Dünde kaldı tüm o şarkılar – Bilal Kemikli

A+
A-

Dünde kaldı tüm o şarkılar

“Dün, dünde kaldı cancağızım”, diyordu Mevlana, sonra ekliyordu: “Artık yeni şeyler söylemek lazım.” Dün, dünde kaldı… Orada, işte o geçmiş zamanda. Dünde kalanı, ancak tarih metni olarak okuyacaksın; ama bugün de dünün devamı değil mi? Dün, orada “öylesine” kaldı mı? Yoksa bugünle devam edip gidiyor mu?

Sorular, sorular… Mevlana’nın dünü, hayat çizgisi içinde geri getirilmesi imkân dâhilinde olmayan zamandır. Hayat çizgisinde üç zaman var; dün, an ve yarın. Sen istersen buna, mazi, muzari ve istikbal, de. Ne dersen de, ama şunu bil: Yapıp ettiklerinle yaşadığın zamanların hepsi dündür ve o dün, bu içinde yaşadığın anı ve yarını etkilese de sen onu geri getiremezsin. Ama diyor, Mevlana, hep dünkü yapıp ettiklerine takılıp kalırsan, bugünü yaşayamaz ve yarına hazırlanamazsın.

Şöyle bir bakalım; çoğumuz, dünde takılıp kalmış değil miyiz? Gerçekten de, çoğu zaman farkına varamasak da, “keşkeler”, “ahlar”, “nasıl oldu anlayamadımlar” ve “vaybeler” arasında hep geçmiş zamanda yaşıyoruz. Evet, yapıp ettiklerimiz, hayal kırıklıklarımız, pişmanlıklarımız, kinlerimiz, hırslarımız, küskünlüklerimiz, başarılarımız ve iyi hallerimizle, işte orada, o zaman aralığında mahkûmuz. Mevlana bu mahkûm halimize atıfta bulunuyor ve hürriyetimizin yolunu da telif ediyor: Yeni şeyler söylemek!

Yeni şeyler söylemek, anı anlamlandırmaktır; an içinde yapılması gerekenleri yapmak, yaşanması gerekenleri yaşamak ve söylenmesi gerekeni söylemek… Yunus’un “her dem yeniden doğarız” diye işaret ettiği mana budur: “Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası!” Dünde kalırsan, hep o pişmanlıkları ve umutları tekrar edersen, usanırlar, “takıntı” derler, sevgiler azalır.

Esasen gün her gün yeniden başlarken, zamanın ve varlığın sahibi, zamanı ve varlığı yeniliyor. Her şey yenileniyor! Her an yeniden yeniden yenilenme devam ediyor. İnsanın bedeni, hücreleri yenilenirken onun aklını ve zihnini dünde dondurup kalması beklenemez. Yenilenmek, yeni şeyler söylemek lazım… Lazım lazım da, bu hemen öylesine olacak bir şey mi? Hayır, gerekli donanıma sahip olmak lazım. Mesela kalkıp gitmek lazım; yeni bir kapı açmak, yeni bir simayla aşina olmak, yeni bir konuyla meşgul olmak vs.

Orada, o eski zamanlarda “keşkelerin” arasında takılıp kalmamızın sebebi, bazen vefa, bazen özlem, bazen pişmanlık, bazen de korkudur… Vefa ve özlem duygusuyla dünde takılıp kalınmaz, o dün yadedilir, an yenilenir. Buna eskiler daüssıla yeniler nostalji diyorlar… Sen hasret de. Hasret, çok güzel bir duygu. O eski şarkıları mütemadiyen dinleme arzumuz yahut bizde hatıraları olan mekânlarda kendimizi iyi hissetmemiz ve duygu yoğunluğu yaşamamız güzeldir. Lakin pişmanlık ve korkular arasında eski zamana takılıp kalmak, özü itibariyle yenilenme fikrine uzak olmamızdan kaynaklanır. Kalkıp gitmek, öyle kolay değildir. Yahut yeni ufuklara yelken açmak… Ya da o eskiden ders alıp, kaldığımız yerden yola devam etmemiz. Bütün bunlar kolay değil. Kolay değil; çünkü değişmek yahut tecrübeden ders çıkarıp kararlı bir şekilde yola devam etmek güçlü bir irade, sağlam bir karakter ve sağduyulu bir anlayışa sahip olmayı gerektirir.

Demek ki, Mevlana, irademizi güçlendirmemizi, sağlam bir karaktere sahip olmamızı ve sağduyulu bir insan olmamızı salık veriyor. Yeni şeyler söylemek, bununla mümkün olacak. Çünkü söz söylemek derken, öyle lafolsun torba dolsun diye konuşmak değildir. Söylemek, yeni bir manaya ermek, güzelliği farketmek, mukayese yapacak anlayışa ulaşmakla başlayacak. Orada, takılıp kalırsan azizim, neyi görüp farkedeceksin? Sahi neyi söyleyeceksin? E, işte böyle azizim, dünde kaldı tüm o şarkılar.

Bilal Kemikli

bkemikli@gmail.com