AŞK KAPISI
AŞK KAPISI
Şems-i Tebrizi Türbesi Türbedarı Bünyamin’le konuşuyoruz.
Burası Aşk Kapısı diyor. Buraya teslim olanın türbesini dikerler diyor. Parmağıyla Mevlana Türbesinin olduğu yönü göstererek. Teslim olmak ama nasıl diye soruyorum. Anlatıyor türbede hizmette bulunduğu sürece bizzat yaşadığı ve görüp duyduklarını. Onları onun izni olmadan burada yazamam. Belki hikaye yollu anlatırım arada.
Mevlana Hazretleri de Mesnevisinde benzer bir şey söylüyordu: “Eğer sen Peygamber sav’in ayağının altına başını koyarsan seni krallarının başına taç yaparlar.” Diye.
Yine bir zıtlık. Büyümenin yolu tevazudan geçer. O yüzden namazda eğilir ve başımızı secdeye koruz ki o namaz bizim miracımız olsun.
İnsanlar cemaatleri tartışıyor. Bizim gazetede de yazılıp çizildi. Birisi bir kıvılcım atıyor, pamuk balyaları tutuşuyor. İlk kıvılcımı atanı biliyorsunuz. Biz de oturup buna gazyağı döküyoruz. Sanki ömründe hiç dükkan açmamış bir küçük bir bakkal gibi önüne her gelenin tavsiyesini tartışıyoruz. Zavallı biz. Kim olduğumuzu nereden geldiğimizi unuttuk. Yahu evinin bodrumuna, tavan arasına baksana sen küçük bir ilçenin bir semtinde ilk defa dükkan açan biri değilsin ki. Sen dünya çapında marketler zinciriydin. Gadre uğradın, kader belini büktü, çok uluslu şirketler saldırdı. İflas ettin. Hafızan gitti. Eski evraklar arşivler kayboldu.
Ağır travmalar böyledir. İnsanı ruhen de küçültür.
Ey insan atlas bir kumaştın gittin kendini bir hırkaya yamadın dediği gibi Hz Mevlana’nın. Önce kim olduğunu bir hatırla ve gidip kendi evinin tavan arasından eski defterleri bul. Lazım olan bütün bilgiler var orada. Nasıl büyüdün devleştin de sonra ne oldu ki iflas ettin?
Gelelim yeniden cemaat tartışmasına. Biz dünya devi olmadan önce omurgamızı üç esas üzerine kurduk. Kelam, fıkıh ve tasavvuf. Başka bir deyişle tevhid, adalet ve muhabbet. Yine aynısını yapacağız. Bu üçlü sac ayağı bizi yedi iklimde var etti. Bu üçlünün dayandığı yer de yine Peygamber sav in sünnetidir. Aslı da Kurandır. Ehli sünnet cemaatler de bu sac ayağının olmazsa olmazıdır. Hata var diye kurumlar lağvedilir mi? Hata giderilir. Asker darbe yapıyor o zaman ordu lağvedilsin diye mi tartışalım? Adalet ile ilgili hatalar söz konusu ise mahkemeleri mi kapatalım? Ey insan sen kendin başlı başına hatadan ibaretsin, kendini yok etmeyi mi yeğlersin yoksa ıslah etmeyi mi?
Lafı uzatmayalım. Bize bu gündemi dayatanlar bizden değil. Kuran’ı, sünneti, tasavvufu tartışmaya açmak bize vakit kaybettirir ve kendi ayağımıza sıkarız.
Yapacak iş çok. Bir an önce kim olduğumuzu hatırlayıp hızlıca menzilden menzile koşma vakti. Kim olduğumuzu ve ne yapmamız gerektiğini düşmana sormak tam anlamıyla ahmaklıktır. Hata varsa düzeltilir. Kendimizden şüpheye düşmekse ancak şeytana oyuncak olmaktır.