Burhan Öcal (Polis Burhan) Ruhun Şâ’d Olsun…
Yenikapı Mevlevîhânesi’nin delisi veya velisi “Polis” lakabı ile tanınan İstanbullu Mevlevi Burhan Öcal abimiz, 12 yıl oldu bu dünyadan göçmesi, Allah Rahmet Eylesin, ruhu Şâ’d olsun.
Burhan Öcal (Polis Burhan)
(1930) – (2009)
Yenikapı Mevlevîhânesi’nin son mazannesi, delisi veya velisini 30 Ocak 2009’da kaybettik. Burhan Öcal Bey, “Polis” lakabı ile tanınan bir İstanbullu Mevlevi idi. 1930 yılında doğmuş ve hayatının tümü takr u zaruret içinde geçmişti. Hiç evlenmemiştir. Hiçbir zaman hâlinden şikâyet etmemiş, kimseyi kırmamış, gücendirmemiş, kendisine yapılan haksızlık ve kırıcı davranışları da örterek, affederek karşılamıştı. Yenikapı Mevlevîhânesi ve Hâmuşânı onun kalbinin attığı, gönlünün ferahladığı, hayatının ve varlığının sebeb-i hikmeti gibi gördüğü yerdi ve kendi evi idi. Vakıflar İdaresi’nde bizzat incelediğim tamamı Burhan Öcal dilekçeleri ile dolu üç klasör evrakın konusu sadece Yenikapı Mevlevîhânesi ve onun geleceği idi. Bu klasörleri Burhan Bey oluşturmuştu, içinde 30 yıl çalıştığımdan yakinen biliyorum; Burhan Öcal, Vakıflar idaresi için âdeta bir kâbus idi.
H. Necdet Nişli (Burhan Öcal – Bir Polis Burhan Vardı)
…Tekke’nin bu gün yaşı seksenlere varmış, Burhan isimli bir emektarı vardı. Burada kârgir Tekke binasının bir odasında yatar kalkar, hizmet ederdi. Ömrünü bu binaya adamıştı, kimsesi yoktu, Yenikapı Mevlevîhânesi onun vatanıydı. Ruhu burada, bu binanın yosunlu duvarları, uzun loş koridorları, yıkık tavanı, ot bürümüş, dağınık bahçeleri, devrilmiş mezar taşları, selvileri, taşı toprağı arasına sıkışmıştı. Her zaman hızlı ve heyecanlı konuştuğuna ona “polis? lakabını takmışlardı. O sırada Türkiye Çocuk Esirgeme kurumu’na verilmiş ve bir çocuk yuvası olan eski Yenikapı Mevlevîhânesi ile ilgili her konuyu bilirdi, en ufak bir detayı büyütüp şişirerek dik sesiyle dakikalarca anlatır, en ilgisiz kişileri dahi Mevlevîhâne’ye ve onun kültürüne hayran bırakırdı. Cahildi, okumuş yazmışlığı yoktu ama Mevlevîhâne sanki onun adına ayakta duruyordu.
Burhan, yangın gecesi ortalıklarda yoktu. –Kilyos’a gitti… dediler. Artık bir tarih enkazı olan yıkık Mevlevîhâne’nin boş arsasına yaklaşırken içimden diyordum ki: “şimdi bu adam gelip bu hâli görünce herhalde intihar eder…?
Yangın yerine oldukça yaklaşmıştık. Henüz dumanları tüten enkaza vardığımda bir de ne göreyim, Burhan iş elbiselerini giymiş, eline bir kürek almış, moloz kaldırıyor… Yarısı yanmış, yarısı yanmamış sandukaların arasında Dede’lerin mezarlarını arıyor, yanına yaklaşıp yüzüne hayretle baktım, beni görünce gülümsedi… Gözlerinde üzüntü işareti aradım, bulamadım… Bakışlarında en ufak bir sıkıntıya rastlamadım, şaşkına dönmüştüm:
– Burhan dedim, gördün mü bak ne oldu …?
– Olsun dedi… Ne var, hizmete devam…
Konuşmadı benimle… küreği sallamayı sürdürdü, bu ne biçim adamdı yarabbi… Demek ki bu olağanüstü varlık, yıllarca o Tekkenin maddesi değil, manası ile yoğrulmuş, işe devam ediyor… Hizmeti aksatmıyor. Eskiden Tekkeye bakarken, şimdi Tekke’nin küllerine bakıyor… Kazma kürek yangın yeri temizliyor.