[DEM BU DEM]
Böyle buyurdu âlemin gördüğü iki göz olan:
Seni y.oldan, seni senden alıkoyan şey
İster küfür olsun, ister iman
Seni dosttan uzak düşüren nakış
İster çirkin olsun ister güzel
İkisi de aynıdır
Aşkın Sultânı O’nun kıymetini böyle itiraf eyledi:
“Attâr ruh idi, Senâi onun iki gözü; biz Senâî ile Attâr’ın arkasından geldik.”
Gazneli Hakîm Senâî (v. 1131) rahmetullahi aleyh buyurdu:
Maksûd zi âlem âdem âmed
Maksûd zi âdem ân dem âmed
Âdem hûşest ve ân dem bîhûşî est
Âlemden maksat: gerçek bir insanı meyve vermesi, insan’dan maksat ise o demin gelmesidir.
Bir ağaçtır bu âlem
Meyvesi olmuş âdem
Maksûd olan meyvedir
Sanma ki ağaç ola
Âlemin varlığı ile kastedilen, söylenilmek istenen insanın gelmesidir ve insandan murâd olunan, bir uyanış ânı olan o demin gelmesidir.
Âdem hûş yani akıl, şuur demekse de uyanış anı olan, o bir dem geldiğinde Âdem bîhuştur, aklı başında değildir, kendinden geçmiştir, olduğu yerde bîhûş, şuursuz kalmıştır. Uyandığın esnada, kendine doğduğun o demde kendinde olmaman şaşılacak şey! Hatırla ama seni dünyaya getiren o biricik vuslat anında da herşey unutulmadı mı?
Bu demde “dem bu demdir” sözü kime ne söyler:
Her şeyin, cümle âlemin, sâfi tek bir ânda mahzâ vahdet ile yoğrulduğu ve eksi sonsuz ile artı sonsuz arasında çoğalan o demde, âlemin varmış gibi görüneceği, dem’in âlem ve âdem ile birlikte olduğu, bir olduğu, olmuş olacak her ne varsa o ân-ı dâimin içinde dürülü durduğu söylenir durur.
Bin bir sırrı içerisinde barındıran bu sözde; âlemden maksat âdemdir, âdemden maksat o demdir.
Geçti gün, ferdâyı ko: sâat bu sâat dem bu dem
Dün geçti, yarın gelir mi gelmez mi belli değil; sâat bu sâattir, an bu an, farkedene aşk olup durur vesselâm