DÎVÂNI’N ŞEKİL BAKIMINDAN İNCELENMESİ
ULU ÂRİF ÇELEBİ DÎVÂNI’NIN ŞEKİL BAKIMINDAN İNCELENMESİ
Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, sadece gazel ve rubâî nazım türlerini içermektedir. Onun gazelleri, o dönemde yaşayan diğer şairlerin bir çoğu gibi normalden daha fazla beyitten oluşmaktadır. Bununla birlikte 10. ve 11. Gazeller sadece 3 ve 4 beyittir. Bu gazellerin sonradan tamamlanmak üzere bırakıldıkları ama tamamlanmadıkları düşünülebilir. Ayrıca 3. gazel de 5 beyitten oluşmaktadır. 9 beyit olan gazellerin sayısı 37, 13 beyit olan gazellerinin sayısı ise 20’dir. Ulu Ârif Çelebi’nin gazelleri arasında 48, 51 ve 63 beyitten oluşan birer mutavvel gazel de bulunmaktadır. Bu gazellerin yanında, Dîvân’da 81 tane de rubâî vardır.
a. DÎVÂN’DA KULLANILAN VEZİNLER
Ulu Ârif Çelebi, şiirlerinde ölçü olarak aruz veznini kullanmıştır. Aruz vezni içerisinde bulunan âhenkli ve kolay vezinleri tercih ettiği, karmaşık ve zor vezinleri tercih etmediği, ender kullanılan bahirlerde şiir söylemediği görülmektedir. Gazellerini, Klasik Türk ve Fars edebiyatı şiirlerinde en çok kullanılan hezec, remel, müctes, recez, muzâri‘, hafîf, serî‘ ve münserih bahirleriyle söylemiştir.
Rubâîlerin dört mısrâında dört ayrı vezin kullanmak mümkün olduğundan burada rubâî vezinleri zikredilmeyecektir.
Bahirlerin vezinlere göre dağılımı ve Dîvân’da kullanılma oranları şu şekildedir:
Hezec Bahri: % 40
Mefâ‘îlün/Mefâ‘îlün/Fe‘ûlün 35 gazelde
Mef‘ûlü/Mefâ‘îlü/Mefâ‘îlü/Fe‘ûlün 6 gazelde
Mef‘ûlü/Mefâ‘îlün/Mef‘ûlü/Mefâ‘îlün 4 gazelde
Mef‘ûlü/Mefâ‘ilün/Fe‘ûlün 4 gazelde
Mefâ‘îlün/Mefâ‘îlün/Mefâ‘îlün 1 gazelde
Mefâ‘îlün/Mefâ‘îlün/Mefâ‘îlün/Mefâ‘îlün 1 gazelde
Remel Bahri: % 20,5
Fâ‘ilâtün/Fâ‘ilâtün/Fâ‘ilün 15 gazelde
Fâ‘ilâtün/Fâ‘ilâtün/Fâ‘ilâtün/Fâ‘ilün 8 gazelde
Fe‘ilâtün/Fe‘ilâtün/Fe‘ilâtün/Fe‘ilün 2 gazelde
Fe‘ilâtün/Fe‘ilâtün/Fe‘ilün 1 gazelde
Müctes Bahri: % 10,1
Mefâ‘ilün/Fe‘ilâtün/Mefâ‘ilün/Fe‘ilün 13 gazelde
Recez Bahri: % 10
Müstef‘ilün/Müstef‘ilün/Müstef‘ilün/Müstef‘ilün 5 gazelde
Müfte‘ilün/Mefâ‘ilün/Müfte‘ilün/Mefâ‘ilün 4 gazelde
Müfte‘ilün/Müfte‘ilün/Müfte‘ilün/Müfte‘ilün 1 gazelde
Muzâri‘ Bahri: % 7,8
Mef‘ûlü/Fâ‘ilâtü/Mefâ‘îlü/Fâ‘ilün 7 gazelde
Mef‘ûlü/Fâ‘ilâtün/Mef‘ûlü/Fâ‘ilâtün 3 gazelde
Hafîf Bahri: % 4,6
Fe‘ilâtün/Mefâ‘ilün/Fe‘ilün 4 gazelde
Fe‘ilâtün/Mefâ‘ilün/Fe‘ilâtün/Mefâ‘ilün 2 gazelde
Serî‘ Bahri:
Müfte‘ilün/Müfte‘ilün/Fâ‘ilün 5 gazelde
Münserih Bahri: % 3,9
Müfte‘ilün/Fâ‘ilün/Müfte‘ilün/Fâ‘ilün 5 gazelde
a. GAZELLERDE BULUNAN KÂFİYE VE REDİF DÜZENİ
Ulu Ârif Çelebi, telâffuzu zor olan harflerle gazel söylememiştir. ج، ث، پ، ظ ط، ص، س، ک، غ، ع، ژ، ز، ذ، خ، ح، harflerinden ibaret olan toplam 15 harfle biten gazeli bulunmamaktadır. Diğer harflerle biten gazellerinin sayıları şu şekildedir:
ا 9 gazel
ب 2 gazel
ت 21 gazel
د 12 gazel
ر 9 gazel
ش 11 gazel
ض 1 gazel
ف 2 gazel
ق 1 gazel
ل 2 gazel
م 18 gazel
ن 11 gazel
و 5 gazel
هـ 6 gazel
ی 21 gazel
Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nda bulunan 128 gazelden 66 tanesi rediflidir. است ve نیست kelimelerini 7, باش kelimesini 5, تو kelimesini ise üç gazelinde redif olarak kullanmıştır. Diğer gazellerinde ise تویی مبند، باشی، مجویید، مست، ve benzeri kelimeleri de redif olarak kullanmıştır.
ULU ÂRİF ÇELEBİ DÎVÂNI’NIN MUHTEVÂ BAKIMINDAN İNCELENMESİ
a. DÎVÂN’DA İŞLENEN KONULAR
Ulu Ârif Çelebi, Dîvân’ında daha çok tasavvufî konulara yer vermiş, bununla beraber bazı sosyal ve dinî konular içeren şiirler de söylemiştir. Gazellerinde, dedesi Mevlânâ ve babası Sultan Veled’in gazellerinde de görüldüğü gibi konu bütünlüğü bulunmaktadır. Ayrıca gazellerinde, konuya canlılık vermek ve dinleyici ya da okuyucuya etki ederek onu ikna etmek için peygamber kıssalarına, ayet ve hadislere de işaret etmiştir.
Ulu Ârif Çelebi’nin Dîvân’da işlediği önemli konuları şu şekilde sıralamak mümkündür:
1. Dünyanın geçiciliği
Dîvân’ın içeriğinden, onun dünyaya iyimser bir gözle bakmadığı anlaşılmaktadır. O, şiirlerinde insanı dünyadan ve dünya değerlerinden uzaklaştırmaya çalışarak şöyle der:
“Kulağından pamuğu çıkar, gözünden perdeyi kaldır, geçici olan meskeni bırak, asıl döneceğin yere gel. İki günlük lezzet, makam, yücelik ve nimet için değerli ömrünü bir toz gibi havaya savurma, hebâ etme.80”
“Biraz rızık için gayret et, sonrası için üzülme, gül. Yokluktan kaç, ebedî olana yönel.81”
“Dünyaya gönül bağlama çünkü yok olacaktır. Ebedî olanı fânîde aramak olmayacak şeydir. Dışarısı iyi ve güzel görünür. İçi hoş değildir, kötü kokar. Sıkıntı, eksiklik ve kusur yeridir. Eksik kişilere göre mükemmelin ta kendisidir.82”
Ârif Çelebi, bu sözlerle kişinin uyanık olmasını ve asıl meşgul olması gereken konulara, özellikle âhirete yönelmesi gerektiğini dile getirmektedir. Dünya malı hakkında ise şöyle söyler: “Mal yılandır, sana hiç vefalı olmaz83”.
2. Aşk
Ulu Ârif Çelebi’nin şiirlerinde en çok işlenen konulardan biri de aşktır. O, şiirlerinde dünyadan vazgeçip aşk yolunda yürümek gerektiğini, gerçek yolun aşk yolu olduğunu defalarca vurgulamaktadır. Bazı örnekleri şöyle sıralayabiliriz:
“Soğan, sarmısak nedir ki? Bizim kuruntu aklımızın, vehmimizin hayalidir. Saba rüzgarından yakut arayan olgun insanlar gibi aşkı seç. Din ve derdin âşığı ol, nefsini öldürmüş olmayı iste. İki cihanda biricik ol, kendi benliğinden Allah’a yönel.84”
“Ekmek için can veriyorsun halbuki ekmek, can verilmeye layık değildir.
Can mânevî azık ile beslenir. Sen o gıdayı aşkta ara.85”
“Hakk’a giden yolda mürşit aşktır. Ders ve bilgini aşktan oku. Meyhanenin (dükkanın) güzelleştirilmesini akl-ı cüz’îden iste.86”
“İlâhî bir sürmeci olarak aşk gelince, gözlerden ağrı ve derdi kaldırır.87”
3. Kibir ve ikiyüzlülük gibi kötü huylardan uzak durmanın gereği
Güzel ahlâklı olma konusu, Dîvân’da en çok işlenen diğer bir konudur. Bu konuyla ilgili bazı örnekler şöyle sıralanabilir:
“Kendini beğenme ve gösteriş sapıklığına gitme, ikiyüzlülük ve aldatmayı bırak. Büyüklenme! Zât-ı Kibriyâya ulaşmak için toprak gibi ol.88”
“Gerçek misk kokusunu alabilmek için benliği, kibri, hasedi bırak.89” “Dünya dinin düşmanıdır, her zaman kahır ve kinle beraberdir. Yolda giden
bir er ol, kibri ve tembelliği bırak.90”
ULU ÂRİF ÇELEBİ DÎVÂNI’NDAKİ SOSYAL VE TOPLUMSAL KONULAR
Ulu Ârif Çelebi, Mevlevîliği yaymak amacıyla Anadolu’nun bir çok bölgesini gezen, sosyal yönü ağır basan bir kişilik olduğundan döneminin sultan, bey ve ileri gelenleriyle ilişkilerini iyi tutmayı başarmış, bu yönde hem yöneticilere hem de halka bazı uyarılarda da bulunmuştur. Bu nedenle Dîvân’da toplumu ilgilendiren meseleleri dile getiren bazı beyitler bulunmaktadır. Bu beyitlerden birinde, çeşitli kavimlere seslenerek halka iyi davranmalarını söyler ve şu şekilde seslenir:
“Ey Türk, Rum ve Arap! Halka zulmetme yollarını arama. Eğer sen Kâbe’yi inşa eden Halil isen, yontulmuş putları kır91”.
Ulu Ârif Çelebi, bir başka şiirinde de iktidar sahiplerine, özellikle adaletli davranma konusunda zayıf bilinenlere hitaben şöyle söylemektedir:
“Ey yönetici! Zayıflara ağır yük yükleme ki, Cebbar olan Allah da senin yükünü (omuzundan) kaldırsın.92”
“Şahlığa ve mülke aldanmayan şah, ne güzel şahtır. Adaleti seçti, sonunda övülen biri oldu. Allah’ın emrine itaat etti, peygambere uydu. İhsan ve cömertlikte insanların en şefkatlisi ve merhametlisi oldu.93”
Ulu Ârif Çelebi, Dîvân’ında geçmiş toplumların üzerine gelen toplu ceza ve ölümlere değinerek halkı uyanık olmaya şu şekilde çağırmaktadır:
“Deniz yolunda Firavun taraftarlarının cür’eti sebep oldu da, o yüzden onlara Allah’tan boğulma geldi. Edepsizler topluluğunun yaptıkları sebep oldu da, Nuh için tufan geldi. Salih’in devesinin öldürülmesi nedeniyle onların başına helâk geldi.94”
Dîvân’da bulunan toplumsal konulardan biri de israftır. İsraf konusunda Ulu Ârif Çelebi şöyle demektedir:
“Allah, israf edenleri sevmez’ ayetini duydun da böyle israf etmeye nasıl cesaret ettin?95”
Ulu Ârif Çelebi, toplumda söz taşımanın kötülüğü ve gizli kalmasında halk ve fert açısından fayda olan şeyi açıklamanın doğru olmayacağını anlatmak için şöyle demektedir:
“Allah gibi günahları örtücü ol, hayasızlık yapma ki, settâr olan Allah ansızın senin karanlığını yırtıp günahlarını ortaya çıkarmasın.96”
Dîvân’da, tembellik ve boş oturup hazır yemek şu sözlerle kınanmıştır: “Aslan gibi ol ve savaş, aksi halde tilki gibi geriden git ve laf etme.97” “Allah seninle olduktan sonra, düşmandan endişelenmek niye? Kendini tehlikeye atmadan gönlünü hatadan koru.98”
“Az konuş, büyüklerin sözünü adet edin. Dedikodudan vazgeç, pehlivan gibi ol.99”
“Ey Ârif! Git, az konuş, bundan sonra dilsiz, çalışkan bir Ârif ol.100” Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nda, üç beyitte özel olarak kadınlardan bahsedilmiş, kadınların zaafları dile getirilerek erkeklerin cesaret ve heyecanları artırılmaya çalışılmıştır. Bu beyitler şöylece sıralanabilir:
“Dünyaya gelen her bela ve sıkıntı, kadınlara az, erkeklere çok şekilde geldi101.
“Aşk erlerinin safında, cahil kadınlar gibi boş sözler söylemeyi bırak.102” “Ne vakte kadar kadınlar gibi renk ve kokuyla uğraşıp duracaksın? Erlerin eteğini tut, adam ol.103”
ULU ÂRİF ÇELEBİ DÎVÂNI’NDA DÎNÎ KONULAR
Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nda, özellikle bazı gazellerde çeşitli dinî ibadetlere ve dinî konulara değinilmektedir. Dîvân’da bulunan 31. Gazelin tümünde Ramazan ayı ve oruç ibadeti işlenmiştir. Ulu Ârif Çelebi’nin dinî konulara verdiği önemi göstermesi açısından bu gazelin tercümesin burada toplu bir şekilde verilmesi kanaatimizce uygundur. Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nın 31. Gazelinin tercümesi şu şekildedir:
“Mübarek olsun, ümmetin ayı geldi. Seçkin, kutlu, uğurlu Ramazan geldi.
Nur dolu bir ay, onda tesbih ve tehlil vardır. Oruç, namaz, iyilik ve yücelik ayıdır.
Mescid o ayda süslenir, minberler onunla nurlanır, güzelleşir.
Kıymetli (içinde kadir gecesi olan) bir aydır. Sadaka ve teravih ayıdır.
İhsan, sohbet, farz ve sünnet ayıdır.
Ey gönül! Madem Allah ‘oruç benim içindir’ buyurdu, ona yakınlaşmak için oruçlu ol.
Her ne kadar oruç sevdasında meşakkat olsa da, zorluktan sonra huzur ve rahat ortaya çıkar.
Oruç sıkıntısı, baştan başa bir hazine olur. Baş ağrısı saadetin sırrı olur.
Mustafa’dan ‘oruç cennettir’ sözünü dinle. Cehennemden kurtul, cennete git.
Otuz gün boyunca yemek yeme de, gündüzün gecen, bayram günü gibi; kıymet ve kudretin kadir gecesi gibi olsun.
Oruçta, ney gibi karnını boş tut ki, âhın Allah’a bir yol bulsun.
Ey can! Himmetle gökyüzündeki kapıların açılması için ağzını bağla.
Bilgisi hoş ve dini güzel ol ki, güzel fikirli, güzel yüzlü ve güzel düşünceli olasın.
Ârif’in yolunu tut, kaynağa kadar git ki, şeriatın sahibine doğru bir yol bulasın.”
Ulu Ârif Çelebi, Dîvân’ının başka bir beytinde de namaz ve oruçtan şu şekilde bahsetmektedir:
“Namazla, oruçla, ağlayıp ah etmekle Allah’a doğru perdesiz bir yol bulursun.104”
Tövbe edip günahlardan temizlenmeyi isteme hakkında Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nda şu beyitler göze çarpmaktadır:
“Allah’ın rahmetini elde edebilmek için tövbe et, günahların için af dile. Eğer tövbe etmezsen, serserilikle sorumluluktan kurtulacağını zannetme105.”
“Takvâ tövbesini iste, korkusuzca günah işleme. Ey eşek! Daha ne zamana kadar ahırda saman yiyip duracaksın?106”
Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nda bulunan ve namazdan bahsedilen bir rubâî yanlış anlamalara imkan verebilecek türden olduğu için burada özel olarak bu konuda bahsedilmesi uygundur. Bu rubâînin tercümesi şu şekildedir:
“Biz niyaz ehliyiz, namaz ehli değil. Namazı bırak da niyaza gel. Kalp gözün açıksa, gönlümüz ve canımızın içinde birçok Kudüs’ler ve Hicaz’lar olduğunu bilirsin.”
Akl-ı selîm sahibi olanlar, bu rubâîden Ulu Ârif Çelebi’nin namaz kılmadığını ya da namazı küçümsediğini anlamazlar. Burada bahsedilen konu, namaz haricindeki zamanlarda niyazla uğraşılması gerektiğidir. Zira insanların bir gün içinde namaz için harcadıkları zaman 1-2 saati geçmez, artan zamanda Allah’tan uzak kalmamak gerektiği Ulu Ârif Çelebi tarafından bu şekilde beyan edilmiştir.
ULU ARİF ÇELEBİ DÎVÂNI’NDA TASAVVUFÎ KONULAR
a. Tasavvufa girmenin Önemi
Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nın çeşitli beyitlerinde tasavvuf ve tarîkata girmenin gerekli olduğundan bahsedilmektedir. Bu beyitlerden bazıları şöylece sıralanabilir:
“Ârif’in yolunu tut, kaynağa kadar git ki, şeriatın sahibine doğru bir yol bulasın.107”
“Eğer aşıklar halkasından uzak olursan, kalp ve gönlün daima yaralı olur.
Mana erlerinin meclisine gir, suretlerle niye aldanmaktasın?108” “Eğer aşıklara yakın olursan, dünyada önder ve seçkin olursun.109”
Ulu Ârif Çelebi, şeyhe itiraz etmemin mümkün olmadığını da şu sözlerle ifade etmektedir:
“Herkes bu büyük insanın (Mevlânâ’nın) aşığıdır. Sadakat ve sevgilerinden başlarını yolunun toprağına koyarlar. Kimseden bir îtiraz olmaz. Eğer olursa, Allah’ın kılıcı onun başını çekinmeden keser.110”
b. Kıble ve Ka’be
Ulu Ârif Çelebi de diğer birçok mutasavvıf gibi sevgilinin yüzünü kıble, köyünü de Ka’be olarak kabul etmektedir. Bu konudaki bazı beyitler şu şekilde sıralanabilir:
“Kıblemiz sevgilinin yüzü, dinimiz sevgilinin aşkıdır. Senin Ârif’inin bu mezhepten başka söyleyecek sözü yoktur.111”
“Sana, kıble ve Kabe olarak aşk yeter. Eğer sen Halîl isen, orada tavaf yap.112”
c. Nefs Terbiyesi ve Tevâzû
Birçok mutasavvıf gibi Ulu Ârif Çelebi de nefs terbiyesi ve tevâzû konularına özel bir önem vermektedir. Ulu Ârif Çelebi’nin bu yolda nefs terbiyesini ve nefsi ıslah etmenin şart olduğunu belirttiği, Dîvân’ında bulunan şu beyitlerden de anlaşılmaktadır:
“Eğer künyenin Allah’ın aslanı olmasını istiyorsan, elini savaşçı nefsin beline dolaman gerek.113”
“Kâfir nefsi aşkla müslüman et de, cehennem ve azap korkusundan kurtul.114”
“Ebediyyen ruhun baki olmasını istese de, kendi nefsini yok etmeye çalışan yok.115”
“Ölmeden önce öl, ey dost! Ancak o zaman ölümü, Musa gibi mana elması olarak bil.116”
Mütevâzî olmanın gerekliliği de Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nda önemle işlenen konulardan birisidir. Tevâzû konusundaki bazı beyitleri şu şekilde sıralanabilir: “Kim topraktan, zelil ve hakir olursa, bu sefil yerde yücelerden bahseder.
Ey aziz kişi! Tevazu yolunu seç, zira bu hem Hakk’ın ayeti, hem peygamberin hadisidir.117”
“Eğer tevazu konusunda yeryüzü gibi olursan, İsa gibi göğe yükselirsin.118”
ULU ARİF ÇELEBİ’NİN ŞİİRLERİNDE AŞIRI GİBİ GÖRÜLEN SÖZLERİ HAKKINDA BAZI MÜLÂHAZALAR
Ulu Ârif Çelebi’nin şiirleri arasında, diğer bazı mutasavvıf şairlerde de görülen ve ilk bakışta dindar bir kişi için aşırı sözler gibi algılanabilecek bazı beyitler bulunmaktadır. Bu beyitlerden en öne çıkanları şu şekilde aktarılabilir: “Eğer fakr halindeysen, sözü gazeli bırak. Aşık ol ey kardeş! İlmi ameli bırak.119” Bu beyitte ilim ve amelin terk edilmesi, özellikle fakr halinde olan kimselerden istenilmektedir. İlim ve amelin bırakılmasını da tamamen bırakılma olarak anlamamak, bu işlerle gereğinden fazla ilgilenmemek olarak yorumlamak yani tüm zamanını ilim ve amele harcamamak olarak algılamak gerekir.
“Aşkın mağara arkadaşı olmayan kişi, Muhammed’in ümmeti ve takipçisi değildir. Ahmed-i Muhtâr aşk madenidir. Aşık olmayan kişi, Ahmed’den değildir.120”
Bu beyitlerde bulunan ‘mağara arkadaşı’ sözünden, Hz. Peygamber ve Hz. Ebûbekir’in hicret yolunda sığındıkları mağara akıllara gelmektedir. Hz. Ebûbekir’in, Hz. Peygamber’i, canını verecek derecede sevdiği âşikârdır. Bu beyitte bahsedilen konu, Hz. Peygamber’e duyulan sevgi ve aşkın son derecede olması gerektiğidir. Hz. Peygamber’i canından çok sevmeyen kişinin de onun gerçek takipçilerinden olamayacağı açıktır.
“Mushaf ve seccade zâhide aittir. Sen eğer rintsen ve aşıksan, sarhoş ol. Kıble ve Kâbe, yarin köyü ve yüzüdür. Yari ara, yarin ayağının toprağı ol.121”
Klasik şiirde zâhit, aşkı bilmeyen, dini sadece Kur’an okuyup namaz, oruç ve hac gibi ibadetleri yerine getirmekten ibaret sanan, kibirli ve gösteriş yapmayı seven bir insanı temsil etmektedir. Bu anlamıyla zahit, sadece dış görünüşe bakar, ona önem verir. Oysa insanın iç dünyası daha ehemmiyetlidir. Bu anlamda Ulu Ârif Çelebi de dinin sadece Kur’an okuyup ibadet etmekten ibaret olduğunu sanma, diyor. Sarhoş olmaktan maksat ise Allah ve Peygamber aşkıyla kendinden geçmektir. Kıble ve Kâbe, sadece Allah’ın o tarafa ibadet edilmesini istediği dünyevi mahluklardır. Gerçek ilah değildirler, insanı Allah’a yaklaştıran birer araçtan ibarettirler. Ulu Ârif Çelebi, sen bu araçlara takılıp kalma, gerçek İlahını ara, demektedir.
Ulu Ârif Çelebi’nin şiirlerini okuduktan sonra, onun samimi ve gayretli bir müslüman olduğuna inanmak zorunda kalırız. Herkes gibi onun da bazı günahları vardır ama o tövbe etmeyi bilen ve bu konuda bizlere nasihat eden yüce kişilerdendir. Ulu Ârif Çelebi Dîvân’ında bulunan bazı gazellerin tümüyle Hz. Peygamber’le ilgili oluşu da onun samimiyetini göstermektedir. Dîvân’da, insanların dini anlama ve uygulamadaki bozuklukları konusunda şöyle bir beyit bulunmaktadır:
“Dünya dertlerinden temizlen, dininde hiçbir bozukluğa yol verme.122”
ULU ÂRİF ÇELEBİ DÎVÂNI’NDA DİL VE ÜSLUP
Ulu Ârif Çelebi Dîvânı’nın muhtevası tasavvuf ağırlıklı olduğu için gazelleri arasında anlaşılması zor gibi görünen bazı beyitleri varsa da onun şiirleri genellikle sade ve akıcıdır. Dîvân’da bulunan beyitlerden, duygu ve düşüncelerini çevresinde bulunan insanlara aktarabilmek için sade ve anlaşılabilir olmayı tercih ettiği ortaya çıkmaktadır. Tamamen Farsça olan bu Dîvân’da, Arapça kelime ve terkiplere de yeri geldikçe yer verdiği görülmektedir. Buna karşılık, Türk bölgesinde ve Türkler arasında doğup büyümesine rağmen eserinde Türkçe kelimeler yok denecek kadar azdır. Babası Sultan Veled’in Dîvânında Türkçe beyit ve manzûmelere rastlanırken, oğlu Ulu Ârif Çelebi’nin hiç Türkçe beyit söylememiş olması garipsenecek bir durumdur. Aile ve yakın çevresinde Farsça konuşulması nedeniyle Türkçe’yi iyi öğrenememiş, bu yüzden de Türkçe şiir söylememiş olduğu düşünülebilir. Ulu Ârif Çelebi’nin gazel tarzındaki şiirlerindeki sıralama konusunda bir sistemli bir durumun olduğu düşünülebilir. İlk gazellerinde nasihat vermeyi tercih eden Ârif Çelebi’nin, son gazellerinde vahdet-i vücûdun son noktasına vardığı hissedilmektedir.
- Sultan Veled, İbtidâ-nâme, Çev.: Abdülbaki Gölpınarlı, I, Konya,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 827; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 65, İstanbul,
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 826-827.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 827-828.
- Burada bahsedilen yedi veli, Mevlânâ, Bahâ Veled, Seyyid Burhâneddîn, Şems-i Tebrîzî, Şeyh Salâhuddîn, Çelebi Hüsâmeddîn ve Sultan Veled olmalıdır.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 828-829.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 829-830.
- Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 836-837.
- Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 831-832.
- Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 842-843.
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 852-856; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 844-846; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 69-70.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 858-862; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 849-851.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 872-877.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 885-888.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 891-892.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevilik, 94-95.
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevilik, 92-93.
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 69, 92-93; Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 925-927.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 859-863.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 894-895.
- Hadîd Sûresi, 57/4.
- Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, Çev.: Tahsin Yazıcı,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 909-910.
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, Çev.: Tahsin Yazıcı, 630-631.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 864-865.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 945-947.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 947-948; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 949-950; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Mevlânâ, Mesnevî, Çev.: Veled İzbudak, IV,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 950-951; Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri, 83-84.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 924-925; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 74; Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 925-927; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 74-75; Feridun Nâfiz Uz- luk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri, 69-70.
- Şefik Can, Mevlana’nın Rubaileri, Rubai no: 1707.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 908; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 75; Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri, 58-59.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 931-932; Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri, 72-74.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 894-895; Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri, 51-52.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 859; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 892-893; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 913-914; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 962; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 86; Gölpınarlı ‘Bugün Karaman’da Mevlana’nın annesi Mü’mine Hatun, ilk hanımı Gevher Hatun ve büyük kardeşi Alâeddîn’in medfun bulundukları Medrese-i Sultan dergâhına Ak Tekke ve Kelâmiye Zâviyesi dendiğine göre, burasının Kelâmîoğlu tarafından kurulduğu anlaşılı- yor’ demektedir (Mevlana’dan Sonra Mevlevilik, 86).
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II,
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 928; Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik, 75-76.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-Ârifîn, II, 849-851.
- “Artık vakti geldi, soyunayım, sureti bırakayım da baştanbaşa can olayım. Ten sûreti gidiversin, ben o sûretten ibâret değilim Ben bâkî oldukça, sûret eksik olmaz elbet.” (Mesnevî, VI, 613 ve III, 3934.)
- Feridun Nâfiz Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri,
- “Velîler güneşlerin güneşidir, güneş onların nuruyla aydınlanır.”
- “Her an sağdan soldan aşkın sesi Biz göklere gidiyoruz. Kim bizimle oraları görmeyi arzu eder?”
- “Gönlü dinlendiren o sevgilinin diyarına gitmek ve kendi varlığından çıkmak O ayın yanına küstahça gitmemeli, sarı bir çehre ve ıslan bir gözle gitmelidir.” (bkz. Uzluk, Ulu Ârif Çelebi’nin Rubaileri, 120-121).
- Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri,
- Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, 701-702.
- Ahmed Eflâkî, Menâkibu’l-ârifîn, II, 969;
- Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, 702-703.
- Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, 703-704.
- Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevîlik,
- Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Külliyât-ı Şems-i Tebrîzî, 243.
- Mehmet Vanlıoğlu, Ulu Ârif Çelebi ve Dîvânının Tenkitli Metni, 52-55.
- Sa‘dî-i Şîrâzî, Gulistân-ı Sa‘dî,
- Hamamizade İhsan, Ömer Hayyam Rubaileri,
- Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Külliyât-ı Şems-i Tebrîzî, 1331.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 1-2. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 34. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 1-3. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 2. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 9-10. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 4. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 11. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 4. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 11. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 13. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 5. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 5. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 6. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 13-14. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 6-7-8. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 14. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 4. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 1. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 17. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 4. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 21. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 12. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 2. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 3. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 9. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 8-9. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 17. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 13. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 1-2. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 1. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 21-22. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 11. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 7. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 12. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 6. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 4. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 8. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 5-6. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 3. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 1. Beyit.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 14-15. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 13-14. Beyitler.
- Ulu Ârif Çelebi Dîvânı, Gazel, 2. Beyit.