Ey bâd-ı bî-ârâm-ı mâ…

A+
A-

[DEM-İ MEVLEVÎ]

Ey bâd-ı bî-ârâm-ı mâ…
Ey durup dinlenme nedir bilmeyen rüzgarımız,
O Gül’e bizden haber götür ve de ki:

Ey gül bahçesinden kaçıp da şekerle karılan gül,
Gül bahçesinden nasıl oldu da ayrı düştün söyle?

A gül,
Sen, aslın-dan şekersin,
Şekere daha fazla layıksın;
Şeker hoş hem gül de hoş
Amma vefada bulunmak
İkisinden de hoş gelir bana

Yanağını şekerin yanağına koy; tat al şekerden, koku ver ona hem… Şekerin sayesinde yolculuk cefasının acılığından kurtulmaya bak.

Şimdi gül-be-şeker oldun ya
Gönül gıdasısın
(Kût-ı dil)
Göz nurusun
(Nûr-ı nazar)
Artık gülden gönlünü çek
Bak o nerde, bu nerde?

Dikenle oturuyordun
Tıpkı akıl gibi cana yoldaştın;
Yeryüzünden göğe ağ,
Kon-ak kon-ak
Tâ onunla buluşma yerine dek yürü.
(Miraç zevki)

Halkın içinde gitmede, gizli bir yolda yürümedesin; bahçeden bahçeye, ta şekillerin sûretlerin belirdiği yere dek gidiyorsun.

Ey gôl, to mûrg-ı nâdîrî
Ber-aks-ı mûrgân mî-perî

Ey gül,
Sen bulunmaz bir kuşsun,
Kuşların aksine uçmadasın;
O yandan geliyor haberin;
Bırak kolunu kanadını,
Başsız-ayaksız gel.

Ey gül, bunları gördün de o yüzden dünyaya gülmüşsün değil mi? O yüzden elbiselerini yırtıyorsun ey kızıl kaftanlı, ey kırmızı mercan cübbeli…

Güller nârâlar atarak
“Kim merdiven (mirâc) isterse canını belalara atsın”
Diye diye uçuşup saçılarak gökyüzünden
Gül bahçesine yağmada ha yağmada…

Kendine gel kendine,
Şu dar-kaptan, gül suyu yapan ustanın şişesinden bir yolunu bulup ter gibi sız da kurtul, ruh gibi çık o bulunduğun kaptan…

Rûh ez-an-câm-ı semâ
Rûh gibi çık sen câm-ı semâdan
Burada mecazi olarak “kadeh seması” deyimi, belki de içilen şarab-ı aşkın ruha ermesini, ruhun geldiği yere dönmesini hatırlatmak için kullanılmıştır.

Ey makbûl û meymûn-şumâ
Bâ-çehre gül-gûn-şumâ

A hem makbul hem mübarek olansınız
Yüzünüz gül-rengi olup pek hoş kızaransınız,

Ne güzel bahtınız yar, talihiniz yaver
Benziniz gül gibi kıpkırmızı; biz de sizin gibiydik, fakat rûh olduk, haydin, siz de rûh olun; es-salâ…

Gülbeşekerden maksadımız Hak lutfuyla bizim varlığımızdır; hey gidi hey, varlığımız sanki demir, Hak lütfuysa onu çeken mıknatıs

Akıl aynadır, aynacı ona kıvılcımlarla eziyet etmededir de bu yüzden olacak, bizi biz olarak istemiyor, “sizi sizsiz isterim” diyor.

Ey ağzından bal damlayan,
Kendine gel artık,
Bu sözün sonu yoktur;
Bu bana dediklerini kimseciklere söylemem ben.

Ey Tebrizli Şems,
Şah huylu şahların sırlarını
Harfsiz, sessiz, renksiz, kokusuz söyle;

Gökte sencileyin güneş olmadıkça tanyeri nasıl ışıkla dolar, yerde-yüzüm nasıl parıldar ey sevgili?

https://benolanben.com/dinle/baska&882

https://x.com/benolanben