Bana kahramanını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim
Geçen haftayı bir şarkıcının iki arkadaşı ile birlikte yaşlı bir adamı dövmesi üzerine çıkan tartışmalarla geçirdik.
O olayda şarkıcının ve adamlarının işlediği suçlar göründüğünden çok daha fazla. Kendinden büyük biri ile sokak ortasında tartışmak, hakaretler etmek, kavgada rakibinden önce vurmak, kendinden büyük birine el kaldırmak, güçsüz ve zayıf birine saldırmak, muhatabının karşılık vermediği halde vurmaya devam etmek, aman diyene el kaldırmak, yere düşmüş birine tekme atmak, öleceğini zannederek kelime-i şehâdet getirmesinden adamın içine düştüğü durumu anlamamak, kelime-i şehâdeti ezan sanmak, dinin simgelerinden birini duyduğunda azılı din düşmanı gibi saldırmak, dine ve dindarlara hakaret etmek, büyük ve önemli bir iş yapmış gibi göğsünü gererek evine gitmek. Ve tüm bunları bir öfke patlaması, ani bir kızgınlık sonucu değil bile isteye ve düşünerek, hatta iyi bir şey olduğuna inanarak yapması, meseleyi çok daha düşündürücü hale getiriyor.
Yanında arkadaş diye gezdirdikleri de ondan farklı değil. Yukarıda sıralanan suçları işleyen birinin yanında durup ona engel olmamak yapan gibi olmaktır. Dost ve arkadaş dediğin insanı ateşten çekip çıkaran kimse demektir. Arkadaşlık durumunu bir kenara bırakalım ve konumuza devam edelim.
Peki, bir insan nasıl bu kadar vahşileşebilir?
Düşündürücü ve korkutucu olan ise bu adamın yalnız olmaması, hatırı sayılır miktarda destekçisinin olması. Üzerinde düşünmemiz gereken ilk soru şu: Bu toplumda böyle din düşmanları ne zaman ve nasıl yetişti? Yapılan yorumlardan anlaşıldığı kadarı ile sayıları hayli fazla olan bu insanlar nasıl normalleşecek? İkinci sorumuz da şu olsun: Bu sahneleri tekrar görmemek için ne yapmalıyız?
Bu soruları cevaplandırmak beni aşar, haddimi bilirim. Mesele polis ve mahkemelere havale edilerek çözülemeyecek kadar karmaşık ve geniş. O yüzden bu meseleyi münferit bir olay olarak görmemeli, toplumda metastaz gibi daha fazla yayılıp bizi ifsâd etmesine izin vermemek için bu sorulara cevap bulmalıyız.
İçimizden böyle adamların çıkmasında birçok neden sayılabilir şüphesiz. Ama ben çok önemli gördüğüm birinin üzerinde duracağım.
Marvel karakterleri
Çocuklarımızın kahramanları babalarımızın kahramanları değil artık. Çocuklarımız, Marvel kahramanları ile büyüyor. Doğum günlerinde Marvel karakterlerinin oyuncaklarını alıp hediye ediyoruz. Onların filmlerini bekliyoruz ve çıkar çıkmaz koşa koşa sinemalara gidiyoruz. Çocuklarımızın idealleştirdikleri kahramanlar da doğal olarak; Thor, Hulk, Iron man, Kaptan Amerika, Dr. Strange, Black Widow, Spider man, Kaptan Marvel, Wasp, Ant man gibi bizim değerlerimizi temsil etmeyen ve taşımayan bu karakterler oluyor.
Bu kahramanların ortak iki özelliği var. İlki, her birinin bir diğerinde olmayan olağan üstü bir güce sahip olması. İkincisi ise bu özelliğini ülkelerini düşmanlardan korumak için kullanmaları. Tarihsel hafızası ve dini bilgisi olmayanlar, izlediklerinde de kendilerini Amerikalı ve Batılı olarak görüp onlar gibi davranabiliyor. ABD’nin ve Batı’nın bugün Suriye’de, Libya’da, Irak’ta, Yemen’de yaptıkları şarkıcının arkadaşları ile yaşlı bir adamı dövmesinden farklı mı sizce?
Peki ne yapmalı?
Çok basit bir önerim var. Çocuklarımıza, Hz. Ali’nin cenklerini okutarak başlayabiliriz. Çünkü, Sezai Karakoç gibi o cenkleri okuyarak büyüyen çocuklar Hz. Ali’yi kahraman bellerlerdi;
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asya’da, Afrika’da, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmak bir hedef her çocukta
Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
Fetihlerde bayram yapardık
İslam bir sevinçti kaplardı içimizi
Hedefi Hz. Ali olmak olan bir çocuk bu kadar merhametsizleşmez, yaşlı bir adamı düşman görmez, asla elini kaldırmaz, yere düştüğünde üstünde tepinmezdi. Kurtuluşumuz Kaptan Marvel karakterleri gibi olmakta değil Hz. Ali, Hz. Hamza, Battal Gazi, Horasanlı Eba Müslim, Sarı Saltuk ve onların arkadaşları gibi olmakta.
Bizi bu zilletten ve illetten kurtaracak olan çocuklarımıza Hz. Ali’nin güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman olduğunu hatırlatmak, her birinin bir Ali olmayı istemesini sağlamak, başımız dara düştüğünde bizi kurtaracak kahramanın Ali olduğunu öğretmek. Bizim ve dünyanın kurtuluşu çocuklarımızın cesaret, kahramanlık, cömertlik ve fedakârlıkta Allah’ın aslanı Ali gibi olmasında.
Biz, Ali’yi kahraman belleyenler, çocuklarımıza Ali’yi kahraman belletemediğimiz sürece böyle daha çok vakalar görürüz. Bizim de kabahatimiz ve eksikliğimiz budur.
İsmail Güleç