Alt Kıta’da Şems-i Tebrizi Üzerine Araştırmalar

A+
A-

Alt Kıta’da Şems-i Tebrizi Üzerine Araştırmalar

ŞEMS – Güneşle Aydınlananlar Sempozyumu

 

Moeen Nizami, Lahor, Pakistan

“Söz Şemseddin’in nurlu yüzüne erişince, dördüncü katın göğün güneşi başını çekti  gizledi.

Mademki onun adı anıldı, şu halde nimetlerinden bir remz şerh etmek de vacip oldu.

Nice yıllar sürmüş olan o sohbet hakkı için, bize onun hoş hallerinden bir halini, bir kere daha anlat.

Ta ki, yer gök neşelensin ve gülsün, akıl, ruh ve göz yüzlerce defa şad olsun.” (Mesnevi, 1. cilt, 123-127)

Mistik ve karizmatik yapıya sahip olan Qalandar Şems alDin Muhammad B. Ali B. Melekdad Tebrizi (kayboluşu 645/1247) İslam dünyasının en büyük mutasavvıf düşünürü ve şairi Mevlâna’nın hayatını ve düşünüşünü değiştiren kişidir. Bu ani ve garip değişim Mevlâna’nın, yeniden doğuşu olarak nitelendirilebilir.

Mevlâna’nın, mistik şiirsel yaklaşımı, yenilikçi düşüncesi ve akademik ideolojisi, dünyada benzeri bulunmayan bir popülariteye kavuşmuştur. Bu bölgede, tasavvuf hakkında yazılmış ve Mevlâna’dan etkilenmemiş bir kitap bulmak, hiç mümkün değildir. Mesnevi-i Manevi, bölgede farklı dönemlerde birçok şair tarafından takip edilmiş ve birçok ünlü dini âlim ve azizler, Mesnevi (3) hakkında şerhler yapmıştır. Şeyh Sharaf al – Din Yahya Maneri’nin (d. 1351) (4) mektuplarında açıkça belli olduğu gibi Mevlâna’nın çalışmalarının yaygın popülaritesi (7) 13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Şems’in bölgede tanınmasının başlangıç noktası olmuştur.

Hiç şüphe yok ki, Mevlâna’ya bu kadar değer verilmeseydi, Şems’in bölgede tanınması çok sınırlı olacaktı.

İlk olarak Şems’in, bölgede üç konuda yanlış anlaşıldığından bahsetmek çok önemlidir. İlki, kendisi hakkında ve diğer ikisi de onun edebi ve yaratıcı katkıları hakkındadır.

Şems-i Tebrizi’ye ait olduğu iddia edilen, Pakistan’ın tarihi ve antik kenti Multa’da, Şems Sabzevari’nin kabri bulunmaktadır. Bu birçok araştırmacı âlimler tarafından reddedilmiş olsa da, birçokları tarafından bazı eğitimli kişiler de dâhilŞems-i Tebrizi’nin kabri olarak bilinmektedir.

Fakat çok açık ki, bölgede genel çoğunluk, Şems’in Konya’da öldürülüp, defnedildiğine dair şüpheli hikâyeye inanmamaktadır.

İkinci yanlış anlaşılma ise Mevlâna’nın, Divan-ı Şems’ine ait. Yöresel halkın çoğunluğu bu eserin Şems tarafından yazıldığına inanmaktaydı (6). Araştırmacı âlimler, bu yanlış anlaşılmayı açığa kavuşturmak için, çok çalıştılar ve bu inanışın yanlış olduğu kabul görmüştür. (7)

Üçüncüsü ise, 10 bölümden oluşan mistik Mesnevi “Marghub-alQolub” adlı eser. Eserin, birçok el yazması ve kitap halinde baskısı bulunmaktadır. Bu eserin de, Şems tarafından yazıldığı konusu ün kazanmıştır ve birçok şerhi bulunmaktadır.(8) Meşhur âlimler, bu Mesnevi’nin Şems ile hiçbir alakası olmadığını ispatlamışlardır. (9)

Bölgede bulunan hemen bütün mutasavvıflarda, Mevlâna’nın Mesnevi’sini okumak, gelenek haline geldi ve birçok evliya tarafından gerek yazıyla, gerekse sohbet yoluyla aktarıldı. İçlerinde kadın olan bazı ünlü mistik kişiler, Mesnevi sohbetleri vermede uzmanlaştılar. Bu kadınlardan birisi ise,

Nakşibendî Şeyh Mirza Mazhar Jan-eJanan Dehlavi’nin (d.1195/1781) (10) babaannesiydi.

Altkıta’nın büyük Çişti Tasavvuf Tarikatından olan büyük mutasavvıflar, Mevlâna’nın eserlerine, özellikle Mesnevi’ye derin bir bağlılık göstermiştir. (11)

Ünlü Çişti şeyhi Khwaja Fakhr-alDin Fakhr-e Jahan (d.1199/1785) Khwaja Noor Muhammad Maharvi’nin vekili (d.1205/1791) Khwaja Noor Muhammad Naruwala’ya, (d.1204/1790) Mesnevi’nin ezberden okunmasını ve günlük manevi ibadetlerde kullanılmasını tavsiye etmiştir (12).

Khwaja Fakhr-e Jahan’ın babası olan Şeyh Nizam-al-Din Aorangabadi Çişti’nin, (d.1142/1730) oturumlarında Mesnevi’ye ek olarak, Divan-e Şems ve Manaqib alArefin de ezberden okunurdu. (13)Bu Divan-e Şems and Manaqib alArefin’in, bölgedeki Sufi gruplarında okunuşunun ilk örneğidir. Buradan açıkça görüldüğü gibi, bu Sufi grubu, diğer gruplara nazaran, Şems’in yaşamı ve öğretileri hakkında daha fazla bilgiye sahiptiler.

Khwaja Khwand Mahmood Nakşibendî Lahori’nın silsilesinden Khwaja Aorangabadi’nin vekili Muhammad Kamgar Husaini Nakşibendî, yukarıda bahsedilen eserleri, sohbetlerde ezberden okuturdu. Muhammad Kamgar Husaini Nakşibendî, aynı zamanda, hocasının sohbetlerini de derlemiştir. Menakıb’el Arifin’in etkisi altında, şeyhi (14) için Mevlâna’nın ünlü ünvanı olan “Hüdavendigar’’ı kullanmıştır. “ Kamgar” kelimesindeki “gar” eki bu yüzden eklenmiş olabilir.

Çişti tarikatından, Khwaja Şems alDin Sialvi (d.1300/1882) de Şems’in, Mevlâna’nın sohbetlerindeki, en büyük hocası olduğundan bahsetmiştir. (15)

Bölgede bulunan bu üç mutasavvıfın, Ali Qalandar (d. 1327), Syed Ashraf Jahangir Semnani (d.1405) ve Syed Makhdoom Jahania

Jahangasht’ın (d.785/1384) Konya’yı ziyaret ettiği ve Mevlâna, Şems ve Mesnevi hakkında detaylı bilgi aldığı söylenir. Bunların arasında, Ali Qalandar’ın Farsça yazılı Mesnevi’sinin, Mevlâna’dan etkilendiği, açıkça belli olsa da, O’nun ziyaretinin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda güvenilir, güncel, yazılı kanıt bulunmamaktadır. (16) Bu arada bu Ali Qalandar’ın, Mesnevi’nin yazarı olup olmadığı da, diğer bir araştırma konusudur!

Ashraf Jahangir Semnani, sohbetleri olan Lataef-e Ashrafi’de, Mevlâna ve Şems’e, defalarca atıfta bulunur. (17) Kitabında, Divan-e Şems’e ait bölümlere rastlamak da mümkündür. Kitapta, Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled, bazı mutasavvıflar ve Şeyh’ül İslam tarafından, kendisinin Konya’ya davet edildiğini anlatır. (18) Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled’i, Şam’a giden Şems’i, geri getirmek için görevlendirdiğinden bahseder. (19) Geleneksel kaynaklara bağlı kalarak, Şems’in kişiliği ve Mevlâna ile olan ilişkisinden bahseder. (20) Müridin, mürşidine Mevlâna’nın, Şems’e bağlandığı gibi bağlanmasını tavsiye eder. (21)

Bu kitap, Şems ve Mevlâna hakkında çok fazla bilgiye sahiptir. Fakat bazı bölümlerine, araştırmacılar şüphe ile yaklaşmışlardır. Bazıları, kabul bile edilemezler. Bu bağlamda, 1312’de ölen Sultan Veled’in 1306’da doğan Semnani ile görüşmesini sorgularlar. (22) Bu, kesinlikle geçerli bir sorgulamadır. Lataef eAshrafi’nin bir bölümünde Sultan Veled’in oğlundan bahsedilir. Bahsedilen beyanlarının, Sultan Veled yerine, oğluna ait olması bile mümkündür.

Makhdoom Jahania Jahangasht’ın, Konya’yı ziyareti ve Sultan Veled’in oğlu Arif ile görüşmesi kanıtlanmıştır.(23) Doğal olarak, bu mutasavvıflar Mevlâna ve Şems’in yaşamları hakkında, detaylı bilgiye sahiptiler ve bu bilgileri gruplarına aktarmışlardır. Mevlevi Tarikatının, alt kıtadaki tasavvufi tarikatlarına olan etkisine rağmen, takibi çok kolay olmamaktadır.

Pakistan İslamabad’da yaşamış olan, yakın zaman Çişti Şeyhlerinden Pir Mehr Ali Shah (d.1356/1937) ve takipçilerinin Mevlâna ve Şems’e dair kendilerine özgü bağlılıkları bulunmaktadır. Oğlu ve vekili Ghulam Mohy-al Din Babu Jee (d. 1974) Mesnevi’yi can-ı gönülden öğrenmiş ve Konya’yı birkaç kez ziyaret etmiştir. (24) Bölgede birçok Mesnevi şerhi yapılarak; bölgede ve İran’da basılmıştır. Bazıları da henüz basılmamıştır. Bütün bu şerhlerden, Şems hakkında kısa bilgilere rastlanılmış olması, Şems üstüne bu bölgede çalışmalar olduğunu düşündürmektedir.

 

Array

ETİKETLER: