Ebûbekir Dede, Kütâhiyyevî – Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 13. Şeyhi

A+
A-

Ebûbekir Dede, Kütâhiyyevî (ö. 1189/1775)
(Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 13. Şeyhi)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Başta Sahîh Ahmed Dede olmak üzere kaynakların bildirdiğine göre, 1117/ 1705-1706 yılında Kütahya’ya bağlı Köprüviran/Köprülüviran, günümüz­deki adıyla Köprüören’de doğan Ebûbekir Dede, kaynaklarda daha ziyâde Seyyid Ebûbekir Dede şeklinde anılmaktadır. Âilesi Timur’un zulmünden Anadolu’ya kaçarak Kütahya’ya yerleşmiş olan Pîr Baba Sultan-ı Horasânî adında bir cedde bağlı olan Ebûbekir Dede’nin büyük dedesi, Köprüviran’da medfûn Halvetî büyüklerinden Şeyh Seyyid Nûreddin Efendi, büyükbabası Hacı Seyyid Hüseyin Efendi’dir. Babası, aynı zamanda Halvetî Şeyhi Bahşî Efendi’nin de halifesi olan Halvetî Seyyid Ahmed Efendi (ö. 1151/1738-1739), annesi ise Seyyid Câfer Battal Gâzi soyundan Seyyid Hüseyin Âmmî’nin kızı Şerife Emine Hâtun’dur (ö. 1133/1720-1721).380

Âilenin büyük oğlu olan Seyyid Ebûbekir Dede’nin, 1120/1708-1709’da doğan ve âilenin ortanca oğlu olan Seyyid Ömer (ö. 1187/1773-1774) ile 1122/1710-1711’de doğan ve âilenin en küçük oğlu olan Seyyid Osman (ö. 1197/1782-1783) adlarında iki kardeşi bulunmaktadır.381

Yine Sahîh Ahmed Dede’nin bildirdiğine göre, kardeşleri babalarının ya­nında kalan Ebûbekir Dede, 1133/1721’de Köprüviran’dan ayrılarak Tavşan­lı kasabasına gitmiş, Sâkıb Dede’nin perverdesi ve hizmetinde bulunmuş olan Şeyh Esif Sıdkı Mehmed Dede’nin (ö. 1145/1732-1733) müridi olmak sûretiyle kendisinden eğitim almaya başlamıştır. Ebûbekir Dede, Esif Sıdkı Dede’den Kitâbu Ebu’l-Leys mukaddimesini bitirmiş ve akabinde ilm-i sarf okumaya başlamıştır. Esif Dede’nin Tavşanlı’daki evini 1139/1726-1727 yılında zâviye hâline getirmesinden sonra Ebûbekir Dede sarfı tamamlamış, ardından Kâfiye ve Molla Câmi okumuya başlamıştır.382

Daha sonra babası Halvetî Ahmed Efendi, oğulları ile birlikte Kütahya’ya geçmiş, Kütahya Mevlevîhânesi şeyhlerinden ve ünlü Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyyân adlı eserin yazarı Sâkıb Mustafa Dede’nin huzuruna varmışlar­dır. Ahmed Efendi, Sâkıb Dede’den “Ben ihtiyar oldum, hizmet-i şerîfinize kudretim yoktur, oğullarım seyyidler, tarîk-i Mevlevîden olsunlar” diyerek niyaz ve ricâda bulunmuş, Sâkıb Dede de bu ricâyı kabul ederek 1141 sene­sinin Muharrem ayının başlarında (Ağustos 1728), her üç kardeşe de külah giydirmiştir.383

Böylece kardeşleriyle birlikte Sâkıb Dede’ye intisap etmiş olan Ebûbekir Dede, uzun yıllar şeyhinin hizmetinde bulunmuştur. Sâkıb Dede’nin vefa­tı ile yerine geçen büyük oğlu Şeyh Ahmed Hâlis Efendi’ye (ö. 1191/1777-1778) de biatını yenileyen Ebûbekir Dede, ortanca kardeşi Ömer Dede’nin icâzet alıp babası Halvetî Ahmed Efendi’nin yanına dönmesine mukabil, küçük kardeşi Osman Dede ile birlikte bir müddet Ahmed Hâlis Efendi’nin hizmetinde bulunmuştur. Ebûbekir Dede, 1151/1738-1739 yılında kardeşi Ömer Dede’nin evliliği münasebetiyle diğer kardeşi Osman Dede ile birlikte babasının yanına gitmiş, düğün gününün gecesinde babasını kaybetmesinin ardından mirastan kendilerine düşen tüm emlâk ve eşyayı Ömer Dede’ye ba­ğışlayarak Osman Dede ile birlikte Şeyh Ahmed Hâlis Efendi’nin yanına dön­müşlerdir. Bilâhare şeyh efendiden icâzet almak sûretiyle kardeşiyle birlikte Konya’ya giden Ebûbekir Dede, burada Mevlânâ Âsitânesi Postnişîni Ârif-i Râbi‘ Mehmed Çelebi Efendi tarafından Mevlânâ Türbesi’nin perdedârlık, kardeşi Osman Dede ise meydan hizmetine getirilmiştir.384

Konya Mevlânâ Dergâhı Şeyhi el-Hâc Ebûbekir İbn-i Ârif Çelebi tarafından 1159/1746-1747 yılında Kûçek Mehmed Dede yerine Yenikapı Mevlevîhâ-nesi’ne on üçüncü şeyh olarak tâyin edilen ve o tarihte kırk bir yaşında olup Konya Dergâhı baş bevvâb-ı yemîn ve perdedârı bulunan Ebûbekir Dede, Os­man Dede ile birlikte İstanbul’a gönderilmiştir. 18 Şaban 1159 (5 Eylül 1746) tarihinde yola çıkılmış, önce Eskişehir’e gelinmiş, 11 Ramazan 1159 (27 Ey­lül 1746) tarihinde İstanbul’da Galata Mevlevîhânesi’ne varılmış, ertesi gün Meyyit İskelesi’nden Yâ Vedûd İskelesi’ne, oradan Eğri Kapı’da Cemâleddin Efendi Tekkesi’ne ve oradan da cümle dervişân hazır bulunduğu hâlde Yeni-kapı Mevlevîhânesi’ne gidilmiş, dergâha gelindiğinde meşîhâtnânesi kendi­sine verilmiş, duâlar edilip gülbânglar okunmuştur. Kırkıncı günde saraya dâvet edilmişler ve gece pâdişâh huzurunda mukâbele âyini icrâ olunmuş, heyette bulunan herkese çeşitli ihsanlarda bulunulmuştur. Daha sonra diğer kardeşi Ömer Dede de oğlu Sahîh Ahmed Dede’yi yanına alarak Kütahya’dan İstanbul’a gelmiş ve böylece İstanbul Mevlevî dergâhlarında Kütahyalı şeyh­ler dönemi başlamıştır.385 Ebûbekir Dede, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde güç­lü bir yönetim kurmuş, Melâmî Habeşî-zâde Zaim Ağa’nın sohbetlerine ka­tılmış ve Ekrem Işın’ın tespitine göre Yenikapı Mevlevîhânesi’ni de Melâmî-meşrep Mevlevîlerin merkezi hâline getirmiştir.386

Yine Ekrem Işın’ın belirttiğine göre, İstanbul’daki Mevlevî kültürüne Melâmî neş’eyi sokan şeyhlerin köken itibarıyla Halvetî olmaları dikkat çekicidir. Bu temel özellik, hem Peçevîzâde Ârîfî Ahmed Dede’de, hem de Ebûbekir Dede’de vardır. Ayrıca Ebûbekir Dede’nin Melâmî anlayışının, Sırrî Abdülbâki Dede (ö. 1164/1750-1751) ve dedesi Bayramî halîfelerinden Ah-med Bîcân soyundan gelen Gavsi Ahmed Dede’ye (ö. 1109/1697-1698) kadar uzanması da bu kanaati desteklemektedir.387

Ebûbekir Dede, 1162 senesinin Muharrem ayının başında (Aralık 1748), Kumkapı’da ikamet etmekte olan vezir ağalarından Halil Ağa’nın kızı ve ricâl-i devletten Recâî Mehmed Efendi’nin küçük kızkardeşi Âtike Hanım ile evlenmiş,388 onun 5 Şevval 1164 (29 Haziran 1751) tarihinde vefat et­mesi üzerine, Kutbü’n-Nâyî Osman Dede’nin (ö. 1142/1729) oğlu olan Ga­lata Mevlevîhânesi Postnişîni Şeyh Sırrî Abdülbâki Dede’nin küçük kızı Şerife Saide Hanım389 ile 15 Zilkâde 1164 (5 Ekim 1751) tarihinde ikinci evliliğini yapmış,3120 böylece hem iki kadîm hânedân birleşmiş, hem de iki mevlevîhâne arasında önemli bir bağ kurulmuştur.391 Ali Nutkî, Abdülbâki Nâsır ve Abdurrahim Künhî Dedeler, Ebûbekir Dede’nin Saide Hanım ile olan evliliğinden dünyaya gelmiş olup daha sonra her üçü de Yenikapı Mevlevîhânesi postnişînliğinde bulunmuşlardır.392

Ebûbekir Dede, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde dergâhın on üçüncü şeyhi ola­rak 1159/1746 tarihinden itibâren yaklaşık otuz sene, kaynakların ifadesiyle, “bağlısı olan dervişân ve muhibbânı dâimâ Hak ve mârifet yoluna sevketmek sûretiyle” hizmet ettikten sonra, Sahîh Ahmed Dede’nin de kaydettiğine göre 3 Receb 1189 (30 Ağustos 1775) tarihinde, akşam üzeri, yetmiş iki yaşın­da ve çocukları henüz küçük yaşta iken vefat etmiştir.393 Vefâtından önce, 19. yüzyıla girildiğinde Yenikapı Mevlevîhânesi postnişînliğini yürütecek olan büyük oğlu Ali Nutkî Dede’yi kendisine halîfe seçmiş olan394 Ebûbekir Dede’nin kabri, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde türbe içinde olup Ebûbekir Çelebi’nin sol tarafında ve bitişiğinde bulunmaktadır.395 Sahîh Ahmed Dede, Ebûbekir Dede’nin vefatı üzerine kıt‘a-i kebîre tarzında yazılmış bir tarih manzûmesine yer vermiş olup son beyti şu şekildedir:

Zâtı gibi bir adîmü’l-misl târîh oldu bu
Eyleyip tekmîl devrin geçdi Bûbekr-i azîz396

Bazı kaynaklarda Ebûbekir Dede’nin Merâtib-i İnsâniye ve Menâkıb-ı Kudsi-ye adlı bir eseri olduğu ileri sürülmekle birlikte, henüz mevcut bir nüshasına rastlanılmamıştır.397

Ebûbekir Dede, Mevlevîlik tarihinin önemli simalarından birisi olmakla birlikte, daha çok âilesiyle ün yapmıştır. Ebûbekir Dede’nin 1746’da Yeni-kapı Mevlevîhânesi’ne postnişîn tâyin edilmesinden itibâren, 1925 yılında tekkelerin resmî olarak kapatıldığı tarihe kadar, yaklaşık yüz seksen yıl bu dergâhın şeyhliğini onun soyundan gelen kişiler yürütmüşlerdir. Oğulları Ali Nutkî, Abdülbâki Nâsır ve Abdurrahim Künhî Dedeler sırasıyla Yenikapı Mevlevîhânesine şeyh olmuşlar; Abdülbâki Nâsır Dede neslinden olan Os­man Selâhaddin Dede, Mehmed Ceâleddin Dede ve Abdülbâki Baykara Dede de aynı dergâhta postnişînlik görevini üstlenmişlerdir.398

Ebûbekir Dede’nin kardeşlerinin soyundan da aynı kültür ve irfan halkasına mensup birçok değerli şahsiyet yetişmiştir. Örneğin Ebûbekir Dede’nin ortan­ca kardeşi Ömer Dede’nin oğlu ve ünlü Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye adlı eserin yazarı Sahîh Ahmed Dede bunlardan biridir. Yenikapı Mevlevîhâ-nesi’nin ser-tabbâhlığı hizmetinde bulunan Sahîh Ahmed Dede’nin oğlu Meh-med Kudretullah Dede ve onun oğlu Mehmed Atâullah Dede399 (ö. 1328/1910), Galata Mevlevîhânesi’nde şeyhlik hizmetinde bulunmuşlardır. Yine Ebûbekir Dede’nin küçük kardeşi Osman Dede’nin oğlu Tarîkatçı Mehmed Dede, Yeni-kapı Mevlevîhânesi’nde neyzenbaşılık yapmış, onun oğlu Derviş Hüseyin İz­zet/Şükûfeci Hüseyin Dede ve onun oğlu Afyonkeş Râif Dede ise mevlevîhâ-nelerde kudümzenbaşılık vb. çeşitli görevlerde bulunmuşlardır.400

Seyyid Ebûbekir Dede âilesinden, başta oğulları Ali Nutkî ve Abdülbâki Nâsır Dede olmak üzere, şair, mûsikişinas, neyzen, kudümzen vb. birçok Mevlevî sanatkâr yetişmiştir. Ayrıca, Ebûbekir Dede âilesinin şeyhlik yaptığı dönemlerde Yenikapı Mevlevîhânesi’nden yetişenler arasında, başta Şeyh Gâlib ve Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi olmak üzere, ünlü birçok şahsi­yet bulunmaktadır.401

Tasavvuf kültürüne ve Mevlevîlik düşüncesine önemli katkılarda bulunmuş olan Ebûbekir Dede ve âilesi, dönemin tekke-siyaset ve tasavvuf-sanat ilişki­leri açısından da önemli bir yere sahiptir. Bu âile, 18. yüzyılın ortalarından tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar, İstanbul Mevlevî tarihine damgasını vu­ran bir şeyh âilesi olup Yenikapı Mevlevîhânesi merkez olmak üzere, Galata Mevlevîhânesi ve tarîkata âit diğer tekkeleri kültürel açıdan da denetim al­tında tutmuştur.

Ebûbekir Dede âilesi, Osmanlı devlet yönetiminde görev yapan birçok ida­recinin Mevlevîliğe intisabını da sağlamış, bu sayede Mevlevîlik, devlet tarafından sürekli desteklenen ve ilgi gösterilen itibarlı bir kurum hâline gelmiştir. Daha sonraları Galata Mevlevîhânesi’nde de ağırlığını hissettiren Ebûbekir Dede âilesi, Osmanlının son iki yüzyılında İstanbul Mevlevîleri arasında dâimâ ön planda olmuş, âilenin siyâseti yakından takip etmesinden dolayı, Yenikapı Mevlevîhânesi de aktif siyâsetin içinde yer almış ve devlet yönetiminde en üst seviyede görev yapan birçok bürokratı Mevlevîlik şemsi­yesi altında toplayarak bunlar üzerinde nüfûz sahibi olmuştur.402

Ebûbekir Dede’nin meşîhati zamanında Yenikapı Mevlevîhânesi 1168/1754 ve 1188/1774’te iki defâ tamir ettirilmiştir. Birinci tamirat, Sadrâzam Abdul­lah Nâilî Paşa tarafından yaptırılmış ve bu tamirat sırasında harap durumda­ki derviş hücreleri yeniden inşâ edilmiştir. İkinci tamirat ise Sadrâzam İzzet Mehmed Paşa tarafından yaptırılmaya başlanmış; ancak Ebûbekir Dede’nin vefâtıyla yerine geçen oğlu Ali Nutkî Dede’nin meşîhatının ilk yıllarında ta-mamlanabilmiştir.403

 


 

380  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s., 177-178; Ayvansarâyî, Ebûbekir Dede’nin âilesi için diğer kaynaklardan farklı olarak “şürefâdandır” ifa­desini kullanmıştır (bk. Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230); Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206;
Ebûbekir Dede ve âilesinin seyyidliği konusun­da, “…âile üyeleri için bir saygı ifadesi olarak kullanılmış olma ihtimalinin güçlü olduğu…” şeklindeki bir değerlendirme için bk. Mus­tafa Erdoğan, Meşrutiyetten Cumhuriyete Bir Mevlevî Şeyhi, Abdülbâki Baykara Dede, Haya­tı, Şahsiyeti, Eserleri ve Şiirleri, İstanbul 2003, s. 20-21); Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 14. Son dönem Mevlevîlik tarihi bakımından çok önemli olan Ebûbekir Dede âilesinin soy ağacı hakkında Mehmed Ziyâ, “Ebûbekir Efendi’nin silsile-i efrâd-ı âilesi” başlığı altında; ancak dikkat edilmez ise son kısmı yanlış anlamalara yol açabilecek şu kayda yer vermiştir: “Ricâl-i Halvetiyye’den Seyyid Nûreddin Efendi, bunun oğlu Seyyid Hüseyin Efendi, bunun oğlu Halvetî
Seyyid Ahmed Efendi. Bu zâtın üç oğlu vardı: Ebûbekir Efendi, Ömer Efendi, Osman Efendi. Ebûbekir Efendi’nin üç oğlu vardı: Ali Nutkî Efendi, Abdülbâki Efendi, Abdurrahim Efendi. Abdülbâki Efendi’nin iki oğlu vardı: Receb Hüs­nü Efendi, Şeyh Osman Selâhaddin Efendi” (bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 142). Buraya kadar ifade bakımından herhangi bir problem görülmezken
buradan itibaren verilen bilgiler yanlış anlamala­ ra yol açacak mâhiyettedir: “Ebûbekirzâde Ömer Efendi’nin mahdûmu Seyyid Sahîh Ahmed Dede’dir. Bunun mahdûmu Galata Dergâhı Şey­hi Kudretullah Efendi, bunun da oğlu Atâullah Efendi.” (bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 142). Bura­daki problem, kanaatimizce doğrusu “Ebûbekir Efendi birâderi” olması gereken “Ebûbekirzâde” ibaresinden kaynaklanmaktadır; zira bu ibare ile akla gelen “Ebûbekir Efendi’nin oğlu” anlamıdır; dolayısıyla dikkat edilmemesi hâlinde esâsen Ebûbekir Dede’nin kardeşi olan Ömer Efendi, oğlu sanılabilir (HN). Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 939; a.mlf., Türk Mûsikisi An­tolojisi, II, 413; Reşad Ekrem Koçu, “Baykara-Mehmed Abdülbâki-”, İst.A, IV, İstanbul 1960, s. 2277; Yılmaz Öztuna, Türk Mûsikisi Ansik­lopedisi, I, 32; Sezai Küçük, “Seyyid Ebûbekir Dede”, DİA, İstanbul 2009, XXXVII, 58; Mustafa Erdoğan, a.g.e., s. 16.

381  Sahîh Ahmed Dede ayrıca, anneleri Şerife Emi­ne Hâtun öldüğünde Ebûbekir Dede’nin on beş, Ömer Dede’nin on iki ve Osman Dede’nin on ya­şında olduğunu ve babalarının bir başka hanım­la evlendiğini kaydetmektedir (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s., 178-179); Defter-i Dervîşân-I, vr. 23a, vr. 53a; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 142; Sezai Küçük, a.g.e., s. 109.

382    Sahîh Ahmed Dede, Esif Dede’nin Ebûbekir Dede üzerindeki emeğini vurgulamak sade­dinde, Esif Dede’nin vefatının ardından yeri­ne on iki yaşındaki oğlu Abdülhâfız Dede’nin (ö. 1179/1765-1766) geçtiğini, Sâkıb Dede’nin, Abdülhâfız Dede’nin elinden tutarak yetiştir­mesi için Ebûbekir Dede’nin yanına getirdiğini ve “Babası merhûm seni okuttu, üstâdının oğlu­dur, sen de bunu okut” şeklinde tenbihte bulun­duğunu, Ebûbekir Dede’nin de Sâkıb Dede’nin bu tenbihini kabul ettiğini kaydetmektedir (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 181).

383    Sahîh Ahmed Dede’nin bildirdiğine göre bu tarihte Ebûbekir Dede yirmi üç, Ömer Dede yirmi ve Osman Dede on sekiz yaşındadır (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 180); Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 14.

384 Yine Sahîh Ahmed Dede’nin belirttiğine göre bu tarihte Ebûbekir Dede otuz üç, Osman Dede ise yirmi sekiz yaşındadır (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 182-183); Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 14.

385  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 179-180, 182- 184; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230; M. Süreyyâ, herhâlde sehven, Ebûbekir Dede’nin Yenikapı Mevlevîhânesi’nde Mesnevîhân Mehmed Dede’nin yerine şeyh olduğu bilgisine yer vermektedir (bk. Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 181); Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 14; Mehmed Ziyâ, Ebûbekir Dede’nin otuz yaşına kadar Sâkıb Dede’nin yanında ilim ve mârifet tahsil ettiğini, Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhliğine tâyin edil­diğinde ise yaşının otuzun üzerinde olduğunu bildirmektedir (bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 143); Reşad Ekrem Koçu, a.g.m., s. 2277; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya Şehri, s. 265; Mustafa Erdoğan, “İstanbul’da Kütahyalı Bir Şeyh Âilesi: Seyyid Ebûbekir Dede ve Ahfâdı”, İstanbul Araştırmaları, sy. 7, Güz 1998, s. 126-130; Sezai Küçük, a.g.m., s. 58.

386  Abdülbâki Gölpınarlı, a.g.e., s. 308; Ekrem Işın, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler”, s. 128.

387  Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., II, 44; Ekrem Işın, a.g.m., s. 128; a.mlf., “Yenikapı Mevlevîhânesi”, s. 478.

388  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 184-185.

389  Ebûbekir Dede’nin zevcesi Saide Hanım’ın ki­min kızı olduğu konusunda da kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır. Bu konuda, Esrar Dede ve Sahîh Ahmed Dede, Saide Hanım’ın Gavsi Ahmed Dede’nin dâmâdı Kutbü’n-Nâyî Osman Dede’nin oğlu Abdülbâki Sırrî Dede’nin kızı olduğunu belirtmişlerdir (bk. Esrar Dede, a.g.e., vr. 111b; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 185). Hatta ayrıca Esrar Dede, Saide Hanım için “Memiş Efendizâde Şeyh Ahmed Dede Efendi’nin hâherzâdesidir” (bk. Esrar Dede, a.g.e., vr. 111b) şeklinde, Sahîh Ahmed Dede ise “Fahrunnisâ adlı bir ablası”nın olduğu (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 184) şeklinde ilâve bir kayda yer vermişlerdir. Mehmed Ziyâ, bu konuda ne Ebûbekir Dede, ne de oğulları faslın­da herhangi bir bilgi vermezken (bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 142-143), birçok yakın ve son dö­nem kaynağı ise Saide Hanım’ın, Kutbü’n-Nâyî Osman Dede’nin kızı olduğunu bildirmişlerdir (Msl. bk. Sadettin Nüzhet Ergun, a.g.e., II, 413; Suphi Ezgi, a.g.e., V, 429; Reşad Ekrem Koçu, “Ali Nutkî Dede (Seyyid)”, İst.A, İstanbul 1959, II, 679; Yılmaz Öztuna, Türk Mûsikisi Ansiklo­pedisi, I, 4, 32; Nuri Özcan, “Ali Nutkî Dede”, DİA, İstanbul 1989, II, 423; a.mlf., “Abdülbâki Nasır Dede”, DİA, İstanbul 1988, I, 199; Süley­man Erguner, “Osman Dede, Nâyî”, DİA, İstan­bul 2007, XXXIIII, s. 461). Anılan kaynaklar kanaatimizce, birçok klâsik kaynakta görülen; dolayısıyla Esrar Dede’nin de bir üslûp özelliği olan, “bir şahıstan bahsederken onun yanında bağlantılı olduğu diğer şahıs veya şahıslardan da bahsetme durumunu”nu fark etmeyerek Sa-ide Hanım’ın, Kutbü’n-Nâyî Osman Dede’nin kızı olduğu bilgisine yer vermişlerdir. Oysa Esrar Dede, Nâyî Osman Dede maddesinde, öncelikle Gavsi Ahmed Dede’den bahsetmiş, Osman Dede’nin kayınpederi olduğunu söy­lemiş, ardından Osman Dede’ye dâir bilgi ver­miş, akabinde oğlu Sırrî Abdülbâki Dede’den bahsederek babasından sonra şeyh oluşu üze­rine zamanın şairlerinden birinin düşürdüğü tarihe yer vermiştir. Hemen ardından ise “… ve kerîmeleri Saide Hanım ki”, diyerek ve bize göre yine babası olarak Sırrî Abdülbâki Dede’yi kastetmektedir, “Memiş Efendizâde Şeyh Ah-med Efendi’nin hâherzâdesidir, Yenikapı Şeyhi Ebûbekir Dede izdivâc buyurmağla iki dâne hânedân-ı kadîme ihyâ edip anlardan üç güher-i nâ-yâb ile rûşena-i çeşm oldular.” kay­dına yer vermiş; ardından “aziz-i mütercem” di­yerek yine Osman Dede’ye dönmüş ve hakkında bilgi vermeye devam etmiştir (bk. Esrar Dede, a.g.e., vr. 111b-112b). Konuyla ilgili olarak bazı son dönem kaynakları ise, örneğin Ekrem Işın, Saide Hanım’ın, “…Osman Nâyî Dede’nin oğlu Abdülbâki Sırrî Dede’nin kızı…” olduğu bilgisi­ne (bk. Ekrem Işın, a.g.m., s. 478); Hasan Özön-der, Ebûbekir Dede’yi kastederek “Dede Efendi, Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Abdülbâki Sırrî Dede’ye damat olmuştur.” kaydına (bk. Ha­san Özönder, a.g.m., s. 162); Mustafa Erdoğan, “…Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Gavsi Ahmed Dede’nin torunu Şeyh Abdülbâki Sırrî Dede’nin kızı Saide Hanım…” (bk. Mustafa Erdoğan, a.g.e., s. 18) şeklinde, Sezai Küçük, “…Gala-ta Mevlevîhânesi postnişîni Sırrî Abdülbâki Dede’nin küçük kızı Saide Hanım…” (bk. Sezai Küçük, a.g.m., s. 58) diyerek benzer ve de doğru kayıtlara yer vermişlerdir (HN).

3120   Sahîh Ahmed Dede ayrıca, tezvîc ve zifâfın 8 Zilhicce 1164 (28 Ekim 1751) tarihinde gerçek­leştiğini bildirmektedir (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 185).

391   Sâkıb Dede, a.g.e., II, 149; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 184; Esrar Dede, a.g.e., vr. 111b-112a; Mustafa Erdoğan, a.g.m., 131; Ekrem Işın, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler”, s. 119-131. Ebûbekir Dede’nin Saide Hanım ile olan evliliği çerçevesinde ve Yenikapı ile Galata Mevlevîhâleri arasındaki yakınlaşmayı vurgula­ma sadedinde karıştırılan bir diğer isim de Sai-de Hanım’ın ablası Fahrunnisâ Hanım’dır. Esrar Dede bu çerçevede ve yukarıda da yer verdiğimiz şekilde Saide Hanım için “Memiş Efendizâde Şeyh Ahmed Efendi’nin hâherzâdesidir” (bk. Esrar Dede, a.g.e., vr. 111b) şeklinde bir kayda yer vermiş; ancak bu Şeyh Ahmed Efendi’nin kim olduğuna dâir ayrıntılı bilgi vermemiştir. Bu meyanda Defter-i Dervîşân’da ise “Abdülbâki Nâsır Dede’nin kendisinden “Dayımız”, oğlu İbrahim’den (ö. 1228) ise “Dayızâdemiz” şek­linde bahsettiği ve teyzesi, dolayısıyla Saide Hanım’ın ablası Fahrunnisâ Hanım’ın (ö. 1221) oğlu olduğunu belirttiği bir Şeyh Gavsi Ahmed Dede (ö. 1218/1803)’den daha bahis vardır (bk. Defter-i Dervîşân-I, vr. 22a, vr. 23b; Defter-i Dervîşân-II, vr. 39a) ki, dikkat edilmediği taktirde en azından Gavsi Ahmed Dedelerin karış­tırılması mümkün olabilmektedir. Bu meyanda örneğin Sezai Küçük, Esrar Dede’yi ve Defter-i Dervîşân’ı dipnot vermek sûretiyle “Saide Ha­nım, aynı zamanda Ebûbekir Dede’nin halasının yani Seyyid Ahmed Efendi’nin kızkardeşinin kı­zıdır. Yenikapı ve Galata mevlevîhâneleri şeyh âileleri arasındaki bağlılık, bu evlilik ile bir kez daha perçinlenmiştir. Nitekim ileride Ebu Be­kir Dede’nin yeğenleri yani Ömer Dede’nin ço­cukları Galata Mevlevîhânesi’ne şeyh oldukları gibi, nitekim Galata Mevlevîhânesi şeyhlerin­den Gavsi Ahmed Dede de Ali Nutkî Dede’nin teyzesi Fahrunnisâ Hanım’ın oğludur…” kay­dına yer vermektedir (bk. Sezai Küçük, a.g.e., s. 109-110, 7 numaralı dipnot). Burada dikkat edilmesi gereken husus, Saide Hanım’ın ablası, dolayısıyla Abdülbâki Nâsır Dede ve kardeşle­rinin teyzesi olan Fahrunnisâ Hanım’ın, Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Gavsi Ahmed Dede’nin (ö. 1109) değil, Defter-i Dervîşân’da Şeyh Gavsi Ahmed Dede (ö. 1218) şeklinde verilen şahsın annesi olduğudur (HN).

392  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 185; Esrar Dede, a.g.e., vr. 112a; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 173- 174.

393  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 186; Hüseyin Ayvansarâyî, Ebûbekir Dede’nin vefat tarihini 11120/1776 olarak (bk. Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230); M. Süreyyâ ise 5 Receb 1189 (1 Ey­lül 1775) şeklinde bildirmektedir (bk. Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 181); Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 14; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 143; Zâkir Şükrü Efendi,
a.g.e., s. 31; Nuri Özcan, “Ali Nutkî Dede”, DİA, s. 423; Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 131; Sezai Kü­çük, a.g.m., s. 58.

394  Sahîh Ahmed Dede, Ebûbekir Dede’nin vefatı­nın hemen ardından, kendi makamına büyük oğlu Ali Nutkî Dede’nin on dört yaşında iken şeyh olarak atandığını ve bu tarihte ikinci oğlu Abdülbâki Nâsır Dede’nin on bir, küçük oğlu Abdurrahim Künhî Dede’nin ise altı yaşında olduğunu kaydetmiştir (bk. Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 186-187); Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 144, 158; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s. 259-260.

395  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 186; Defter-i Dervîşân-I, vr. 24b; Defter-i Dervîşân-II, vr. 47b-48a; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 181; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 143; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s. 265; Sezai Küçük, a.g.m., s. 58.

396  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 186.

397  Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 181; Mustafa Erdo­ğan, a.g.m., s. 132.

398 Mehmed Süreyyâ, a.g.e., I, 181; Ekrem Işın, “Yenikapı Mevlevîhânesi”, s. 478; Sezai Küçük, a.g.m., s. 58.

399  Sezai Küçük, Ebûbekir Dede’nin soykütüğü faslında herhâlde sehven, “…Ömer Efendi’nin oğlu Sahîh Ahmed Dede ve onun oğlu yine XIX. Yüzyılın Yenikapı (doğrusu Galata olacak) Mevlevîhânesi şeyhlerinden Atâullah Dede’dir (doğrusu Mehmed Kudretullah Dede olacak)” kaydına yer vermiş (bk. Sezai Küçük, a.g.e., s. 109); dolayısıyla esâsen Sahîh Ahmed Dede’nin torunu olan Atâullah Dede’yi oğlu şeklinde gös­termiş; ancak bu bilgi yanlışlığını DİA’ya yaz­dığı “Seyyid Ebûbekir Dede” maddesinde (bk. Sezai Küçük, a.g.m., s. 58) düzeltmiştir (HN).

400  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 178, 1120; Defter-i Dervîşân-I, vr. 24a, vr. 58b; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 142; Yılmaz Öztuna, a.g.e., I, 32; Sezai Küçük, a.g.m., s. 58.

401  Sezai Küçük, a.g.e., s. 109-136.

402  Ebûbekir Dede âilesi hakkında daha geniş bilgi için bk. Mustafa Erdoğan, a.g.m., s. 125-164.

403  Defter-i Dervîşân-II, vr. 44a, vr. 47b; Ekrem Işın, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler”, s. 128; a.mlf., “Yenikapı Mevlevîhânesi”, s. 478.

 

ETİKETLER: