EY ÇAKALLAR ALLAH ADİLDİR
EY ÇAKALLAR ALLAH ADİLDİR
Herkes merak ediyor, koca koca okumuş yazmış adamlar nasıl olur da büyülenir?
Aklını neden kullanamaz? Olan biteni neden göremez?
Bu sadece büyücü ile açıklanabilir mi?
Akıl bizi ustaya götürmek içindir. Hasta olunca doktora götürür. Kapı kırılınca marangoz arar. İşin sonunu görür. İnsanı alır Peygamber sav e götürür. Peygamber sav yerine şeytanlaşmış insanlara ve büyücülere götüren akıl, akıl değil vehimdir. Her şeyin olduğu gibi aklın da sahtesi vardır ve ona vehim denir. Sizi yönlendiren saikin akıl mı vehim mi olduğunu anlamak için de mihenk gerekir. Tıpkı sahte ve gerçek altının ayırt edilmesi için mihenk taşına vurulduğu gibi.
Aklın ve vehmin mihengi Kurandır. Akıl, Kuran’a uyan kararlar alandır.
Akıl sağlığı yerinde olmayan küçük bir azınlığı dışarıda bırakırsak, geride kalanların aklı nasıl devre dışı kalır?
Hz Mevlana dört özelliğin aklın çarmıhı olduğunu söylüyor. Eğer kişide bu huylar varsa aklı dört tane çivi ile çarmıha gerilidir ve kullanılamaz. Bu düzeltilmesi gereken huylar nelerdir?
Hırs, hepsi ve her şey benim olsun isteği. Şehvet, arzu ve isteklere gem vuramamak, haz peşinde koşmak. Makam, mevki, büyüklenme, beğenilme, popüler olma isteği. Tuli emel, ebedi olma isteği.
Yukarıda saydığım huy ve özelliklere sahip olanların kolayca yönlendirilebileceklerini hatırımızda tutalım ve devam edelim.
Olay sadece bir büyücünün marifeti ve mahareti ile açıklanamaz. Tuzağa koşan aç ve haris kuşlardır. Bugün malum örgütün bağlıları ve sempatizanlarının hepsi sadece dini duygularla orada değiller. Bunların hepsi yağmacı ekip.Kendilerine sunulan sahte cennetin hatırına sahte büyücüyü kutsamışlardır. Bunların her biri hem kafir gibi yaşayıp hem de bunu Allah için İslam için yaptıklarını söyleyebilecek kadar iğdiş olmuş tam bir karaktersizlik örneğidir. Şahsiyet ve karakteri olmayan, her boyaya giren tuhaf varlıklarla karşı karşıyayız. Mesnevide, boyacı küpüne girip ben tavusum diye ortalıkta gezinen çakalın hikayesine göz atalım:
Bir çakal boyacı küpüne düşmüştü. Sonra postu boyanmış olarak çıktı. Kendini yeşil, kırmızı, pembe ve sarı renklerde görünce: – Ben mana aleminin tavusuyum, demeye başladı.Postu boyalı ve parlaktı, güneş de daha güzel gösteriyordu. Diğer çakallar ona: -Ey çakal, bu ululuğa nasıl ulaştın, diye sordular. Çakallardan biri ise şöyle dedi:- Sen ya hile yapıyorsun ya da hakikaten bir manevi hal ve zevke eriştin. – Şu rengime bir baksana. Gül bahçesi gibi bir hale geldim. Allah’ın lütfuna mazhar oldum. Basit bir çakal hiç böyle güzel olabilir mi? Dedi. – Peki sana çakal demeyeceksek ne diyeceğiz? – Yıldıza benzeyen erkek aslan deyin. Bunun üzerine çakallar dediler ki: – Tavuslar gül bahçelerinde salınırlar, sen de öyle yapabiliyor musun? – Olur mu öyle şey, çöle düşmeden nasıl Mina’ya vardım diyebilirim? ! – O halde tavus kuşları gibi bağırabilir misin? – Ne gezer! – Tavusun güzellik elbisesi doğuştandır. Hileyle, iddia ile hiç o güzelliğe sahip olabilir misin?!
Bazı akıllı çakallar hikayede olduğu gibi sorguladılar onu. Hz Pir der ki:
Pek çok çakal minber ve kürsülere çıkıp halkı kendine meftun etmeye çalışır. Fakat iç yüzleri boştur.Mesnevi. V. 766.
Ey Çakal ve çakal sürüleri, Allah varken ona hile yapmaya kalkmak kimin haddine.Büyücünüz içki için dedi içtiniz. Zina yapın ama zevk almayın dedi yaptınız. Oruç tutmayın dedi tutmadınız. Namazı tuvalette gözünüzle kıldınız. Çoğu zaman da es geçtiniz. Hırsızlık yapıp insanların geleceğini çaldınız. Binlerce insana iftira attınız hapislerde çürüttünüz. Cinayet işlediniz. Kuran ayetleriyle oynadınız. Faturanız öyle böyle değil dağlar kadar kabarık. Bütün bir halk sizden nefret ediyor.
Başkaları için söylediğiniz her ne varsa geldi üstünüze yapıştı.
Hem size hem de sizin yaptıklarınıza yelteneceklere son bir uyarım olsun. Şeytan gibi suçu başkasına atmayı bırakın da Adem gibi af dileyip göz yaşı dökün. Belki hala minicik de olsa tutacak bir yeriniz kalmıştır.
Ey çakallar Allah adildir.