Annemarie Schimmel, Ruhun Şâ’d Olsun…
Annemarie Schimmel Hanımefendi’yi (Cemile bacı) vefatının 18. Yıldönümünde rahmetle anıyoruz, ruhu Şa’d olsun.
Annemarie SCHIMMEL
(1922- 26 Ocak 2003)
Ünlü Alman İslam Bilimci Prof. Dr. Annemarie Schimmel 7 Nisan 1922’de Almanya Erfurt’da doğdu. 1941’de Berlin Üniversitesi’nde İslami araştırmalar alanında doktora yaptı.
Marburg Üniversitesi ve Ankara İlahiyat Fakültesi’nde Dinler Tarihi dersi verdi. Bonn ve Harvard üniversitelerinde de çalıştı. 100’den fazla yayın yaptı. Arapça, Urduca, Türkçe, Sindçe gibi bir çok dili biliyordu.
Mevlana, İbn Ataullah, Hallac üzerinde yoğunlaştı. Almanya’da Müslümanlar Merkez Konsey üyeliği yaptı. 81 yaşında vefat etti. Hz. Peygamber (s.a.v.)’i övdüğü ve İslam’a yapılan saldırıları kınadığı için Avrupa’da eleştirildi.
Onun “Hz. Muhammed” isimli eseri Peygamberi tanıtmaya yönelik müthiş bir eser sayılır. Bu eser Hz. Peygamber (s.a.v.)’i, aşkı muhabbet, etkinliği, yüceliği itibarıyla en güzel yansıtan eserlerden biridir.
Mezar taşındaki hadis
Prof. Dr. Annemarie 2003 yılında vefat etti. Almanya’nın Bonn kentinde gömüldü. Mezar taşında ‘İnsanlar uykudadır. Öldüklerinde uyanırlar.’ (Die Menschen Schlafen wenn sie sterben erwachen sie) hadisi yazılıdır. Bu sözün sened kritiği başka bir yazının konusu elbette. Elbette ki mezar taşındaki bu hadis Prof. Dr. Annemarie’nin tasavvuf, İslam, Hz. Peygamber (s.a.v.) atmosferine ne denli aşık olduğunu gösteren en güzel örnektir.
Annemarie “Hz. Muhammed” adlı eserinde, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in nübüvvetine işaret ederken batıdaki ters algılara da açık cevaplar vermekten kaçınmaz.
Kuran-ı Kerim’in en büyük mucize olduğunu söyler. Miracı bütün boyutlarıyla İslam şair ve tasavvufçularından örnekler sunarak anlatır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’i övmesini hazmedemeyen ön yargılı akademisyenlere çok net olarak “Ama ben O’nu seviyorum” cevabını verir.
Miraç ve diğer mucizeleri kadim -geleneksel- Kuran ve Sünnet bağlamında ele alır. Müthiş bir Mevlana ve Hz. Peygamber aşığıdır.
Nice gizli Müslüman var!
Kim bilir nice İslam’ını açıklayamayan ve bakışını bağnazlık ve hazımsızlıktan kaçıran gizli Müslüman vardır.
Prof. Dr. Annemarie, sofi ve şairlerin Hz. Peygamber (s.a.v.)’i öven sözlerini yansıtırken sanki inancını onların yoluyla aktarıyordu.
Prof. Dr. Annemarie’ya yakın dost olan akademisyen ve mesai arkadaşları onun Müslüman olduğu kanaatindeler.
Bunu net olarak belirtmese de. Ancak onun yazdığı ‘Hz. Muhammed’ adlı eserini okuyanlar oradaki satırlardan onun samimi bir iman ve İslam sevgisiyle dolu olduğunu görürler.
Oryantalizmin bağnaz kalıplarına uymayan bir akademisyendi Annemarie.
Mevlana’yı rüyada gördüğünü söyler bir dostuna. Yüce Allah’ta fani olma yolunda bir rubaide Mevlana’dan mülhem şu cümleyi temennüm eder.
“Sen bir denizsin, ben dalga ucunda bir köpük. Bir tomurcuğum ben dalında ey ağaç.” Vahdeti vücuttan uzak, Allah’ta fani olma arayışında oldu aslında tasavvuf edebini alanlar.
Mevlana’yı anlatanlar içinde onu en dürüst ve istismardan uzak formda sunanların başında gelir Annemarie.
Prof. Annemarie’nin en önemli eserlerinden biri olan ‘Hz. Muhammed’ adlı eserini O. Aytolu terceme etti. Bu eserde Annemarie Hz. Peygamber (s.a.v.)’e aşkını ilan eder adeta.
Annemarie eserinin başında Haydarabad Dekkan Eyaleti Hindu Başbakanı Mihrace Kişhari Prosed’in şu cümlesini koyar;
“Ancak Allah bilir ne olduğumu İnançlı da inançsız da olabilirim Benliğimi sadık bir hizmetkar gibi Medine’nin ulu hakanına vermek isterim.”
Muhammed olsun son sözüm
Alman profesör bir Hintlinin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şefaatine olan hasretini ve ölümü hiçlediğini şöyle dile getirir:
Ölüm saatim geldiği zaman Gülümsemek isterim.
Hayata veda ederken Muhammed olsun son sözüm. (sh: 75) Annemarie batılıların Hz. Peygamber (s.a.v.)’e olan anlamsız düşmanlığından utanır. Zira ona göre Hz. Peygamber (s.a.v.)’i tanıyan ona sevdalanır adeta.
Batının peygambere karşı gösterdiği anlayışsız tavır beni hep rahatsız etti der.
Annemarie “Hz. Muhammed (s.a.v.) Adem ile başlayan uzun peygamberler zincirinin son halkasıdır” der.
Annemarie batılıların Hz. Peygamber (s.a.v.)’e saldırılarına Müslümanların koyduğu tavrı çok iyi anlıyor. Onun sitemi başkalarının kutsalını yok sayan iki yüzlü siyasetedir. Özellikle akademisyenlerin bağnazlığınadır. Şöyle der: “Hristiyanlar Müslümanların Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gösterdikleri sevgi ve saygının ne denli büyük olduğunu bilmedikleri için Peygambere saygısızlığa karşı gösterilen tepkiyi çözmekte zorlanıyorlar.” Kanadalı İslam araştırmacısı Wilfred Smith’in sözünü yansıtır;
“Müslümanlar Tanrı’nın sorgulanmasını -ateizmin söylemlerinden ötürü- tolere edebilirler. Ancak toplumun en liberal kanadında bile Muhammed’e yapılan bir saldırıya ateşli bir karşılık vardır.” (sh: 14) Alman Prof. DR. Annemarie, 1978’de Pakistan Dawn gazetesinde yayınlanan deklarasyondaki şu cümlelere dikkat çeker: “Hz. Muhammed (s.a.v.)’in statüsü Allah’tan hemen sonra gelir. Bu tartışılamaz.
Zira Allah peygamberine, ona bizzat kendi verdiği şöhretini bilir. Şeyh Sadi’nin dediği gibi; Kısacası Allah’tan sonra sensin en yüce olan.” (s:15)
Görmek isterdim
Annemarie eserinde Efendimiz (s.a.v.)’in mucizelerini, günahsızlığını, Muhammed-i nuru, göklere yükselişini en güzel örnek oluşunu heyecanlı lirik bir dille anlatır. Ona göre İslam şairleri Hz. Peygamber (s.a.v.)’i överken İsa’nın Hristiyanlar tarafından tanrılaştırılması hatasına düşmemişlerdir. (sh: 1120) Bazen Yunus’u konuşturur:
Giderdim ağlaya ağlaya. Ve Medine’de Muhammed’i görmek isterdim ağlaya ağlaya (sh: 194) Afganlı Şair (vefat: 1131) Senai’nin şu dizelerine yer verir: “Rüzgara sordum.
Neden Süleyman’a hizmet ediyorsun.
Bana cevap verdi. Onun mühründe Ahmed’in adı yok mu” Hz. Peygamber (s.a.v.)’e hayır diyen herkesi eleştirir: “O’na hayır (la) diyen la olur. Ters döner. O’na evet (neam) diyen herkes nimete (naime) boğulur.” O şairlerin büyüklerinden Sindi’nin şu sözünü yansıtır: Allah bana kıyamet günü soracak. Sen kimin aşığısın. Ben cevap vereceğim;
Muhammed’in, Muhammed’in, Muhammed’in. Ezeli buluşma gününden beri Muhammed’e çılgınca aşığım. (sh:214) 1700’lerde Şahmian şöyle haykırmıştı:
“İmdat Medine’nin sultanı, imdat.”
İnanabiliyor musunuz?
Bu satırların Almanya’da doğmuş ve orada vefat etmiş bir dinler tarihi profesörü hanıma ait olduğuna inanabiliyor musunuz? Evet, inanın. Bir yanda Müslüman olduğunu iddia edip Peygamberi tanımayan binlerce insan diğer yandan da ilahiyat akademisyeni olduğunu bildiğimiz yüzlerce bilim (!) adamı! Bütün bunlar bu muhteşem hanımın ufkundan ne kadar uzaktalar biliyor musunuz? Almanya’da doğmuş, akademik çalışmalar yapmış ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ummanından derinlere açılmış, Mevlana’ya doğru yönelmiş bir gönül insanı. İslam’ı müdafaa etmiş. İslam tasavvufçularının ruh halini anlamış ve yaşamış. Sonra vefat ederken yüzbinlerce Müslümandan daha temiz bir eser bırakmış. Mezar taşına bir hadisi nakşettirmiş.
Diğer yandan da Hz. Peygamber (s.a.v.) düşmanlığı yapan, peygamberi itibarsızlaştırmaya çalışan, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mucizelerini inkar etmek için kuyruğa girmiş yığınla İslam araştırmacısı?
Kararı siz verin; Hangisi Müslüman? Kimliğinde dini yazılan mı, kalbinde dini yazılan mı? Hz. Peygamber aşığı Prof. Dr. Annemarie Schimmel’i hasret ve ibretle hatırlıyoruz.