Bir ulu çınar “Büyükçınar” – Bilal Kemikli

A+
A-

Bir ulu çınar “Büyükçınar”

Kaç zamandır düşünüp de bir türlü yapamadığımız ziyaretleri yapıyoruz… Sevgili hocam Mustafa Kara, “Ahmet Muhtar hocaya gidelim” diyeli aylar oldu. Ertuğrul Seyhan Bey de birkaç senedir Gemsaz’a davet edip duruyor.

Bir âlimi ziyaret etmeyi düşünmek…

Ömrünü devlet hizmetine vermiş emektar bir eğitimci ve şairin davetine icabet etmek…

Bu ikisi de güzel; hem de öylesine güzel ki, akıp giden zaman ırmağından bir avuç su alıp kana kana içmek gibi… Kamil insanı ziyaret etmek, sözle sohbetle, hatıra ve niyazla akıl testisini lebaleb doldurma imkânı verir.

Niyet ettik, gideceğiz; ama aylar oldu… İşler güçler ayak bağı; ama en önemlisi, kalkıp gitmek de bir nasip işidir. Hocanın ifadesiyle söyleyeyim, “gel emri olmadan gidilmez!” Bekleyeceğiz; ta başından beri gönülden gittiğimiz o dostların huzur hanesine zamanı gelecek ve çağrıya teslim olacağız ve fiziken de gideceğiz. Nihayet o beklenen zaman geldi, bir ikindi vakti Gemlik’ten Gemsaz’a doğru seyrettik.

Ertuğrul Bey çelebi insan, zarif ve asil… Şöyle ki: Bendeniz henüz bir yaşındayken, bundan kırk altı yıl önce, o Bursa’nın Milli Eğitim Müdürü’dür; artık benzerini pek göremediğimiz bu zarif insan, misafirlerini karşılamak için yola düşmüştür. Şimdilerde pek nadir rastlanan bir nezaket, bir zarafet! İnsana saygı, misafire ilgi, dosta teveccüh böyle bir şey… Elbette neskafe dostluklarının, kâğıt bardak ahbaplıklarının bir türlü yapamayacağı bu hali sadece zikrediyoruz. Hele, o son yazdığı rubaileri okurken gözlerinden bütün bir Gemsaz’a yayılan ışığı, o heyecanı tasvir etmek ne denli zor.

Şiire tutunarak yaşamak… Evet, şiirle yaşamak böyle zarif ve naifleştiriyor olsa gerek insanı. Zira bu yaz elinden düşürmediğini söylediği Şeyh Galib Divanı’ndan söz ederken de, karşımızda adeta bir lise talebesi vardı. Ömrüne bereket aziz efendim, bir akşamüstü şiirler arasında Gemlik Körfezi’nde seyrana çıkardın bizi…

Bursa’ya dönerken, sabah programını da yapıyorduk: Körfezin karşı yakasına geçecek, Armutlu’ya uğrayıp, oradan eskilerin Katırlı dedikleri Esenköy’e gidecek ve Ahmet Muhtar Büyükçınar üstadımızı ziyaret edeceğiz. Ahmet Muhtar Büyükçınar, bir ulu çınardır… Ulu çınarın gölgesinde, 1920’lerden başlayarak ilim hayatımız üzerinde bir uzun sohbet olabilir mi? Maalesef… Hoca, son aldığımız haberlere göre hasta; hem de çok hasta: Hak şifalar versin!

Cumartesi öğle vaktinde Dr. Sefer Özdemir’in rehberliğinde yola koyulduk… Daha Setbaşı Polikliniği’nin parkından çıkar çıkmaz sohbet başladı. Sefer Beyin Armutlu sevdasından başlayarak balıkçılığa, merhum ve mağfur Nurettin Topçu’dan Abdülaziz Bekkine hazretlerine değin pek çok kâmil insan da bizimle birlikte yola çıkmışlardı. Tabi, kendisi belki Uludağ’daki Süleymaniye Köyü’nde belki Batum’un yaylalarında bir hizmet içinde olduğundan şüphe edilmeyen Süleyman Uludağ hocamız hemen şoförün yanında yolu tarif ediyordu. Derken Kara Hoca Armutlu’da balıkçılardan balık almak için, Süleyman Beyle saatlerce balıkçıların başında beklemelerini anlattı ki, bu başlı başına bir yazı konusu.

Muhabbetle eriştik Esenköy’e… Fakat Ahmet Muhtar Beyi ziyaret edebilecek miyiz? Ailenin telefon bilgilerine sahip olamadığımızdan randevu alamamış, öylesine çıkıp gelmiştik. Şimdi oğlu Kerim Beyden babasının hiç konuşmadığını, sadece uyuduğunu öğreniyoruz. Üstelik evde başka bir telaş da var… Kerim Beyin dükkânında bekliyoruz; Mustafa Bey, İstanbul İmam Hatip Lisesinde gönüllü öğretmenlik yapan hocası Ahmet Muhtar Bey’i anlatıyor. Hocanın her yıl öğrencileri Esenköy’e getirmesinden, onlara ilmin yanında spor yaptırmasından ve bilhassa yüzme öğretmesinden söz ediyor.

Evet, gönüllü öğretmen, kadrolu değil… Bu hizmet adamının hasbi gayretlerinin neticeleri ehlinin malûmudur. Şimdi bu hizmet adamının, bu engin gönüllü muallimin huzurundayız. Eşi hanımefendi, “sabaha kadar zikirle geçti vakti, şimdi hep uyku halinde” diyor, Dr. Sefer Beye sağlığıyla alakalı bilgiler verirken.

Huzurda fazla kalamıyoruz; ama lisan-ı haliyle o ulu çınar öylesine derin konulara temas ediyor, öylesine coşkun bir lisan ile konuşuyor… Bunu orada duyuyor dinliyorsunuz; lakin dile getiremiyorsunuz. Sadece dillinizde niyaz ve kalbinizde huzurla Bursa’ya avdet ediyorsunuz.

bkemikli@gmail.com