Bir Mevlevî Şâir; LEYLÂ HANIM
Bir Mevlevî Şâir; LEYLÂ HANIM
Gam mı bize Monlâ gibi bir şâha kul olduk
İtmez mi dü-âlemde bizi lutfiyle memnûn
Klasik EdebiyatımIzda tasavvufî mesleklere mensup birçok şair vardır. Bu şairlerin yaklaşık yüzde yetmişi Mevlevi olup, diğer yüzde otuz şairlerin bir kısmı diğer mesleklere mensup veya hiçbir yere bağlı değildir. Esrar Dede, sadece Mevlevi şairleri alarak büyük bir tezkire oluşturmuştur. Esrar Dede’nin Hakk’a yürümesinden sonra da birçok Mevlevî şair yetişmiştir. Bu mutasavvıf şairlerden biri de Leylâ Hanım’dır.
Klasik dönem şiirimizde kadın şairlerimizin de sayısı mahduttur. Leylâ Hanım, XIX. yüzyıl kadın şairlerimizdendir. Münevver bir aileye sahiptir. Leylâ Hanım’ın babası Moralızâde Hâmid Efendi’dir. Hâmid Efendi, müderrislik ve kazaskerlik görevlerinde bulunmuştur. Annesi Keçecizâde İzzet Mollâ (1785/1829)’nın ablası olup Hatice Hanım’dır. Leylâ Hanım’ın doğum tarihi meçhuldür. Kız mekteplerinin açılmadığı dönemde özel eğitim almış ve iyi yetişmiştir. Leylâ Hanım, aileden gelen bir gelenekle Mevlevîlik yoluna intisab etmiştir. Dayısı Keçecizâde İzzet Mollâ’nın etkisindedir. Hâlid , Nûrullah ve Atâullah adlarında üç kardeşi olduğu söylense de Nurullah ve Ataullah hakkında bazı kaynaklarda şüpheli ifadeler vardır. Hayatı maddî sıkıntılar içinde geçmiştir.
Bir hafta kadar kısa süren bir evlilik yaşamıştır. Fatma Aliye Hanım, nezaketsiz bir adamla evlendirilen Leylâ Hanım’ın evliliğin ilk gecesinde daha gelinlik üzerindeyken kocasının kolundaki nohud yakısını temizlemesi emri üzerine gelin odasından fırladığını ve etrafın telaşı üzerine “Ömrüm oldukça beni nohutlu yahni yemekten iğrendiren bir herifin yüzünü görmeğe mümkün değil, tahammül edemem” dediğini ve bir daha bu adamın yüzünü görmediğini söylemiştir.
Mevlevîlikte hoş görülmeyen içki, eğlence gibi davranışları çokça ansa da bu söyleyiş
“Tâ rûz-ı elestden beri mey nûş ide geldik
Sanman bizi zâhirdeki mey-hânede mestiz”
(Bizim zahirdeki –bilinen- meyhanede mest olduğumuzu sanmayın, biz elest gününden beri şarab içmekteyiz)
beytinde de görüldüğü gibi ilahî bir sarhoşlukladır.
Leylâ Hanım 1264/1847 yılında İstanbul’da Hakk’a yürümüştür. Galata Mevlevihane’sinin haziresine defnedilmiştir. Vefatına düşülen en güzel tarihlerden biri yine Mevlevî bir şair olan Şeref Hanım’a aittir:
“Hazret-i Leylâ Hanım göçtü verir elbet Şeref
Hüzn-i tab‘-ı şâirâne nezm-ı mevzûne halel
Sağ olaydı derdi Mecnûn fevtinin târihini
Adne aldı gitti Leylâ Hanım’ı Kays-ı ecel”
Bursa Kadısı Kıbrısî-zâde Hakkı Efendi ise Fatin Tezkiresinde şu tarihi düşürmüştür:
“Aldı Leyla’yı telef itdi ecel Mecnûn’ı”
Coşkun bir yapıya sahip olan Leylâ Hanım, beşerî aşkın yanında ehl-i beyt ve Hz. Mevlâna sevgisini ön planda tutmuştur. İbnü’l-emin Mahmud Kemal onun şiiri hakkında “kadınların değil, erkeklerin bazılarından iyi söylediğini itiraf etmemek nâmerdlik olur” demiştir. Dönemin usta şairi Şeyh Gâlib’in etkisindedir. Şiirlerinde tanınmış kişilerin doğum ve ölümlerine, dönemin önemli olaylarına yer vermiştir. Zamanına göre bir kadın için serbest denilebilecek söyleyişleri yalın ve samimidir.
Divanı, talik yazı ile 1260 (1844)’te Bulak’ta basılmıştır. İkinci defa 1267 (1851)’de taş baskı ile Takvimhâne-i Âmire’de basılmıştır.
Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlik hakkında bazı beyitlerini vererek sözlerimizi bitiriyoruz:
Genc-i esrâr-ı nihandur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Çeşm-i dervîşâne cândur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Şems-veş dehre ‘ıyandur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Reh-nümâ-yı sâlikândur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Şem‘-i bezm-i ‘âşıkândur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Etmiş ol Hünkârı Mevlâ cümle şâhânun şehi
Dergeh-i vâlâsına mensûb olan çıkmaz tehi
Şems ü Mevlânâ degül mi ‘âlemün mihr ü mehi
Rûşenâ-yı bahş-ı dildür hâk-râhı her gehi
Dest-gîr-i bî-kesândur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
Def ü neyle bendegânı durmayup devrân eder
Devr-i ‘aşkın görse kâfirler dahî îmân eder
Hem çü bülbül gülşen-i ‘aşkında ney efgân eder
Şemm-i bûy-ı feyzi ta‘tîr-i meşâm-ı cân eder
Nefha-bahşâ-yı cihandur Hazret-i Monlâ-yı Rûm
…………………
“Niçün olmayayım ol dergehün memnûn-ı ihsânı
Bütün fıtnatdaki feyzi bana bahş etdi Mevlânâ”
…………………………..
“Hân-kâh-ı Mevlevîde çekme gam gerdûndan
Dest-gîrün Hazret-i Monlâ olur âlem bu yâ”
……………………….
“Meclis-i ‘irfânda devr itmesün mi Mevlevî
Rûz ü şeb devr etmede şems ü kamer âlem bu yâ”