FARE AVLAMA

A+
A-

FARE AVLAMA

İbrâhim Edhem, padişahlığı zamanında ava gitmişti; bir ceylânın ardına düşmüş, at sürüyordu. Süre- süre ordudan iyice ayrıldı, uzak düştü. Atı da yorgunluktan terlere battı, su içinde kaldı. Gene de çölde at koşturmadaydı. İş, sınırı aşınca ceylân dile geldi; yüzünü geri çevirdi de bunun için yaratılmadın sen, seni bunun için yaratmadılar; yokluktan, beni avlanman için var etmediler seni; tut ki avlandın beni, ne olur bundan dedi. İbrâhim bu sözleri duyunca bir nâra attı, kendini attan yere fırlattı. O ovada bir çobandan başka kimsecikler yoktu. Ona yalvardı-yakardı; mücevherlerle bezenmiş padişahlık elbisesini, silahını, atını ona verdi. Bunları al, kepeneğini bana ver, kimseye de bir şey söyleme, halimi kimseye açma dedi. Kepeneği giydi, yola düştü.

Şimdi onun maksadına bak ki neydi, bir de Tanrının dileği neymiş, bir seyret. O diledi ki ceylânı avlasın; Ulu Tanrıysa bir ceylânla onu avladı. Buna bak da bil ki dünyada onun dileği oluyor; dilek onun malı-mülkü, maksat ona uymuş. Fih-i Ma Fih.

İbrahim Ethem şanslıymış, peşinde olduğu avı dönüp onu ikaz etmiş. Bunun için yaratılmadın demiş.

Sabah kalktık, günlük planımızı yaptık. Aylık, yıllık, ömürlük planlar. Neyin peşindeyiz ve neyi avlıyoruz? Neyin avcısıyız? Avladıklarımız, peşinde koştuklarımız yaratılma nedenimize uygun mu?

Yoksa sürahiden çanta, çekiçten anahtarlık, şemsiyeden ayakkabı mı yapıyoruz? Demezler mi, gülmezler mi? Kınamazlar mı? Bunlar bunun için yapılmadı. Zulmediyorsun diye.

Yaradılış maksadına uygun işler yapmayanlar da aynı aptal duruma düşmüyorlar mı sizce?

İbrahim Ethem avı tarafından avlandı da kurtuldu. Avı da avcıyı da yaratan, avcıya acıdı merhamet etti de onu avıyla avlayıp kendine bağladı. Bu devlete neden erişti kimse bilmez. Hangi ameli En Yüce Sevgili’ye onu av yaptı kim bilir?

Hani her şeyi görüp bilip kendinden habersiz körler vardır. Alemde bilinmedik hiç bir şey bırakmayan ama kendinden haberi olmayanlara kör der Hz Pir. Öyle olunca bir körün avı da körce olacaktır. Asıl avlanması gerekeni avlamak için evvela gözünün açılması gerekir avcının.

Ey insan doğuştan kör değilsen, önce gözlerini bir ovuştur, gözünün önündeki parmağı, perdeyi kaldır. Nefsin, duyguların, arzuların, aklına perdedir. Sonra bir ayna bulup üstünü başını düzelt. Kendine çeki düzen ver. Ardından da bir akıllı bulup sor alemde ne avlamak lazım gelir? Neyin peşinde koşmalı ki yaratılma sebebine uygun olsun?

Ey insan sen hem emir hem de esirsin. Hem bir avcı hem de avsın.

Aslansan fare peşinde koşmazsın. Avın da, peşinde oldukların da senin kim olduğunu gösterir. Neyi arıyorsan osun sen der Hz Pir.

Çocukken anlaşılır yemek, içmek, oyun peşinde olman. Çocuksun makuldur. Henüz aklın başında değildir. İyi de büyüdüm diyorsun, boy pos yapmışsın. Çocuk gibi beden tapıcılığı yakışır mı hala? Nerede ruhun? Nerede gece yolculuğun? Nerede aklın? Tellallar davul çalıyor, kervan göçüyor. Hani azığın? Hani birikmiş iyilikler, güzellikler?

Sen bir aslancasına ava çık. o merhametli Yaratan’ın sevgisini iste, arzula, avlamaya çalış. Bir ceylan önüne çıkıp dile gelir. Seni alıp Maşuğa av yapar.

Ey insan düşman içerde pusu kurmuş. Pek de sağa sola söz etme. Şu gözünün önündeki parmak gibi nefsi de unutma.

Bak her şeyin pahasını kıymetini biliyorsun. Ne kaç para, hangisi iyi hepsinden haberdarsın.

Allah için kendi kıymetin pahan ne? Buna kafa yor biraz. Ucuza satma kendini. Fare avlama.