emre’ ye gelince:

– Yunus’ un dizelerinde gariplik kokusu var. Nedense kendisini çok yalnız hissediyor. Bunu biraz açsak, demişti. Yunus’ un garipliği gündeme geldiğinde birden bire üzerime hüzün bulutlarının çöktüğünü, sanki Onun yalnızlığını o an yaşadığımı hissettim.

İnsanlar gariplere tuhaf nazarlarla baksa da işin özünde farklı durumlar olabilir miydi? Yunus ve diğer Hak Dostlarının ekserisinde sezilen garipliğin derûnunda neler saklıydı? Çevrenin “tuhaf, dengesiz, aşık, başarısız, umursamaz…” şeklinde etiketlediği bu insanlar, hakikâtte ne yaşıyor, ne hissediyordu? Kimler garipti, garip  neler yapar, hayata nasıl bakar, neden kişi gariplik duyardı?.. İşte bu konularda aldığım notları paylaşmak istiyorum.

Arapça sözlükten “Garip” kelimesine baktığımda; kelime itibarı ile de oldukça garip bir yapı taşıdığını gördüm. Şöyle ki; kullanıldığı yere göre uzaklık- uzaklaşma ifade ettiği gibi, yerine göre yakınlık- yakınlaşma da ifade edebiliyor. Kendi kendime güldüm; işe bak, tanımladığı insanlar gibi kelimenin kendisi de garipmiş! Uzaklık bildiren Garip; Türkçe’mizde gurbet kelimesi ile ifadesini bulurken; yakınlık bildireni (gurban) kurban kelimesinden tanıyoruz. Tasavvuf literatürüne kurbiyyet olarak geçen Allah’a Yakınlık da gariple aynı kökten!

Garip; uzaklaşan insan.

Dışındaki her şeyden, her olgudan uzaklaşarak gurbeti seçen.

Tasavvufi anlamda Kesrete perde çekip Vahdeti tercih eden. Yaşamında ve de beyninde kalabalıkları öldüren, kendi içine çekilen kimse.

Garip; yakınlaşan insan.

Dışa perde çekerek iç aydınlığını fark eden, iç dünyasının aynasında kendi özünü seyreden. Kesret kalabalığından, kaosundan kurtulduğunda Vahdet ikliminin serinliğini, huzurunu alabildiğine duyan insan. İşte böyle bir insan nasıl görünür toplumda? Hangi haller garipliğin belirtisidir, biraz da bunu konuşalım.

Azınlıktır garipler.

Her dönemde azınlığı teşkil ederler. Kendi dönemlerindeki haksızlıkları, adaletsizlikleri objektif olarak görebilen, çıkarları adına yanlışa doğru demeyen, kişilere tutunmak yerine Hakikate adanan, sadece Hakk’a tutunanlardır.

Sınıflandırılamazlar.

Onları hiçbir kalıba oturtamazsınız. Bir gün dinler; feylesof dersiniz, ertesi gün deli saçması! Her kesimden olabilirler. Elit kesimden de, avam içinden de…

Hayata tutunamayanlardır.

Belli bir bağla yaşamak sıkar onları. Genellikle de hayata tutunamazlar. Girdikleri işlerde iğreti dururlar. Kendilerini tanımladıkları, ardına sığındıkları unvanları yoktur. Makam sahibi olsalar dahi sahiplenerek oturmazlar koltuklarda. Sıradan insanların hayâtî anlamlar yüklediği iş- aş- mal- mülk vs onların umuru olmaz. Oluruna ve akışına bırakmışlardır her şeyi.

Madde; değer ifade etmez onlar için.

Paraları olabilir. Dünya geçimi adına servetleri de. Ama bunlara hiç mi hiç değer vermezler. Dostluk, Kardeşlik, Sevgi, Gönül Alma onlar için birinci plandadır. Sıradan bir insandan borç isteseniz, kendi ihtiyacı ve hesabını göze aldıktan sonra size karşılık verirken; garip neyi varsa döker ortaya. Kendi açlığı pahasına kardeşini doyurmakla tadılan engin hazzı keşfetmiş insandır garip!…

Kimseyi hor görmezler.

Garipler herkesi sever. Düşmanlıkları, kinleri yoktur. Kırgınlıkları da çok sürmez. İnsan gönlünü esas aldıklarından haklıyken özür dileyecek, zarara uğratılmışken fayda vermeyi düşünebilecek zengin bir yürekleri vardır. Kusur ve hataları yüze vurmazlar, insanlar incinmesin diye. Kendi kusur ve hataları onlara söylenince hiç savunmaksızın kabul ederler. Savunulacak benlikleri kalmamıştır ki neyi savunsunlar?

Hayal kırıklığı yaşamazlar.

Büyük beklentileri olmadığı için hayattan, hayal kırıklığı da yaşamazlar. Acılar ve büyük kayıplar sıradan insanları perişan ederken gariplerin bileğini bükemez. Her şeyi geniş bir tevekkül ve derin bir teslimiyetle karşılarlar. Bilinçli ve Ümitlidirler. Neyi niçin yaptıklarını bilirler. Yaşadıklarının ve gelişmelerin farkındadırlar. Hem de öyle bir farkındalık ki; milyonda bir insana nasip olacak kıymette!.. En kötü olay, en ciddi açmazda dahi ümitleri vardır. Bir gün her şeyin değişeceğine, işlerin düzeleceğine inanırlar.

Harbî ve Hasbîdirler.

İnsanlar ilişkilerini satranç oynarcasına hesap- plan üzerine kurarken garipler, alabildiğine hasbî ve harbîdirler. Politik davranamazlar. Başkaları gibi olmayı, rol yapmayı beceremezler. Sadece kendileri gibi olurlar. Alabildiğine sade, alabildiğine safiyâne, ama sadece kendileri gibi!..

Mahzundurlar.

Hüznü kuşanmışlardır. Sevinçleri çılgınca olmadığı gibi, üzüntüleri de yıkılırcasına değildir. Daimi bir hüzün hali seyredilir onlarda. Bakışları durgun görünse de dingin bir gönlün dışa vurumudur gözleri. Hüzün; içsel huzurun dıştaki zuhurudur çünkü.

Muhaliftirler.

Alışılmışa, tek düzeliğe, geleneğe muhalefet eden görüşler ve fikirler taşırlar.

Aykırıdırlar. Bakış açıları gibi hal ve hareketlerinde de normalin dışında şeyler gözlenebilir. Herkesin güldüğü yerde ağladıklarını, herkesin ağladığı yerde güldüklerini görürseniz sakın şaşırmayın.

***

Peki kimleri sayabiliriz garip tanımlaması çerçevesinde?…

Bütün Allah Dostları desek herhalde yanılmayız.

“Bir garip ölmüş diyeler

 Üç günden sonra duyalar

 Soğuk suyla yuyalar

 Şöyle garip bencileyin “

diyen Yunus’tan tutun da,

“ Ben havaya, suya, altı yöne, beş duyuya isyan etmişim “

diyerek sıradanlığa Aşk ile başkaldıran Hz. Mevlana’ya, Enel Hakk mazharı Hallac’a kadar Garipler Zinciridir Hak Dostları!

Başka kimler?

Rasülullah (s.a.v) e kulak verelim:

– Bütün peygamberler kendi toplumlarının garipleridir!

– Garip; insanlığın fesada uğradığı dönemde ıslaha çalışandır.

– Garip; dinin unutulmaya yüz tuttuğu dönemlerde sünnetimi ihya edenlerdir!

– İslam garip başladı, başladığı gibi garip dönecektir. Ne mutlu gariplere!

Daha başka?… Güzel İnsan, Ak Saçlı Bilge, Sn. A.Hulusi’yi dinleyelim şimdi de:

Yaşamakta olduğu boyut itibariyle, kimseyle halleşemeyen; insanlar içinde yalnız (boyutsal olarak) kalmış; yaşadıklarını dile getirmesi mümkün olmayan Vahdet ehline verilen addır “Garîb”!  ÂŞIK, “GARİB”TİR! Dünyada gariblerin sayısı o kadar azdır ki. Çünkü Garibler, Dünyalarında yaşar, DÜNYANIZDA görünürler! Konuşsalar, dilleri… Kendilerini göstermeye kalksalar kimse tanımaz. En fazla bakarlar bakarlar.  “ALLAH’IN DELİSİ DİVANESİ “ derler! Gel gör ki o deli divâneleri ki Allah’ın Sevgilisi olmuş. Onlar uğruna Dünya ayakta duruyor. Onların kadrini kıymetini de bu dünya ehli bilmez.. Onun için Hz.Rasûlullah demiş ki: DÜNYANIZDAN!!! (*)

***

Garipleri tanımaya çalıştık bu hafta.

İyi bakın etrafınıza. İnsanların tuhaf- garip dediği bir şahsa rastlar da halini yorumsuz seyredebilirseniz; madeni buldunuz demektir.

İncitmeden gönül ocaklarına inerseniz paha biçilmez cevherler bulacağınıza  eminim!..

 

Ne mutlu Gariplere! Ne mutlu gariplerdeki sırrı fark edebilenlere!..

——————

(*)AH de Kavramlar:Garib:
http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/G1.htm

 

Mehmet DOĞRAMACI