DERGÂHTAN İÇERİ GİRMEK – Bilal Kemikli

A+
A-

DERGÂHTAN İÇERİ GİRMEK

Mevleviliğin adeta bir kültür ocağı gibi çalıştığı malumdur… Sadece Mevlevilik mi? Hayır, bütün irfan okulları birer kültür ocağıdır. Evet, Halvetîlik, Rufâilik, Nakşîlik, Kâdirîlik, Bektâşîlik, Bayramîlik gibi bütün yollar, bütün irfan okulları birer kültür ocağı gibi hizmet görmüşlerdir.

İrfan okulları içinde Mevlevilik, özellikle yetiştirdiği şairleri, musikişinasları ve hattatlarıyla ayrı bir yere sahiptir. Mevlana’nın başta Mesnevi olmak üzere geride bıraktığı manevi mirasıyla hala bu hizmeti sürdürdüğüne tanık oluyoruz. Evet, bugün de Mevlevilik bir bakıma kültür ocağı olarak görev yapıyor. Belki Mevlevilik dememeyim, ama oradan beslenen muhitler… Hemen aklıma, son dönemlerde artarak devam eden Mesnevi tercümeleri, şerhleri, Mevlana üzerine yapılan araştırmalar, akademik incelemeler, son dönemde moda halini alan Mevlana ve çevresini konu edinen romanlar, bu gelenekten beslenen hikâyeler ve şiirler, folklorik ve gösteriden öteye geçmese de gönüllere sükûn sunan Sema Ayinleri, farklı muhitlerde organize edilen Mesnevi okumaları vs. gibi etkinlikler geliverdi.

Modern insan içine düştüğü halden memnun değil; yeni bir halin, yeni bir bakışın peşinde… Bu yeni, “her dem yeniden doğarız” esasıyla hizmet ifa eden Mevlana’nın ve dolayısıyla irfan okullarından geride kalan miras içinde aranıyor. Ben bu arayışa, “geriye giderek yenilenmek” diyorum. Görünüşte geriye, tarihe gidiyorsunuz; lakin esas itibariyle, anı ve yarını anlamlandırma çabasındasınız. İçinde bulunduğunuz boşluğu doldurma niyetindesiniz. O eski gibi görünen miras, sizin için çıkış yolları içeriyor.

Geriye giderek yenilenmek, iflas eden torunun dedesinin evin bahçesinde sakladığı hazinesini bulması anlamına gelir. İflas etmişsiniz… İşte boşluk budur. Yeni bir sermayeniz olursa, öz sermayeniz, işte onunla canlanacak ve yenileneceksiniz. Yeni hedefleriniz olacak mesela. Yeni düşler kuracaksınız. Hayata yeni bir gözle bakacaksınız. Tarihe gitmek, hazineyi keşfetmek, bu anlamda bizi yeniliyor.

Evet, tekke geleneği resmi anlamda devam etmiyor… Oradaki usul, erkân, edep, dil ve terbiyeden yoksunuz. Bu yüzden de işin taklitleri ortada. Lakin bütün bunlara rağmen, akademik anlamda güzel araştırmalar, güzel neşirler oluyor. Oradan buradan çalıntı cümlelerle, aşkın gözünden yaş akıtma edebiyatı ve kimi fantastik kurgular bir yana, bu ilmi neşirler bizleri heyecanlandırıyor.

Efendim, maksadım bendenizi bugün heyecanlandıran bir güzellikten sizleri haberdar etmektir. Nedir bu güzellik? Zeytinburnu Belediyesi’nin bir hediyesi: Tekke Kapısı: Yeni Kapı Mevlevihanesi’nin İnsanları… Tekke Kapısı, Bayram Ali Kaya dostumuzun bize sunduğu güzel bir eser. Bir tekkenin kültür hayatımızı besleyen insanlarını; dedelerini, mesnevihanlarını ve burada yetişen ilim ve sanat erbabını anlatan güzel bir eser.

Zeytinburnu Belediyesi’nin güzel eserlerinden bir eser. Zaten Zeytinburnu, İlmi ve estetik kaygıyı göz ardı etmeyen eserler kazandırıyor ilim ve kültür hayatımıza. Popülerlik tuzağına düşmeden yapılan bu yayınlar, kalıcı olacaktır.

Velhasıl sözün özü, Mevlana bıraktığı mirasla hala ilim, kültür ve sanat hayatımızı besliyor… Tekke Kapısı, bunu işaret ediyor. Ne duruyorsunuz? Haydın, dergâhın kapısı açılmış, buyurun beraber girelim içeriye.

bkemikli@gmail.com