DUA ŞİİRLERİ

A+
A-

Şiir ve Din: 18

DUA ŞİİRLERİ

Eski ve yeni edebiyatımızda pek çok dua şiiri vardır.

Furkan suresi 77. ayetin anlamı şöyle: “Deki eğer duanız olmasa Allah katında ne değeriniz olurdu?” Bu ayet gerçekten ibret vericidir. Dua acaba neden bu kadar önemlidir?

Dua Allah’a el açma, O’na yalvarıp yakarmadır. Bu elbette inançtan kaynaklanmaktadır. İnsan büyük gördüğü, kendini muhtaç hissettiği birine yalvarır.

Duâlarımızda asıl amaç, Allah’la olan beraberliği ve O’na olan yakınlığı hissetmeye ve yakalamaya çalışmak olmalıdır. Bunu başardığımız ölçüde manevî huzur ve mutluluğumuz artacaktır.

Gāfir suresi 60 ayette Cenab-ı Hak “Bana dua edin, benden isteyin, cevap vereyim” buyurur. O, “Mücîbü’d-deavât”tır, duaları kabul edendir. Ayhan Altınkuşlar da bu dâvete uyanlardandır. Bakın neler istiyor:

Yâ Rabbi! Senden kemâl isteriz.

Cennet içinde cemâl isteriz

En doğru yola ulaştır bizi

Yâ Rabbi! Senden mecâl isteriz.

Yâ Rabbi! Cennet bahçelerinde

Sana en yakın mahâl isteriz.

Yâ Rabbi! Bol bol rızık ver bize

Rızıklarını helâl isteriz.

Yâ Rabbi! Affet, bağışla bizi,

Hepimiz senden visâl isteriz.

Sen ihsanda, bizlerse isyandayız,

Yâ Rabbi! Senden mehâl isteriz.

Yolumuzu aydınlat, ışık ver

Yâ Rabbi! Sen’den meş’âl isteriz

Ceyhun Atuf Kansu mahcup bir tavır içinde dua eder. “Küçük bir sabah duası” isimli şiirinde günahkârlığını düşünür. Fakat Allah’ın, kulundan vaz geçmeyeceğini bilerek, O’nun bağışlayıcı olduğunu hatırlar. Şöyle diyor:

Eksiklerim çoktur benim
En temiz bir dal değilim
Hep karanlık bir köşem var
Bilirim Tanrım bilirim.

Günah işlerim gün boyu
Hep bulanır arı suyu
İçimde gizli bir kuyu
Korkup da eğilmediğim.

Sen yine bağışlayansın
Dersin: “güneşimde ısın
Sen de bir dünya dalısın
Hem bir yüce can verdiğim…”

Bağışla bağışla beni
Yüreğim kutsuyor seni
Herşeyde ılgın sesini
Duyup aşkla dinlediğim

Arif Nihad Asya’nın meşhur “Dua” şiiri daha bir sosyal içeriklidir. Yurdunu, milletini, ve kültürel değerlerini koruma kaygısındadır. Yüreği yanıktır, mânevî değerleri olmayan insanların “millet olamayacağını düşünür. Bu konuda Allah’tan yardım beklemektedir:

Biz, kısık sesleriz… minâreleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını;
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!

Mahyasızdır minâreler… göğü de
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!

…..
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!

Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah’ım!

Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah’ım!

Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!

Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!

Necip Fazıl’ın kısa duası, daha bir sanatlı. Şâirimiz kelimelerle oynamayı iyi bilir. Söz sanatındaki maharetini gösterir. Bu arada maksadını da ustalıkla dile getirir:

Bende sıklet, sende letâfet…
Allah’ım, affet!

Lâtif’ten af bekler kesâfet?…
Allah’ım, affet!

Etten ve kemikten kıyâfet…
Allah’ım, affet!

Âcize imdadın şerâfet…
Allah’ım, affet!

Sen mutlaksın, bense izâfet…
Allah’ım, affet!

Ey kudret, ey rahmet, ey re’fet!
Allah’ım, affet!

Bu şiiri biraz açıklamaya çalışalım:

Ya Rabbi, benim bir çok ağırlıklarım var. Madde, beden ve buna bağlı olarak nefis, nefsimin arzu ve istekleri, günahlarım var..

Ben bir yönümle maddî bir varlığım. Sen ise madde değilsin, ruhtan da ötesin, letâfet sahibisin, latîfsin. Yani en ince işlerin bütün inceliklerini bilirsin. En ince işleri yapansın. Kullarına ince yollardan çeşitli faydalar ulaştırırsın. Ben bu kesâfetimle, maddiyetimle sen den af bekliyorum.

Ben senin gibi letâfet sâhibi değilim, etten ve kemiktenim, dolayısyle âcizim. Âcizlere yadım elini uzatman, senin gibi şerefli bir varlığın şanındandır. Ne olur beni de affet.

Sen mutlak varlıksın. Hiçbir kayıtla bağlı değilsin. Bense izâfî bir vücut taşıyorum. Öyle ki kendime nisbetle yokum, sana nisbetle varım. Varlığım kendimden değil sendendir. Sen var ettiğin için varım. Ol demişsin olmuşum. Olma dersen, hemen yok olurum

Ey kudret sâhibi Allah’ım, sen Kadir-i Mutlaksın. Sen rahmet sâhibisin. Rahman’sın, Rahim’sin. Merhametin, şefkatin, görüp gözetmen, yarlıgaman her şeyi kuşatmıştır. Bu isim ve sıfatlarıyın tecellisine beni de mazhar et.

Ey kudret, ey rahmet, ey re’fet!
Allah’ım, affet!

Orhan Seyfi Orhon daha bir sâde dille seslenir. Dikensiz bir yol ister. Dalâlette kalmamayı diler ve en güzel temenniyle bitirir: “Bizi sana lâyık kıl” der:

Ulu Tanrım, şu karanlık yolları,
Bizi sana ulaştıran yollar et!
İhtirasla kilitlenmiş kolları,
Birbirini kucaklayan kollar et!

Muhabbetin gönlümüzde hız olsun,
Güttüğümüz Hakk’a varan iz olsun,
Önümüzde uçurumlar düz olsun,
Yolumuzda dikenleri güller et!

Dalâletle bırakıp da insanı,
Yapma arzın en korkulu hayvanı;
Unutturma doğruluğu vicdanı
Bizi sana lâyık olan kullar et!

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR