Evlat mahçup eder:
Evlat mahçup eder:
Hemen herkes ebeveyn-evlat ilişkisi üzerine, en azından bir hikâye dinlemiştir. Bu tür hikâyelerin menşei ikidir: Birincisi menkıbe ve nasihatname türü eserlerde yer alan ve hoca efendilerin kürsülerde ve hutbelerde anlattıkları hikâyelerdir. Bunlar daha çok hayırlı evlat-hayırsız evlat kavramları üzerinde duran, gençlere, ana-babaya hürmet ve hizmet etmelerinin vecibe olduğunu hatırlatan konuşmalardır. Konuşmalar ana hatlarıyla iki eksen üzerine kurulur: Birincisi, hoca efendilerin ayet ve hadislerden getirdikleri örneklerle ana-babaya saygının dindeki yerini çok açık bir şekilde ifade ettikleri bölümlerdir. Söylediklerinin daha iyi anlaşılması için, tarihten meşhur veya bilinmeyen kimselerin başından geçmiş, dinleyenleri etkileyecek hikayeler anlatırlar. Bunlar da sohbetin veya vaazın ikinci kısmını oluşturur. Elhak bu tür vaaz ve sohbetler çok faydalıdır.
Bu konudaki ikinci türe giren hikayeler ise, başımızdan geçen olaylardır. Ya bizatihi biz şahid olmuşuzdur veya olan bir yakınımızdan dinlemişizdir. Bunlar da genellikle ibretlik olanlar ve komik olanlar diye ikiye ayrılabilir. Ben de size iki kısa evlat hikayesi anlatacağım. Ne kitaplardan okudum, ne de bir başkasından dinledim. Bunlar, bizzat başımdan geçen hikayelerdir.
Ellerinizden öper, Allah sizlere bağışlasın iki evladım var. İlk kez ebeveyn olduğumuzda konu-komşu, eş-dost, hısım-akraba eksik olmasınlar, adet olduğu üzere ziyarete gelmişlerdi. Hiç unutmuyorum, birisi bana “Mahçup olmaya hazırlan, evladı olan mahçub olur” demişti. Bana çok saçma gelmişti o zamanlar bu söz. Ama ne kadar hakikatli bir söz olduğunu eksik olmasın, bizim çocuklar bana her an hatırlatıyorlar.
Ne demek istediğimi şu yakın zaman içinde vuku bulmuş iki kısa örnek ile anlatayım. İlki ramazandan. Bir arkadaşımızı iftara davet ettik. Yemeğimizi yedik, çayımızı içtik, sohbetimizi ettik. Gitme vakti geldi. Arkadaşlar hazırlandılar, biz de ev sahibi olarak uğurluyoruz. Tam allahaısmarladık dediler ki bizim büyük oğlan, “Bu akşam siz bize geldiniz, yarın da siz bizi davet edin, biz size gelelim” demez mi! Bir mahçup oldum sormayın. Arkadaşımız anlayışlı birisiydi de güldü, geçti.
İkincisi ise geçen Kurban Bayramında oldu. Adet olduğu üzere elimizi öpen küçük çocuklara harçlık veriyoruz. Bir arkadaşımızın çocuğu babasının yanında elimi öptü. Ben de ona çıkartıp ufak bir hediye verdim. Bunu gören bizim küçük oğlan, arkadaşa dönerek “Dur, ben de senin elini öpeyim, sen de bana para ver.” demez mi! Yer yarılsa da yerin dibine girseydim, dedim kendi kendime. Yine çok mahçup oldum. Okulda olan olaylara hiç girmeyeyim, bu yazı bitmez. Günlerim mahçup olmak ile geçiyor.
Size kısaca özetlediğim bu olay “ana-baba olan mahçup olmayı göze alsın” sözünün ne kadar hakikatli olduğunu gösteriyor.
Çocuklar küçükken ana babalarını mahçup ediyorlar. Aslında bu tabii bir süreç. Böylece kimsenin çocuğunu kınamamayı öğreniyoruz. Bir de bunun daha kötüsü var. Büyüyünce yaptıkları. Bu sefer mahçup olmak ile kalsak iyi, rezil ediyorlar. Mevlam, kimseye kendisini rezil edecek evlat vermesin. Amin.