BOSNA-HERSEK’TE MEVLEVİLİK
BOSNA-HERSEK’TE MEVLEVİLİK
I. ULUSLARARASI MEVLÂNA DÜŞÜNCESİNDE BEŞERÎ MÜNASEBETLER SEMPOZYUMU
Cemile TEKİN*
Mevlâna Celaleddin-i Rumî, dünyada en büyük arif, bilgin ve şairdir. Hayatı boyunca ve sonrasında İslam medeniyetinde çok önemli izler bırakmıştır. Ölümünden sonra dünyada onun etkisi iki şekilde nakledilmektedir; bunların başında Mesnevî ve Mevlevilik gelmektedir. Mevlana’nın etkisi ve rolü daha doğrusu Mesnevî ve Mevlevi Tarikatı hakkında birçok araştırmacı eser yazmıştır. Onlardan bazıları Rejnolds Nikolson, Annemarie Schiemmel, Abdulbaki Gölpınarlı, Ikbal Afzal, Abdulhusejn Zarinkub ve Franklin Luis’tir. Bosna- Hersekte ise akademisyen Cemal Çehayiç, eski reisululema Süleyman Kemura, Müderris Hafız Mahmud Tralyiç’tir. Tarihte, Bosna-Hersek’te Mevlâna’nın İslam tasavvufun atası olarak bilindiği ve Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinin ilk yüzyılın boyunca Bosna-Hersek’te İslam ve İslam kültürünün yayılmasında Mevlevi Tarikatının büyük rolü olduğu eski Yugoslavya topraklarında en büyük tasavvuf araştırmacısı Cemal Çehayiç kanıtlamıştır. Bu çalışmada Bosna-Hersek’te Mevlevilik ve Mesnevî’nin etkisi üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Bosna Hersek, Mevlâna, Mevlevi Tarikatı, Mesnevî.
Abstract
MEVLEVİYEH IN BOSNIA AND HERZEGOVINA
Mevlana Celalettin Rumi is the greatest arif, scholar and poet in the world. He left very important traces in Islamic civilization during and after his life. After his death his influence in the world is conveyed in two ways; the first of these is the Mesnevi and Mevlevi Sect. He has written many works on the Mesnevi and Mevlevi Sect as researchers. Many researchers have written about Mevlana’s influence and his role in the Mevlevi and mesnevi sect. Some of them are Rejnolds Nikolson, Annemarie Schiemmel, Abdulbaki Gölpınarlı, Ikbal Afzal, Abdulhusejn Zarinkub and Franklin Luis. In Bosnia and Herzegovina, academician Cemal Çehayiç is former reisululema Süleyman Kemura, Müderris Hafiz Mahmud Tralyiç. In history, it is known as the ancestor of the Islamic Sufism of Mevlana in Bosnia and Herzegovina and during the first century of the rule of the Ottoman Empire, Cemal Çehayiç, the greatest Sufi researcher in the territory of Yugoslavia, proved that the Mevlevi Sect had a great role in the spread of Islam and Islamic culture in Bosnia and Herzegovina. In this study, the effect of Mevlevi and mesnevi in Bosnia-Herzegovina will be emphasized.
Keywords: Bosnia and Herzegovina, Mevlana, Mevlevi Sect, Mesnevi.
Giriş
İslamiyet’in Fatih Sultan Mehmet zamanında (1444-1446 ve 1451-1481) Bosna-Hersek’e girdiği görüşü yaygındır. Fakat Boşnak tarihçi Hazim Şabanoviç farklı görüştedir. Ona göre “1448 yılı ilkbaharında Osmanlılar tekrar Bosna’ya gelmişlerdi…”1 Yani Bosna’da daha önce de Osmanlılar bulunmuşlardır. Diğer Bosna-Hersek tarihçisi Mehmed Hanciç, Osmanlıların Bosna’ya ilk defa 1387 yılında girdiklerini tespit etmiştir2. Şu halde 1387’den itibaren Fatih’in Bosna-Hersek’i fethine kadar (1463) Osmanlılar kısa veya uzun zaman Bosna topraklarında bulunmuşlardır.
İslamiyet ve tasavvufun Bosna’ya gelmesi, Fatih’ten çok öncedir. Bazı araştırmalara göre Bosna-Hersek’te XI. yüzyılda Müslümanlar yaşamışlardır. Bunların adı o zamanlar Hâlisiye’dir3. İslam dinine ihlasla bağlı oldukları için Hâlisiye adını almışlardır. Bunların Tuzla şehrinin yakınlarında bulunan Kalesiya adlı küçük kasabada yaşadıkları iddia edilmektedir. Hersek bölgesinde önceden yapılmış bazı arkeolojik araştırmalar esnasında Müslüman tüccarların Halife II. Mervan zamanına (744-750) ait demir paraları bulunmuştur4. Bu durum, dervişlerin ticaret yapmak için Hersek’e IX. yüzyıldan sonra geldiklerini göstermektedir. Halk arasında rivayet edilen hikâyelere göre XIII. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Sarı Saltuk Dede, Blagay Tekkesi’nde kalmış; makamı da orada bulunmaktadır5. Bu bilgilere göre Bosnalıların Müslümanlarla tanışması Osmanlılardan çok öncelere dayanmaktadır. Ancak Müslüman olmaya Fatih zamanında başlamışlardır.
Bosna-Hersek’te Mevlevilik
1) Mevlâna ve Mevlevi Tarikatının Bosna-Hersek İçin Önemi
Mevlâna ve Mevlevi Tarikatının Bosna’yla dolaysız bir teması olmadığı halde diğer tarikatlara nazaran Bosnalılar üzerinde etkisi çok daha büyüktür. Mevlâna, Mesnevî sayesinde tüm divan şairleri ve mutasavvıfları etkilemiştir. Bundan dolayı bazı şairlerin Mevlevi Tarikatına mensup mu yoksa sadece Mevlâna’ya sempatileri mi bulunduğunu ayırmak zordur. Bosna-Hersek’in fethedilmesinden hemen sonra Mesnevî’nin yorumlanmasına başlanmıştı. En meşhur Mesnevî yorumcusu Şeyh Fevziya Blagayats (Blagaylı) idi. Mostar’da Boşnak asıllı şair Derviş Paşa Bayezidagiç tarafından kurulmuş olan “Darü’l-Mesnevî”de Mesnevî okuma etkinlikleri sürdürülmüştür. Buna benzer kurumlar Bosna’nın diğer şehirlerinde de bulunmaktadır. Öbür taraftan Saraybosna ve Mostar’daki Mevlevi tekkelerinde olduğu gibi bazı camiler, mektepler ve evlerde de Mesnevî temelli vaazlar verilmekteydi6.
Mevlâna ve Mesnevî’nin yorumu ile Şami, Sudi, Habibi Dede, Derviş Paşa Bayezidagiç (ö. 1603), Abdullah Boşnak, Muhteşim Şabanović, Ali Dede Boşnak, Leduni7 gibi birçok âlim ve şair ilgilenmiştir.
Diğer taraftan Osmanlı döneminde Nakşibendi Tarikatının yanı sıra Mevlevilik, Bosna- Hersek’te hemen her zaman en yaygın tarikat idi. Nakşibendi Tarikatı, İslam ve İslam kültürünün yayılmasında Balkanlar’da fazla belirleyici olmamış, Mevlevilik ondan daha çok etkili olmuştur. Bununla birlikte Boşnak Ortaçağ tarihçisi Cemal Çehayiç, Kosova, Arnavutluk, Güney Sırbistan ve Makedonya’dan farklı olarak Bektaşiler’in Bosna’ya nüfuz etmediklerini söylemektedir8. Buna göre Osmanlı Devleti hâkimiyeti boyunca Mevlevi Tarikatının Bosna-Hersek’te rolü oldukça büyük olmuştur.
2) Bosna-Hersek’te Mevleviler
Saraybosna’da İsa Bey tekkesinin XV. yüzyılın ikinci yarısında kurulmasıyla Bosna, Mevlevi öğretisiyle karşılaşmıştır. Konya’da Mevlevilik nasıl ifade edildiyse tabii ki Bosna’da da aynı şekilde ifade ediliyordu. XV. yüzyılın ikinci yarısının başında ikinci Bosna Sancak beyi İshak Bey’in oğlu İsa Bey (ö. 1469) Saraybosna’da bir tekke inşa ederek Küçük bir kaza merkezi olan Vrhbosna’da bugünkü Saraybosna’nın temelini atmıştır. Bu bilgi, Saraybosna ile ilgili en eski yazılı kaynak olan 866/1462 tarihli İsa Bey vakıfnamesinde bulunmaktadır9.
İsa Bey vakıfnamesinde tekkenin hangi tarikata ait olduğu bahsedilmediği halde Mevlevi Tarikatına bağlı olduğu Mesnevî şerhi olan bir kitaptaki; “Mevlevi dervişler için inşa edilen eş olmayan bu güzel kitabının örneğinin transkripti Allah’ın yardımıyla, Mevlana’nın hizmetçisi olan Boşnak Mevlevi derviş Muhammed’in zayıf ve kırık kalemiyle 1058/1648’de bitirilmiştir”10 kaydından anlaşılmaktadır11. Evliya Çelebi’nin de Saraybosna’daki Mevlevi Tekkesi hakkında Seyahatnâmesi’nde: “Cennet bahçesi gibi müthiş bir yer, Milyaska nehrinin kıyısında Mevlevi Tekkesi bulunmaktadır. Celâleddîn Rûmî’nin vakıf tekkesidir. Dervişlerin ayini için semahane, sohbet odası, dervişlerin ney çaldıkları yetmiş seksen geniş hücre (mutriban), imaret ve yemekhane bulunmaktaydı. Neycilerin şeyhi muhteşem yazısı olan hattat Mustafa idi”12 demesi, yukarıda zikredilen kaynağı doğrulamaktadır. Savoy Prensi Eugen’in 24 Ekim 1697’de istilasında13 Saraybosna’daki tekke binalarının harap hale geldiklerini Saraybosnalı şair Reşit Bey dile getirmiştir. İsa Bey’in vakfettiği zengin gayrimenkuller sayesinde tekkenin devamlılığı sağlanmış; yangın veya yıkımın ardından birkaç defa yenilenmiştir. Bu tekkenin şeyhleri hakkında özelikle ilk dönemlerde bilgiler zayıftır. Elimizde bulunan belgelere göre tekkenin şeyhleri şunlardır: Atik Dede (XVI. yüzyılın sonu ve XVII. yüzyılın ilk yarısı), Tevekkuli Dede (XVII. yüzyılın ilk yarısı), Şeyh Abdulfetah (ö.1709), Şeyh Starats, Şeyh Ataullah (ö. 1759-1760), Şeyh Saraç Ahmed (ö. 1770-1771), Mustafa Mlivar (ö. 1777), Şeho Çelengir (ö. 1798-1799), Şeyh Salih Dede, Osman Dede (ö. 1814), Şeyh Lütfullah (ö. 1860), Muhammed Şeyh Fikriya (ö. 1879), Şeyh Ruhiya (ö. 1823-1824)14.
Saraybosna’ya XX. yüzyılın ilk yıllarda Mehmed Cemaluddin Çauşeviç geldiğinde Mevlevi olarak Bendbaşa Tekkesi’nde Mesnevî dersleri vermeye başlamıştır. Tekke 1939’da tekrar açılmış; şeyh vekili olarak Mustafa Vareşanoviç görevlendirilmiş; Cuma günleri Cuma namazından sonra zikir yapılmıştır. Tekkede, Fadil Paşa Şerifoviç’in 1860 tarihli evlâdiyet vakfının vasiyeti olarak Mirâciyye de okunuyordu. Yugoslavya Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Ramazan aylarında tekkede hafızlar ve misafirler kalıyordu. 1952 yılında, vakıf müdürlüğü bütçesinden artık Bendbaşa Mevlevi Tekkesine bağış yapılmayacağına karar verilmiştir. Çünkü rejime göre tekkeler, “hayatta geçerliliği kalmamış müesseseler”dir. Bundan dolayı Bosna’da diğer tekkeler gibi Mevlevi Tekkesi de kapatılmıştır15.
Komünist rejim, daha önce kapatılan Bendbaşa Mevlevi Tekkesini 1957’de yıkmıştır. Bu tekkeye ait malvarlığı ve ibadet için dervişlerinin kullandıkları eşyalardan hiçbir şey muhafaza edilmemiştir. Mevlevi şeyhinin vekili olan Saraybosnalı Abdullah Foçak idi. Kendisi 1980 veya 1981 yılında Konya’yı ziyareti sırasında Mevlevilik usulüne göre zikir yapmasına Konya’daki Mevlevi postnişininden icazet almıştır. Abdullah Foçak, 1991’de ölünceye kadar her 15 günde bir Cuma günleri Saraybosna Mlini Tekkesi’nde zikir işlerini yürütmüştür. Onun vefatından sonra Mevlevi Tarikatı usulüne göre zikir yapacak kimse kalmadığından16. Saraybosna Mevlevi Tekkesi kapatılmış, bundan sonra Mevlevilik Mesnevî sohbetleri şeklinde camiler ve evlerde devam ettirilmiştir17. Mevlâna düşüncesi ve ahlakı, günümüzde Bosna-Hersek’te İslami çevrelerde artan ilgi ile araştırma konusu olarak devam etmektedir.
3) Bosna-Hersek’te Mevlevilerin Edebî Faaliyetleri
Mevlevilerin edebî faaliyetleri, ideolojik açıdan nasıl önemliyse sanat açısından da o kadar değerlidir. Mevlevilerin diğer tarikat erbabından daha çok Fars tasavvuf edebiyatına ilgileri büyüktür. Bunun için geçmiş asırlarda, özellikle Farsça eser yazan birçok Mevlevi yazar ve şair ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte Türkçe eserleri olanlar da vardır. Farsça ve Türkçe şiir ve nesir yazan en ünlü Mevleviler şunlardır: Habibi Dede, Bosnalı (ö.1643), Kâtibi Mustafa Boşnak (ö.1667/68), Derviş Suleyman Boşnak lakaplı Mezaki (ö.1676/1677), Nevesinyeli Muhamed Muhteşim Velagiç Şabanoviç (ö.1692), Saraybosnalı Nazmi Dede Hasan (ö. 1713), Husam Boşnak, Mostarlı Fevziya (ö. 1747), Saraybosnalı Fadil Paşa Şerifoviç (ö. 1882).
Bunların yanı sıra Mesnevî’ye şerh yazan iki yazarın ismini burada anmak gerekir; şair Leduni (ö.1720/1721) ve Boşnak Ahmed Sudi (ö.1596/1597). Bugün de Mevlevilikle ilgilenenler, Sudi’nin Mesnevî şerhini kullanmaktadırlar. Bosna’daki Mevlevilerin yaratıcılığı, o zamanlar hâkim olan Osmanlı-Türk edebiyat akımına tamamen uymaktadır18.
4) Mesnevî Dersleri ve Ünlü Mesnevihanlar
Mesnevî, sadece Mevlevi Tarikatına mensup olanlar arasında değil herhangi bir tarikata bağlı olmayan aydın çevrelerde de araştırılıp Boşnakçaya tercüme ediliyordu. Saraybosna’da Mesnevî derslerinden bahsetmişken Mesnevî sohbetleri geleneğinin, asırlar öncesinden günümüze kadar devam ettiği söylenebilir. Başagiç’e göre ilk mesnevîhan XVII. yüzyılın ilk yarısında yaşayan Tevekkuli Dede’dir. Ardından Şeyh Abdül Fettah’tır (ö. 1709/1710). Saraybosna’da vefat etmiş ve Bentbaşa Mevlevi mezarlığında defnedilmiştir19. Ardından Muhammed Emin İseviç, Saraybosna ulema ailesinden gelme, tarikat mensubu olmamasına rağmen Saraybosna Atmeydan Mahallesi Bakır Baba Camisi’nde Mesnevî dersleri vermiştir. 1816’de vefat ettiğinde Saraybosna’da ilim adamları arasında “Umro Isevija, završila se Mesnevija” / “İsevi öldü Mesnevî bitti” diye bir deyim oluşmuştur20. Yakın dönemde Mehmed Cemaluddin Çauşeviç Bey yirmi yıldan fazla Mesnevî dersleri vermiştir. İlk önce Bentbaşa Tekkesi’nde, sonra 1917–1933 yıllar arasında Saraybosna’da ünlü arazi sahibi Muyaga Merhemiç’in evinde devam etmiştir21. Mesnevî sohbetlerine katılanlar, derslerin çok verimli geçtiğini ve bazı zamanlarda Mesnevî şarihi olan Çauşeviç’in sadece birkaç beyti tercüme edip şerh ettiğini anlatıyorlardı. Bu beyitlerden, Çauşeviç’in genişliği ve tasavvufu temelden bildiği anlaşılmaktadır22. Onun Mesnevî dersleri aralıksız 1942 yılına kadar sürmüştür. Bu tarihten itibaren Mesnevî derslerine, tasavvuf ve Farsça bilgisiyle tanınan Muyaga Merhemiç devam etmiştir. Evinin özel bölümünde Saraybosna âlimlerinin Mesnevî dersleri vermeleri, Merhemiç’in ilime karşı büyük sevgisi olduğunu göstermektedir. Tasavvufun yanı sıra, Merhemiç şiir ile de ilgilenmiş; Hayri mahlası ile genelde Türkçe olarak şiirler yazmıştır. Şiirlerle kronogram ve kitabeler yazmıştır23. 1959’da Saraybosna’da vefat etmiştir. Onun vefatı üzerine Mesnevî derslerine birkaç sene ara verildikten sonra Mesnevî derslerine 1969 yılına kadar Ahmedaga Foçak’ın evinde Feyzullah Hacibayriç devam etmiştir. Şeyh Feyzullah Hacibayriç’in derslerinin en önemli sonucu Boşnakça olarak Mesnevî’nin iki cilt olarak yayımlanmasıdır. Hacibayriç, Nisan 1989 yılında yaşlılık nedeniyle bu görevi Saraybosnalı âlimlerden Hafız Halid Hacımuliç’e devretmiş; Mlini Tekkesi’nde Mesnevî dersleri 1991 yılının sonuna kadar devam etmiştir. Yine Bosna-Hersek Savaşından sonra 1996’da Mesnevî derslerine birkaç ay daha devam ettikten sonra Hafız Halid Hacımuliç’in yaşlılığından dolayı bu gelenek sona ermiş ve o tarihten itibaren Saraybosna’da Mevlevilik’le ilgili olarak aşağıda görüleceği üzere sadece şebiarus törenleri yapılmıştır24.
Saraybosna’nın dışında Bosna-Hersek’in diğer şehirlerinde de Mesnevî dersleri yapılıyordu. Livno’da Darülhadis Medresesi’nin kurucusu olarak Şeyh Fevzi Blagajac tefsir, hadis, fıkıh ve diğer derslerin yanı sıra Mevlâna Celaleddin-i Rumî Mesnevîsi’nin ders programına konulmasını istemiştir. Mostar’da senelerce Şeyh Fevzi Blagajac Mesnevî dersleri vermiştir. Mesnevî dersleri, Mostar, Travnik, Visoko ve Janya kasabasında da yapılıyordu. Travnik’te müderris ve müftü Muhammed Hazim Korkut Efendi (ö. 1920) Mesnevî dersleri veriyordu. Visoko’da Travnik müftüsü müderris Hacı Hafız Hüsnü Numanagiç (ö. 1931) Nakşibendi Tekkesinde şeyh olarak Mesnevî dersleri vermiştir. 1980 yılına kadar Ahmed Meşiç de Visoko’da aynı görevi yapmıştır. Ardından Tuzla’ya geçmiş ve orada vefat edinceye kadar (1994) Mesnevî dersleri vermiştir. Yanya Medresesi’nin son müderrisi Ali Sadikoviç Efendi (ö.1936), verdiği derslerin teyidi olarak talebelerine Mesnevî beyitleri tercüme ederek okuyordu. Muderris, müftü ve reisülulema Mehmed Tevfik Azapagiç Efendi, kendi evinde oğlu Nuruddin Bey’e Mesnevî’yi şerh ediyordu25.
5) Şebiarus
UNESCO tarafından 17 Aralık Mevlâna Celaleddin’in vefat yıldönümü olarak belirlenmiştir. 1955 yılından beri bu tarih, Şebiarus olarak özel programlarla Konya ve Paris’te anılmaya başlanmıştır. Saraybosna’da ise 1957’den beri Şebiarus törenleri yapılmaktadır. Saraybosna’daki Şebiarus programı genelde Kur’an’dan ayetler okunmasıyla başlar. Boşnakça ve Farsça Şebiarus beyitleri okunur, tasavvufla ilgili birkaç konferans verilir, Bosna mesnevihanları listesi okunur, birkaç ilahi söylenir, zikir yapılır, Mevlâna Celaleddin ve Bosna mesnevihanlarına hatim duası yapılır.
Şebiarus programlarında, “Mesnevî üzerine Kur’an tefsiri” adlı konferanslar Mesnevihan Hafız Halid Hacimuliç tarafından verilirdi. Onun dışında Feyzullah Hacibayriç, Hafız Mahmud Tralyiç Efendi, Mehmed Muyezinoviç, Muharem Omerdiç tarafından da konuşmalar yapılıyordu. Mevlâna’nın 700. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri vesilesiyle 1973’te konferanslarda sunulan tebliğler “Şeb-i Arus” isimli kitapta basılmıştır. Bu kitaba son şekli 1982’de verilmiştir. Bu eser, Türkiye’de yayımlanan Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisine kaynak olarak girmiştir26.
Sonuç
Sonuç olarak Osmanlı coğrafyasında Konya Âsitânesi dışında mevlevihanelerin Bosna- Hersek’te de kurulduğu görülmektedir. Bu durum, Mevleviliğin Osmanlı topraklarında yayılmış organize bir tarikat olduğunu göstermektedir.
Mevlevihanelerin Osmanlı Devleti sınırları içinde yayılmasından hemen sonra Anadolu’da ilk âsitâne Konya’dan sonra, Rumeli’de Saraybosna, Mostar gibi Bosna-Hersek şehirlerinde de yayılmıştır. Rumeli’nin diğer önemli şehir merkezlerinde yayılması, bu tarikatın hedef kitlelerinin, başkent ile taşradaki şehirli, tahsilli ve yönetici yani elit kesimler olduğu görüşünü doğrulamaktadır. Bu bir yönüyle, merkezî otorite ile Mevlevilik arasında derin ve sağlam bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Ayrıca tarikatları, yöneticilerin halk kitlelerini etkilemek ve onların üzerlerinde kendi hâkimiyetlerini sağlamlaştırmak için eğitici olarak kullandıkları bilinmektedir. Dolayısıyla daha ilk dönemlerden itibaren, fethedilen bölgelerde, Osmanlı yönetim çevrelerinin tasvip ettiği, “Kolonizatör Türk dervişlerinin” mensup olduğu tarikatların faaliyetlerine hoşgörü ile yaklaşıldığı, onların mülkler veya vakıflar tahsis edilerek desteklendiği bilinmektedir. Bunlara ek olarak, tarikatların katı kuralcı olmayan, hoş görülü-kuşatıcı din anlayışları fetih bölgelerindeki halkların İslamlaşmasının hızlanmasına zemin hazırlamıştır.
Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin öğretisi ve ideolojisine dayanan Mevlevilik, din olarak İslam, tasavvuf ve Osmanlı Devleti’nin sosyal ve siyasi tarihi için çok önem taşımaktadır. Çünkü Osmanlı Devleti’nin her tarafında olduğu gibi Bosna’da da Mevlevilik, burada İslam’ın ortaya çıkışından bugüne kadar varlığını devam etmektedir.
Kaynakça
ČEHAJIĆ, Džemal, Derviški redovi u jugoslovenskim zemljama, Sarajevo 1986.
Evlija Čelebi, Putopis (Seyahat-name)- odlomci o jugoslovenskim zemljama, (çev. Hazim Šabanović), Sarajevo 1967.
HADŽIBAJRIĆ, Fejzullah, “Iz posljednjih dana života mevlevijske tekije u Sarajevu (1462-1957)”, Šeb-i Arus, Sarajevo 1974, s. 31-35.
HADŽIBAJRIĆ, Fejzullah, Obavijesti o našim prevodima Mesnevije, Sarajevo 1977. HADŽIMULIĆ, Halid, Hazreti Mevlana Dželaluddin Rumi, Sarajevo 1988.
HALILAGIĆ, Sead, “Naših čerdeset šebiaruskih akademija”, Šebi arus, Sarajevo 1998, s. 32-42. HANDŽIĆ, Mehmed, Teme iz književne historije, Sarajevo 1999.
HANDŽIĆ, Mehmed, “Islamizacija Bosne i Hercegovine i Porijeklo bosansko hercegovačkih Muslimana,”
Izabrana djela, (ed. Esad Duraković), İzdavačka Kuća Ogledalo, Sarajevo 1999, s. 20-28. KALIĆ MIJUŠKOVIĆ, Jovanka, Evropa i Srbi, Beograd 2006.
MUJEZINOVIĆ, Mehmed, “Hadži Mujaga Merhemić-Hajri mesnevihan i epigrafičar”, Šebi Arus, Sarajevo 1974, s. 20-21.
MUJEZINOVIĆ, Mehmed, “Musafirhana i tekija Isa-bega Ishakovića u Sarajevu”, Naše starine, III, s. 240-248.
PELIDIJA, Enes, “Saraybosna’da XVIII. Yüzyılda Ekonomik Durum”, (çev. Cemile Tekin), Türk İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, S. 18 (Yaz 2014), s. 49-64.
SHARIF, Miyan Mohammad, Historija islamske filozofije, II, Zagreb 1990.
ŠABANOVIĆ, Hazim, “Postanak i razvoj Sarajeva”, Radovi Naučnog društva Bosne i Hercegovine, V, Sarajevo 1960, s. 43-90.
ŠABANOVIĆ, Hazim, “Početak stalne turske vlasti u Bosni, osnivanje Bosanskog krajišta,” Znakovi Vremena, S. 57/58 (2012), s. 37-43.
ŠUKRIĆ, Nijaz, Islam i Muslimani u Bosni, Sarajevo 1977.
TEKİN, Cemile, “Saraybosna Şehrini Kuran İsa Bey İsakoviç ve 1462 Tarihli Vakfiyesi’nin Evliya Çelebi’deki Bilgiler Işığında İncelenmesi”, V. Uluslararası Türk Sanatı, Tarihi ve Folkloru Kongresi/Sanat Etkinlikleri 13- 16 Nisan Komrat-Moldova, Bildiriler Kitabı, (ed. Osman Kunduracı-Ahmet Aytaç), s. 243-252.
TRAKO, Salih, “Predavanja Mesnevije i mesnevihani u Sarajevu”, Anali Gazi Husrevbegove biblioteke, V-VI, Sarajevo 1978; XIII-XIV (Sarajevo 1987), s. 221-225.
TRALJIĆ, Mahmut, “Hadži Mehmed Džemaludin Čaušević kao vaiz i mesnevihan”, Šebi Arus, (Sarajevo 1974), s. 14-19.
TRALJIĆ, Mahmut, “Predavanje i tumačenje Mesnevije kod nas”, Preporod, S. 1-2 (Sarajevo 1977), s. 11-13. VİTRAY MEYEROVİTCH, Eva, Rumi i sufizam, Sarajevo 1983.
*Dr. Öğr. Üyesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Tarih Bölümü, cemileh@hotmail.com ORCİD: 0000-0003-2694-3296.
1 Hazim Šabanović, “Početak stalne turske vlasti u Bosni, osnivanje Bosanskog krajišta,” Znakovi Vremena, S. 57/58(2012), s. 43.
2 Mehmed Handžić, “Islamizacija Bosne i Hercegovine i Porijeklo bosanskohercegovačkih Muslimana,” Izabrana djela, (ed. Esad Duraković), Sarajevo 1999, s. 26.
3 Kaynaklara göre X, XI ve XII. yüzyıllarda Macaristan’da yaşayan Müslümanlar için en fazla kullanılan isim Ismaililer olmuştu. Daha sonraki dönemlerde bunlar Halisiler veya Kalisiler olarak adlandırmaya başlanmış; yaşadıkları ülkeden din mensubiyetinden dolayı sıkça kovulma olayları yaşanmış ve kimliklerini gizlenmek amacıyla bu isimler kullanılmıştır. Bizans yazarı Jovan Kinam (ö. 1165), Macaristan’da Halisiye Müslümanları XI-XIII. yüzyıllar arasında yaşadıklarını iddia etmektedir. Diğer taraftan 30 semtte görev yaptıklarını, tüccar, esnaf ve maliye alanında çok becerikli olduklarını ifade etmektedir. Daha geniş bilgi için bk. Jovanka Kalić Mijušković, Evropa i Srbi, Beograd 2006, s. 67.
4 Nijaz Šukrić, Islam i Muslimani u Bosni, Sarajevo 1977, s. 21.
5 Šukrić, aynı eser, s. 26.
6 Salih Trako, “Predavanje Mesnevije i Mesnevihani u Sarajevu”, Anali Gazi Husrevbegove biblioteke, V-VI, Sarajevo 1978, s. 221-226.
7 Mehmed Handžić, Književni rad bosansko-hercegovačkih muslimana, Sarajevo 1933, s. 60-64.
8 Džemal Ćehajić, “Bektašije i islam u BiH”, V-VI, Sarajevo 1978, s. 96.
9 Cemile Tekin, “Saraybosna Şehrini Kuran İsa Bey İsakoviç ve 1462 Tarihli Vakfiyesi’nin Evliya Çelebi’deki Bilgiler Işığında İncelenmesi”, V. Uluslararası Türk Sanatı, Tarihi ve Folkloru Kongresi/Sanat Etkinlikleri 13-16 Nisan Komrat- Moldova, Bildiriler Kitabı, (ed. Osman Kunduracı-Ahmet Aytaç), s. 243-244.
10Salih Trako, “Predavanja Mesnevije i Mesnevihani u Sarajevu”, Anali Gazi Husrevbegove biblioteke, XIII-XIV, Sarajevo 1987, s. 222.
11 Džemal Čehajić, aynı eser, 28-29.
12 Evlija Čelebi, Putopis (Seyahat-nam)-odlomci o jugoslovenskim zemljama, (çev. Hazim Šabanović), Sarajevo 1967, s. 110. 13 Enes Pelidija, “Saraybosna’da XVIII. Yüzyılda Ekonomik Durum”, (çev. Cemile Tekin), Türk İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, S. 18 (Yaz 2014), s. 51.
14 Džemal Čehajić, aynı eser, s. 31.
15 Fejzullah Hadžibajrić, “Iz posljednjih dana života mevlevijske tekije u Sarajevu (1462-1957.)” Šebi Arus, Sarajevo 1974, s. 31-35.
16 Sead Halilagić, “Naših čerdeset šebiaruskih akademija”, Šebi arus, Sarajevo1998, s. 4. 17 Džemal Čehajić, Derviški redovi u jugoslovenskim zemljama, Sarajevo 1986, s. 30-31. 18 Džemal Čehajić, aynı yer, s. 32-33.
19 Onun Mesnevihan olduğuna dair mezar taşı kitabesinden şu bilgileri almaktayız: “Bu en büyük âlim, Mevlevilerin şeyhi, herkes tarafından övülen saygın, Mesnevî’nin sırlarını keşfediyordu. Bu kitap (Mesnevî), bilgiliğinin ispatıdır.” Mehmed Mujezinović, “Musafirhana i tekija Isa-bega Ishakovića u Sarajevu”, Naše starine, III, s. 248.
20 Salih Trako, Predavanja Mesnevije i mesnevihani u Sarajevu, Anali Gazi Husrevbegove biblioteke, XIII-XIV, Sarajevo 1987, s. 221-225.
21 Aynı yer.
22 Mahmut Traljić,” Hadži Mehmed Džemaludin Čaušević kao vaiz i Mesnevihan”, Šebi Arus, Sarajevo 1974, s. 14-19. 23 Mehmed Mujezinović, “Hadži Mujaga Merhemić-Hajri Mesnevihan i epigrafičar”, Šebi Arus, Sarajevo 1974, s. 20-21. 24 Fejzullah Hadžibajrić, Obavijesti o našim prevodima Mesnevije, Sarajevo 1977.
25 Mahmut Traljić, “Predavanje i tumačenje Mesnevije kod nas”, Preporod, S. 1-2 (Sarajevo 1977), s. 13.
26 Sead Halilagić, “Naših čerdeset šebiaruskih akademija”, Šebi arus, Sarajevo 1998.
Array