[DİNLE.Y.EN]

A+
A-


İnsan, gerçekte(n) dinleyendir zîrâ dinleyen söyleyenden ârif olsa gerektir.

İşitmek için kulak vermek, kulak kesilmek dahası ayrı görmeden bir bilip can kulağıyla bir bir dinlemek gerek…

İçine aldığı sesi, dinlediği canı düzeltmeye, değiştirmeye, kurtarmaya, ders vermeye çalışmadan, olduğu gibi olmasına izin vererek, birliğe kabul ederek sâdece dinlemek ne hoş…

İstenmeyen tavsiyelere, prematüre tepkisel cevaplara boğmadan cân u gönülden dinlemek ne güzel…

Nasıl buyurmuştu aşk ocağında dinlenenler:

– Bişnev in ney çün hikâyet mî koned

Şu Ney’i can kulağıyla hele bir dinle: ayrılıktan mı bu hikâye? İnleyen ne?

İnnAllahe HUve’s Semi’ul Basîr
[Mümin:20’den]

O bile kendini önce duyucu (Es-semi’) sonra görücü (El-Basîr) olarak tanıttı.

O halde “Bişnev:Dinle” çünkü kulak olmayınca lisan (kelam, söz) teşekkül etmez. Dile (müezzine) müşterî (velînimet) ancak can kulağıdır.

Vücûd “harf” denen sesle her an yazılan kitap
Hem “Oku” hem de “Dinle” emrineyiz muhatap
Bu ses için Mevlânâ ilk: “Dinle Ney’den” dedi
Bu sesi duyup da sağ kalan olur ebedî

Kendinden dinler gibi ses anlayana selâm olsun, kendini dinleyene aşk olsun…