BAYRAM SEVİNCİ
Bayramlar, her seviyeden insanımızın heyecanla iştirak ettiği kutsal günlerimizdir. Aynı duyguları paylaşmak, aynı sevinci birlikte duyabilmek, toplum hayatı için önemli bir olaydır. Bu halleriyle dinî bayramlar, aynı zamanda millî birliğimizin birer yapı taşıdırlar. O bakımdan bayramları yaşatmak, geleneğin canlı olarak devam etmesini sağlamak, her birimiz için hem dinî hem de millî bir görevdir.
Dinî bayramlarımız, imkân nisbetinde yeni ve temiz elbiseler giydiğimiz, ruhumuz ve bedenimizle tertemiz yıkanıp arındığımız günlerdir. Bu temizlik ve bakımdan tepeden tırnağa bedenimiz, kapıdan bacaya evlerimiz, kapılarımızın önü ve sokaklarımız da payını alır. Bu güzel âdet ve gelenekler korunmaya ve yaşatılmaya değmez mi?
Ramazan boyunca Allah’ın emrine uyarak ve O’nun hoşnutluğu için gündüzleri yiyip içmekten, alışık olduğumuz bir takım âdetlerimizden, bazı zevklerimizden mahrum kaldık. Oruç ayını başarıyla tamamladık. Ramazana mahsus kulluk görevlerimizi yerine getirmeye çalıştık. Vazifesini yapmış kişilerin huzuruyla bayram etmek, sevinç ve mutluluk duymak da hakkımızdır.
SAVAŞ VE ZAFER
Dînimizde bir anlayışa göre düşman karşısında vuruşmaya “küçük savaş”, nefsimizle mücâdeleye “büyük savaş” denir. Oruç ibadetini lâyıkı ile yerine getirebilmek de bir büyük savaş sayılır. Savaş kazananların sevinmek hakkıdır. Ramazan bayramında sevinmek de böyledir.
Nefisle savaşı devam ettirmek, yani basit arzu ve istekleri yenmek; kendini beğenmişlik, çekememezlik, öfke, kin ve kıskançlıkları atmak, ömür boyu sürmesi gereken hareketlerdir. Bunu başarabildiğimiz takdirde, her günümüz bayram olacaktır.
SEVİNCİ PAYLAŞMAK
Sevinçler ve neşeler topluca yaşanırsa daha bir güzel olur. O bakımdan bayramlarda, hattâ birkaç gün evvelinden, çevremizdeki ihtiyaçlı kimselere yardım elimizi uzatmalıyız.
Zaten ramazan içinde çoğumuz mâlî bir ibadet olan zekâtlarımızı verdik. Aile reisleri, bütün aile fertleri için fitrelerini verdiler. Bunlar mecbur olduğumuz dinî görevlerimizdir.
Bunun dışında her seviyeden insanın yapabileceği yardımlar vardır. Bu yardımları, karşımızdakini incitmeden, kişiliğini yaralamadan, ince bir üslûpla yapmalıyız. Peygamber’imizin ifadesiyle: Sağ elimizin verdiğini sol elimiz bile bilmemelidir. Yani asla reklâm etmemeli, gösterişe kaçmamalıyız. Bu yolla karşımızdaki kimseyi incitirsek, kaş yapayım derken göz çıkarmış oluruz.
Bayramların bir özelliği de karşılıklı ziyaretlerde bulunmak ve dargınların barışmasıdır. Bu ziyaretleri küçümsemeyelim. Son zamanlarda yoğun, iş temposu ve aşırı meşguliyet dolayısıyla, bayramlarda büyük şehirlerin boşalması gibi bir olayla karşılaşıyoruz. Bayramlar sanki sadece bir tatil vesilesi oluyor.
Bu durumun pek hoş olmadığını söylemeliyiz. Çare nedir? denirse, doğrusu bir şey söylemek zor. Ama herkes enine boyuna düşünüp, bayram geleneğinin devamını imkân ölçüsünde sağlayacak bir formül bulmaya çalışmalıdır.
Bayram namazları ne muhteşem bir dinî tezahürdür! Yediden yetmişe, en küçük köyden büyük şehre, bütün Türkiye’nin katıldığı bu büyük topluluk, bu mâşerî kalabalık ne yüce bir hadisedir! Ellerinde seccadeleriyle, bayram namazı kılmak için sabahın erken saatlerinde, çok defa soğuk havaya aldırmadan cami avlularını, sokakları ve caddeleri dolduran bu kadar insanı kim ve hangi güç harekete geçiriyor dersiniz? İnançları değil midir bu insanları bir araya getiren? Her geçen yıl daha da büyüyen bu görünüş ne kadar sevindiricidir. Şükrediyor ve “Rabbim, birlik ve beraberliğimiz hiç bozulmasın, daima güçlensin” diye dua ediyoruz.
BAYRAM ŞİİRLERİ
Bakınız bir fikir adamımız (N. Sami Banarlı) ne diyor: “Eski şairler Iydiyye adı verilen bayram şiirleri yazarlardı. Çünkü, eski bayramlar tatil olacak diye değil, bayram olacak diye beklenen günlerdi. Heyecanları, saadetleri, sevinçleri için şiir söylenmeye değer zamanlardı.”
Bunlardan, Ankara’nın mûtena bir tepesinde yatmakta olan Hacı Bayram-ı Veli’yi kim hatırlamaz. Asıl ismi Numan olduğu halde, kendisini mânen yetiştiren hocası ve mürşidiyle bir bayram günü karşılaştığı için, o unutulmaz günün hâtırasına hürmeten ismine “Bayram” denir olmuştu.
Bu XV. yüzyıl gönül sultanı, âşık olduğu Allah’ına rûhen yaklaşma anlarını bir bayram sevinciyle şöyle dile getirir:
Bayram’ım imdi Bayram’ım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd ü senâlar hemd ü senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm.
En güzel bayram şiirlerinden biri de Yahya Kemal’in “Süleymâniye’de Bayram Sabâhı” isimli eşsiz eseridir. Bu şiir, Türkiye Türklüğünün, dünyanın üç kıtasındaki muhteşem mâcerâsını anlatan bir destan-şiirdir.
“Süleymaniye’de Bayram Sabâhı”, bir ramazan bayramı sabahında, Yahya Kemal’in Süleymaniye Câmii’nde bayram namazı kılarken hissettiği tarifsiz duygu ve düşünceleri dile getirir.
Şâir, kendi gök kubbemiz altında, dinî bir bayramın vecdiyle, milletinin bütün tarihini ve bütün maneviyatını yaşamaktadır. Karşısında da bizim en büyük mimarî şâheserimiz olan Süleymaniye Câmii vardır. Aslında Süleymaniye bir semboldür, o bütün bir tarihî ve kültürel değerleri temsil etmektedir.
Şiir şu mısralarla başlar:
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabâh oldu Süleymâniye’de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan
Şâirimiz daha sonra câmiin insanlarla ve cedlerin ruhlarıyla dolduğunu görür. Bu ulu mâbedin mîmârî güzelliğini tasvir eder ve elle tutulur şekilde görülen millî ve dinî birliği şöyle dile getirir:
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabâh anlıyorum
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum
Bir zaman hendesden âbide zannetimdi
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi
Senelerden beri rûyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yerde toplandığını
Büyük Allah’ı anarken, bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı tekbîr, oluyor tek bir ses.
Daha sonra zaferlerimiz hatırlar, adetâ tarihi yeniden yaşar ve şöyle bitirir:
Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine
Çok şükür Tanrı’ya gördüm bu saatlerde yine
Yaşayanlarla berâber bulunan ervâhı
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabâhı
*
Seyfet Bozçalı şu şiirinde bayramın dini ve sosyal boyutunu öne çıkarmış:
Gönüller huzur bula, bayram o bayram ola.
Kin, nefret rafa kalka, bayram o bayram ola.
Yoksullar giydirile, aç insanlar doyrula,
Muhtaç insan kalmaya, bayram o bayram ola…
Rabbim emri tutula, istenenler yapıla,
Herkes hakkını bile, nefise gem vurula,
Sevgi saygı var ola, insanlar kardeş ola,
Her şeyler paylaşıla, bayram o bayram ola…
Çocuklar sevindirile, öksüzler güldürüle,
Sade bayramda değil, yılda hergün anıla,
Doğu batı bir ola,Ülkemiz kalkındırıla,
Aşsız, işsiz kalmaya bayram o bayram ola…
*
Her gün bayram olabilir mi? Tefekkür, tezekkür ve bilinçle davranılırsa her gün bayram olabilir. İbrahim Çelikli öyle diyor:
Nefes almak bayramdır
Bayramdır; elden ayaktan düşmemek
“-Çok şükür bu günü de gördük” diyebilmek
Hayalleriyle avunduğun,
Sevdiklerinle geçen gün
Küsken barışmak,
Ayrıyken kavuşmak bayramdır
Beklediğin telefonun çalması,
Beklemediğinde sesi,
Ansızın karşına çıkıvermesi
Deli gibi burnunda tütenin
Boynuna sarılmak bayramdır
Dara düştüğünde çalınan dost kapısı
Beklemediğinden uzanan el
Alınan selam
Sürpriz paketinden çıkan hediye
Bayramdır
Tatlı bir şekerleme, üstüne örtülen battaniye
Saçlarını okşayan anne
Güne gülümseyerek başlamak
“İyi ki yanımdasın bak”
Yeni bir hayat! ne güzeldir
Ne güzeldir, bayram olduğunun farkına
Tadına varmak
*
Mehmet Karlı “Bayram” manzumesinde, insan ilişkileri bakımından bayramın önemini hatırlatır:
Bayramda el öper dua alırdım
Geldiğinde ne hoş olurdu bayram…
Hakkı diler hakikate giderdim
Önceden içime dolardı bayram…
Hısım akrabayı arar sorardım
Uzaktaysa haber gelir duyardım
Her mevsimde sanki açan bahardım
Ötelerden akıp gelirdi bayram…
Hasat sonlarında toplanır harman
Manevi atmosfer kullara derman
Yüce Mevla‘dandır bu büyük ferman
Ruhlarda temizlik saflıktır bayram…
Kudretinden şekillenmiş yapısı
Huşudadır âlemlerin hepisi
Her tarafa yayılıyor kokusu
Mutluluk saadet neşedir bayram…
Tüm kâinat nuru ile donanır
Mümin kullar bu birliğe inanır
Gizli imtihandır herkes sınanır
Cennete gidilen bir yoldur bayram…
*
Bayramda sosyal görevlerimiz de vardır. Bu konuda Fatma Macit’i dinleyelim:
Eşi, dostu bekletme,
Bayram olsun bayramın.
Hiç kimseye zehretme,
Bayram olsun bayramın.
Eğer küssen git, barış,
İyilikte hep yarış,
El içine çık, karış,
Bayram olsun bayramın.
Say ananı, atanı,
Düzelt varsa hatanı,
Sevme nifak katanı,
Bayram olsun bayramın.
Bayram nedir idrak et,
Bir ay sabret, bayram et.
Lâyıkınca ihyâ et,
Bayram olsun bayramın…